Türk Edebiyatında Elif İsmi, Kullanımı, Hakkında Bilgi
Edebiyatta Elif.
Elif özellikle klasik Fars ve Türk edebiyatlarında bir remiz, telmih ve teşbih unsuru olarak sevgilinin başta boyu olmak üzere çeşitli vasıflarını ifade etmek için yaygın biçimde kullanılmış ve elif kelimesini ihtiva eden pek çok tabir meydana getirilmiştir. Ayrıca bu harf adı tasavvufta ve tasavvuf? edebiyatta farklı mânalar taşıyan bir terim niteliği kazanmıştır.
Türk edebiyatında manzum eserlerde sevgilinin boyu. uzunluğu ve düzgünlüğü sebebiyle elife veya serviye benzetilir. Bundan dolayı sevgili “elif boylu” anlamına gelen “elif-bâlâ, elif-kad, elif-kamet” diye anılır. Nesîmrnin, “Kametin elif diyen gör ne uzun hayâl eder / Her ki diler visalini ârzû-yı muhal eder” beytinde bu husus görülmektedir. Bazan başka harflerle bir arada zikredilip meydana getirilen kelimeler ve bunların şeklî özellikleri çeşitli çağrışımlara yol açar. Meselâ sevgilinin boyu, zülüfleri ve ağzı Kur’ân-ı Kerim’deki hurüf-ı mukatta-adan elif, lâm ve mim harflerine benzetilerek bu harflerle başlayan âyetlere telmihte bulunulur. Âşık, sevgilisine kavuşmanın bayram sevinci içinde yüzünü “güzellik mushafrnın başındaki “elif-lâm-mîm’e süren bahtiyar kişi olarak hayal edilir.
Âşığın aşk derdinden beli bükülüp vücudu dal harfinin şekline döndüğü zaman elif boylu sevgiliyle bir arada anılması “ad” kelimesini akla getirir. Bu çağrışımla âşığın bu yolda adı çıkmış, dillere düşmüş biri olduğu veya sevdiğinin adlı sanlı yani şöhretli bir güzelliğe sahip bulunduğu ifade edilir. Yine elif boylu sevgilinin başının iki yanından sarkan zülüfleri uçlarının kıvrıklığı itibariyle iki dala benzetilir. Sekil olarak “dâd” kelimesini düşündüren bu benzetmeden “adalet insaf, merhamet” çağrışımları doğar. Necâtî Bey’in, “Kad-din elif-durur iki yanında dâl-i zülf / Lâyık budur ki âşığa senden erişe dâd” beyti bu mecazi anlamları ortaya koyan bir Örnektir.
Sevgilinin zülfü uzunluğu ve ucunun kıvrıklığı sebebiyle lama, boyu da elife teşbih edildiğinde şekil olarak ortaya “lâ”( yok, hayır) kelimesi çıkar. Bağdatlı Rûhfnin, “Lâm zülfüyle elif kaddi oluptur virdimiz. Her ne derse zâhid-i nâdân anunçün lâ deriz” beytinde bu husus hatırlatılmaktadır. Boy elife, kaş raya benzeti İdi ğinde ise “râ” (niyet, düşünce) mânası hatıra gelir. Sevgilinin boyu olan elif İle zülfünün remzi olan lâm yan yana gelince “âl” (mekr, hile) kelimesi ortaya çıkar. Kaş nun harfine benzetildiğinde sevgilinin boyunu ifade eden elif ile birlikte “ân” (güzellik) kelimesini meydana getirir. Ahmed Paşa’nın, “Kaşı nûnuyla kâ-meti elifin / Gördük ayruk biz ansuz olımazuz” beytinde “an” kelimesi tevriyeli olarak kullanılmıştır. Neşâtî’nin, “Bîn-i pâkine elif-i ân desem n’ola. Ebrûyı dilkeşi ona medd-i keşidedir” beytinde ise bir taraftan aynı kelime üzerinde oynanırken diğer taraftan da “elif-i ân” tabiriyle buruna işaret edilmiş ve elifin üzerindeki med işareti de kaşa benzetilerek yüz güzelliğini tamamlayan unsurlar bir arada zikredilmiştir.
Elif elifbanın ilk harfi olduğu için “okumak, bilmek” mânasına gelen pek çok deyimde kullanılmış ve bunlardan “elif okumak”, “eliften başlamak” gibi bazı deyimler çeşitli beyitlere girmiştir. İbn Kemal’in, “Tıfl-ı dil kaddin görüp aşka eliften başladı / Rabbi yessir lâ tüassir rabbi temmim bi’l-hayr” beytinde bu mâna ifade edilirken elifbayı öğrenme sırasında okunan “rabbi yessir” duası da iktibas yoluyla beyte alınmıştır. “Eliften yaya kadar” deyimi baştan sona okumak, sırasıyla bilmek ve öğrenmek, “elifi bilmez”, “elifi görse mertek sanır” deyimleri de okuma yazma bilmeme, cehalet anlamına gelir. “Elifi elifine” aynen, tıpatıp demektir. “Elif demeden fergaba çıkılmaz” deyiminde de İnşirah sûresinin “ve ilâ rabbike fergab” (yalnız rabbine yönel) mealindeki son âyetine İşaret vardır.
Bazı kelimelerde bulunan elif harfine ayrı mânalar verilir ve bunlara dayalı kelime oyunları yapılır. Meselâ “cân” kelimesinin ortasında yer alan elif harfi âşığın bağrına saplanmış bir oka benzetilir. Her ikisinde de elif harfi bulunan “can” ve “ân” kelimelerinin birleşmesiyle ortaya sevgili mânasında kullanılan “canan” sözü çıkmaktadır. Nesîb’in, “Nûr-ı Kevser’le edip şûye adın can korlar. Cana da ân verip ismini canan korlar” beytinde elif-cân -canan arasındaki bu münasebet dile getirilmiştir.
