Edebiyat Sözlüğü

Ağıt -Türk Edebiyatında- Özellikleri, Hakkında Bilgi

Ağıtın Türkler’de çok eski bir geleneği vardır. Or­hun Kitabeleri’nde yuğ ve sığıt olarak adlandırılan bu türe. Dîvânü lugati’t-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu ilk ör­nek sayılabilir.

Azerbaycan’da şiven ve ağı, Türkmenler’de âğı, tavs ve tavsa, Kazak Türkleri’nde köris, müslüman Kerkük Türkleri’nde sazlamağ ve hıristiyan Kerkük Türkmenleri’nde madras gibi kelimeler, konu ve biçim bakımından ağıt yerine kullanılmaktadır. Anadolu ağızlarında ise ağıt ve ağıt töreni için ağıt, ağıt-mak, ağıtlama, ağat, ağ ut, avut, deme, desek, deyiş, diyeşek, mersiye, sagu, sa­ğı, sağunç, savu, sayma, şivan, türkü ve yakım gibi kelimelerle ağıt etmek, ağıt düzmek, ağıt havası, ağıt koparmak, ağıt söylemek, ağıt tutmak, ağıt yak­mak, ağıt yapmak, ağıt yitirmek, bayatı söylemek, sağu kılmak, sağu sağma, sağı sağmak, şivan etmek, yakım yak­mak, yas çağırmak, yas etmek, yas kal­dırmak ve yası tutturmak gibi deyimler kullanılmaktadır. Bu kelime ve deyim­ler, söylendikleri yöreye, âdet ve gele­neklerin özelliklerine göre birtakım an­lam farklılıkları gösterirler. Bazı bölgelerde erkeklerin de ağıt yaktığı görül­mekle beraber ağıtlar genellikle kadın­lar tarafından yakılır. Ağıtçılığı bir mes­lek olarak sürdüren, para veya birtakım hediyeler karşılığı ağıt söyleyen yakı­cılar halen mevcuttur. Ağıt yakanlara ağcı, ağıtçı, ağlayıcı, âşık bacı, bayatıcı, sağıcı, sağucu, sağu sağıcı, sazlıyan gibi isimler verilmekte, ağıtların söylen­diği yas törenlerine de çeşitli bölgeler­de sadlamağ, şivan, ölgülü veya sadece yas denmektedir. Ağıtlar, yakanın adıy­la anıldığı gibi. ölen kişinin veya ölümün vuku bulduğu yerin adıyla da anılır.

Ağıtlar genellikle ölenin yakın akra­baları tarafından yakılır. Bu törenler­de hem ağlanır, hem de ezgiyle birlikte etkili sözler söylenir. Törenler, çoğun­lukla ölünün başında ve ölünün gömül­mesinden sonra ölü evinde yapılır; an­cak, ölü gömülürken mezarlıkta ve da­ha sonra yapılan mezar ziyaretlerinde veya ölünün hatırlandığı zamanlarda da ağıt törenleri tertiplenmektedir. Ağıt­lar, ya bir kişi veya törene iştirak eden­ler tarafından ölenin ya da akrabaları­nın ağzından yakılır. Bazan ölünün ça­maşır bohçası sırayla kadınların önüne konur ve önüne bohça konulan kadın ağıt söyler. Aynı ağıtta ağzından konu­şulan kişilerin değiştirildiği de görül­mektedir; buna örnek olarak iki aylık bir bebeğin ağıtında ninesi, annesi ve babasının ayrı ayrı konuşturulduğu tesbit edilmiştir. Ağıtlarda değişik olaylar için çoğu kez birbirine çok yakın söyle­yişler tekrarlanır.

Ağıtlar hece vezniyle söylenmekte ve mâni, koşma, türkü, destan şekillerinde olmaktadır. Bu bakımdan ağıtları şekil­lerinden çok konulan açısından sınıflan­dırmak gerekir. Bazı araştırıcılar ağıtın divan şiirindeki mersiye karşılığı oldu­ğunu ileri sürerlerse de bunlar hüzün ve kederi ortak tema alarak kullanımla­rının dışında yapı, mahiyet ve söyleniş­leri bakımından birbirlerinden tama­men ayrıdır. Yüksek sesle, ağlayarak ve belirli bir törenle okunan ağıtların çoğu anonim olduğu halde mersiyenin şairle­ri bellidir. Ayrıca mersiye yalnızca ölen biri için söylendiği halde ağıt, tabii bir felâket, gelin olan kız veya hapse düşen biri için de söylenebilir. Ağıtta, mersiye­de olduğu gibi yalnız acı ve keder anla­tılmaz; ölenin iyilikleri, üstünlükleri ve kahramanlıkları da anlatılarak övülür.

Kına gecelerinde ve düğünlerde de gelin ağlatmak için ağıtlar yakılmakta­dır. Kına ağıtı, gelin ağıtı, ağıt havası, gelin ağlatma havası, gelin savusu, sa­vu sağmak, gelin türküsü, gelin yası ve okşama denilen bu ağıtlarda ölüm acı­sı yerine, ayrılık üzüntüsü vardır. Ge­lin ağıtları, gelinin ağzından ya da ya­kınlarının ağzından söylenir. Askere gi­den oğul, kaza neticesinde sakat ka­lan genç, yenilgi ile sonuçlanan savaş. düşman saldırısı, ayaklanma, göç, yan­gın, kıtlık ve hastalık gibi konulara da ağıtlar yakılmıştır. Bunlardan başka is­teğini yerine getirememe, sevdiğine kavuşamama gibi durumlarda ve at, kö­pek, geyik gibi çok sevilen hayvanların ölümlerinde yakılmış ağıtlar da bulun­maktadır.

Ağıtçılar, yakacakları ağıtın metnini hâfızalarındaki eski temeller üzerine kurarlar. Ayrıca kendi yetenekleriyle, içinde bulundukları zaman, mekân ve olayın yarattığı etkiden faydalanarak söyledikleri ağıtın şekil ve konu bakımından zenginleşmesini sağlarlar. Ağıt­lar çoğu zaman uzun manzumeler ha­linde söylenir. Bunların metinlerinde vezinler genellikle düzensizdir. Serbest tarzda, konuşur gibi söylenen cümlele­rin kelimeleri arasında seci yapılarak bir iç kafiye meydana getirilir. Bağlan­tılı ve bağlantısız bendlere sahip bulu­nan ağıtların bend ve bağlantılarındaki mısra sayısı değişebilmektedir. