Leskofçalı Galip Bey Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Hakkında Bilgi
Leskofçalı Galib (1829-1867) Encümen-i Şuarâ topluluğu şairlerinden.
Leskofça’da doğdu. Adı Mustafa Galib’dir. LesKofça kaymakamı İsmail Paşa ile Tûtî Hanim’ın oğludur. Soyu baba tarafından Üsküp Valisi Şehsuvar Paşa’ya, anne tarafından Nişli Hafız Paşa’ya dayanır. Galib’in öğrenimi ve yetişmesi hakkında yeterli bilgi yoktur. Babasının mecburi İkamet için gönderildiği (Nisan 1845)Afyonkarahisar’a onunla beraber gittiği, 1846’da İstanbul’a geldiği, 1849’da Sadâret Mektûbî Kalemi’ne girerek iki yıl çalıştığı bilinmektedir. Veliy-yüddin Paşa Bosna valiliğine giderken (1852) onu da divan kâtibi olarak yanında götürdü; bir yıl kadar sonra paşanın Paris büyükelçiliğine tayini üzerine Galib, Bosna vilâyetine bağlı Banalüka kaymakamlığına getirildi. Çok geçmeden istifa ederek İstanbul’a döndü (Mayıs 1853). 1884’te Kırım Muharebesi esnasında Bahriye kitabeti göreviyle Kırım’da bulundu. Babasının Hakkâri-Van valiliği sırasında onun divan kâtibi olarak Van’a gitti (Ağustos 1856); Van’da Arap ve Fars edebiyatı üzerine eğitim aldı. İstanbul’a dönüşünde yine Sadâret Mektûbî Kalemi’ne girdi (1859) ve burada Nâmık Kemal ile İbrahim Halet Efendi’yi tanıdı. Bu görevi Galib’in edebiyat dünyasına adım atması için bir vesile oldu. Ardından sırasıyla Trablusgarp eyaleti gümrük emanetinde (1861), Rusçuk’taki Tuna vilâyeti İdare Meclisi başkitâbetinde(1864), Halep mektupçuluğunda (1865), kısa bir süre Giritte Nailî Paşa’nm mektupçuluğunda (1866) bulundu. 1867’de İstanbul’a döndü ve 12 Aralık’ta içki iptilâsı yüzünden henüz otuz sekiz yaşında iken öldü. Mezarının yeri hakkında kaynaklar Topkapı veya Edirnekapı kabristanlarını zikrediyorsa da günümüzde bu mezarlıklarda Galib’e ait herhangi bir kabir mevcut değildir.
Nakşibendîlik ve Bektaşîlik gibi temelde birbirine aykırı gibi görünen iki yola yakın durmakla kalmayıp tasavvufa ait terminolojisini Mevlevîlik üzerine oluşturan Galib, ruhundaki huzursuzluğu dinî inancıyla tatmin edecek kadar dindar olmakla birlikte siyasî ve Fikrî hayatına yön veren mahfillerde içkisiz olamayacak derecede serbesttir. Genç Osmanlılar, Meşrutiyet sempatizanları ve saltanat aleyhtarlarıyla olan münasebetleri onun gerek şahsî gerek fikrî gerekse sanat hayatını derinden etkilemiştir. Nâmık Kemal ve Recâi-zâde Mahmud Ekrem’in edebî kimliklerinin oluşmasında önemli bir rol oynadığı, hatta Nâmık Kemal’in ünlü “Hürriyet Ka-sidesfni onun, “Olup mecrûh-ı peykân-ı havadis tâir-i devlet Demâdem hûn akar çeşmim gibi şehbâl-i milletten” beytini okuduktan sonra yazdığı bilinmektedir; o güne kadar divan şairlerinin bu tarzda manzumeler söyledikleri pek görülmemiştir.