Karun Kimdir -Türk Edebiyatında- Hakkında Bilgi
Kur’ân-ı Kerîm’de Kârûn ve hazinesinden söz eden âyetlerden anlaşıldığına göre [Kasas 28/76, 78, 8 h Ankebût 29/39; Mü’min 40/23-24] Kârûn, Hz. Musa’nın kavmi arasında hazinelerinin anahtarını ancak güçlü, kuvvetli, büyük bir topluluğun taşıyabileceği çok zengin bir kişiydi. Bundan dolayı Türk edebiyatında atasözü ve deyimlerde daha çok hazineleri, zenginliği ve cimriliğiyle söz konusu edilmiştir. Karun’un hazineleri “genc-i Kârûn, mâl-i Kârûn” diye anıldığı gibi her gittiği yere hazinesini de beraberinde götürdüğü için “genc-i revân” (yürüyen hazine) olarak da adlandırılmıştır. Kârûn, cimriliği ve zenginliği sebebiyle gururlanmasından dolayı yerin dibine batırılınca çok güvendiği hazineleri de kendisiyle birlikte yok olmuştur. Taşlıca) Yahya. “Uğradı cümlesi hışm u hatara Mâl-i Karun gibi geçti yere” ve Fakiri, “Tecrîd ile felekte oldum Mesîh-i sânî Mâliyle yere geçsin Karun’a minnetim yok” beyitlerinde bu olaya telmihte bulunmuşlardır. Hz. Musa’dan simya ilmini öğrenmek suretiyle zengin olduğu rivayet edilen Kârûn ve hazinelerinin Doğu-İslâm edebiyatlarında en çok işlenen yönü ilâhî kudret karşısında o kadar servetin, mal ve mülkün hiçbir işe yaramaması, aksine sahibinin helakine sebep olmasıdır. Yûnus Emre’nin, “Ne kadar çok ise malın ecel sana sunar elin Ne assı eyledi Karun bu dünyaya batmış iken” beytiyle Hayalî Bey’in, “Bezlini evvel baharın kûha sor hâmûna sor Mâl-i dünyâdan ne alıp gittiğin Karun’a sor” beytinde Karun’un kendisine ve etrafındakilere hiçbir fayda sağlamayan, hayra ve iyiliğe vesile olmayan hazineleri anlatılmıştır. Hayâlı Bey bir beytinde, “Sîm-i eskim neme yarar nazar etmez ana yâr Yere geçsin n’ideyim genci imiş Karun’un” diyerek onun için akıttığı gümüş rengi gözyaşlarını görmeyen sevgilisinin durumunu Kârûn ve hazinesine benzetmektedir. Nesîmî. “Seni bu hüsn ü cemâl ile bu lutf ile gören Korktular Hak demeye döndüler insan dediler Bir kılın kıymetini her kime sordumsa dedi Genc-i Kârûn ile bin milk-i Süleyman dediler” beyitlerinde Hz. Muhammed’in bir tüyünün genc-i Karun’la beraber bin Süleyman mülküne denk olduğunu ifade etmektedir.
Kârûn, Türk halk edebiyatında daha çok “Karun gibi zengin olmak”, “Karun kadar malı olmak” şeklindeki deyimlerde geçmektedir. Nitekim Gaziantep yöresine ait bir türkü içinde yer alan. “Kul Himmet üstadım gelse otursa Hakk’in kelâmını dile getirse Dünya benim deyi zapta geçirse Karun kadar malın olsa ne fayda” dörtlüğünde Karun’un zenginliği ve bu zenginliğin işe yaramayacağı vurgulanmaktadır.
İsrâiliyat’a ait rivayetlerde Karun’dan bahsettiği ileri sürülen bir de efsane vardır. Buna göre parayı ve büyüyü icat eden Lidya Kralı Cresus (Krezus) her tuttuğunun altın olması için ilâhlara yalvarır, bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür. Bu hikâye başta binbir gece masalları olmak üzere birçok milletin edebiyatında bulunmaktadır. Türkçe’deki “Karun kadar zengin olmak” deyimi “riche comme Cresus” şeklinde Fransızca’da da yer almaktadır.
Kârûn Kimdir, Hayatı, Kuranda Kıssası, Hakkında BilgiKimdir,
TDV İslâm Ansiklopedisi