Fuzûlî bir beytinde sevgilinin kirpiklerini “kan” kelimesinin ortasında bulunan elif harfine benzeterek, “Batalı kana okun dîde-i giryân içre. Bir eliftir sanasın kim yazılır kan içre” demek suretiyle elif-kan münasebetine atıfta bulunmuştur. Ahmed Paşa. “Gönlümün lev-hinde okurdum elif kaddin revan / Ben dahi bir doğru harf öğrenmedim üstâd-dan” beytinde yine boy-elif münasebetini işleyerek sevgilisini düşünmekten dolayı hocasından başka bir şey öğrenmeye fırsat bulamadığını dile getirmektedir.
Elif başta ve ortada başka harflerle birleşmediği ve aynı zamanda hem şeklen hem de ebcedde bir rakamının karşılığı olduğu için Allah’ın tekliğini ifade eden bir vahdet sembolü sayılmıştır. Taşlıcalı Yahya Bey’in, “Harf-i elif gibi yürü var ayn-ı vâhid ol / Halk ortasında kalma hemîşe niteki lam” beytinde elifin tasavvuff düşüncede kazandığı bu özelliğe, kesretten kaçıp vahdete ulaşma anlayışına örnek verilmiştir. Tasavvuf! düşüncede bütün harfler elifte toplanmış kabul edilir. Bir başka deyişle diğer harfler elifin çeşitli biçimlere dönüştürülmüş şekillendir. Bütün harfleri elifte görmek bütün varlıkları “ahad”da (Allah) görmeye benzer; çünkü elif harflerin evveli olduğu gibi Allah da mahlûkattan evveldir; bu sebeple eüf Allah’ın ezeliyetini de ifade eder. Yûnus Emre’nin, “Dört kitabın ma’nâsı bellidir bir elifte / Sen elifi bilmezsin bu nice okumaktır” beyti bu anlayışın tasavvuf edebiyatındaki en tanınmış örneğidir. Tarikatlarda ve özellikle Mevlevîlik’te bazı tarikat eşyaları bu kelimeyle yapılmış adlar taşır. Tennure üzerine bele sarılan, ucu sivri, dört beş parmak genişliğindeki kucağa “elifT ne-med”, ince uzun meşinden yapılmış bir sofraya da “elifT sumât” denir. Tâhir 01-gun’un, “Sanmayın kavs-i kuzah takmış felek elfî nemed / Candan olmuş nev-niyâz-ı hankâh-ı Mevlevi” beytinde, dergâhtaki âyin sırasında beline elift nemed sarmış yeni Mevlevi dervişlerinin görünüşlerini feleklerin gökkuşağı ile süslenmiş haline benzetmektedir. Ayrıca çeşitli tarikat mensuplarının kullandığı bir tür başlığa da “elifT taç” denmektedir. Üsküdarlı Râzî’nin, “Başta elifî tacı / Kendi başların tacı / Tarîk-i Nakşiyye’den / Güzellerin Hallâc’ı” dörtlüğünden elifî tacı Nakşîler’in kullandığı anlaşılmaktadır. Bektaşîler ise “Horasânî elifî taç” adını verdikleri yeşil çuhadan yapılmış bir başlık giyerlerdi. Uiemâ ve meşâyihe has kalça kısmı geniş, paça kısmı dar bir tür pantolona da “elifi şalvar” denilmiştir.
Elifin, Allah’ın adının ilk harfi ve birliğinin sembolü olmasından dolayı Türk folklorunda kutsal bir değer taşıdığına inanılır. Çocuk yaşta tahta çıkan padişahların cülus törenlerinde alınlarına bir elif çizmek âdetti ve buna “elif çekmek” denirdi. Halk tabakasına da geçen bu âdete göre akıllı ve güzel çocukların alınlarına nazar değmesin diye elif çekilirdi. Bu deyim ayrıca âşığın sinesine aşk yarası açmak mânasında da kullanılmıştır. Enderunlu Vâsıf’in, “Âh bir elif çekti yine sineme canan bu gece” mısraıyla başlayan ve yürük semai formunda bestelenen şiiri, Türk mûsikisi klasiklerinin hem güfte hem de beste bakımından en değerli örnekleri arasında yer alır.
Elif, divan edebiyatındaki kadar yaygın olmamakla birlikte Türk halk edebiyatında da kullanılmıştır. Ancak halk edebiyatı ürünlerinde daha çok Anadolu’da yaygın bir kadın ismi olması sebebiyle geçer. Meselâ Karacaoğlan’ın. “İncecikten bir kar yağar / Tozar Elif Elif diye / Deli gönül abdal olmuş / Gezer Elif Elif diye” dörtlüğüyle başlayan ünlü semaisinin ana teması Elif adlı sevgilidir. Çoğu taş baskısı ve bazıları halk resmi tarzında görüntülerle süslü çok sayıdaki nüshasından halk arasında rağbet görmüş bir eser olduğu anlaşılan Elif ile Mahmud adlı aşk hikâyesinin de asıl kahramanı Eliftir. Bazı türkülerde sevgilinin adı olan Elif ile elif harfi arasında doğrudan veya cinaslı bir ilişki kurulduğu görülür. Meselâ, “Elif dedim be dedim / Kız ben sana ne dedim?” mısralarıyla başlayan türküde Elif adlı sevdiğinden ters cevap alan âşığın ona. “Ben senin adını sayıklamıyorum, kendi kendime elifba ezberliyorum” demeye çalışması buna bir örnektir.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi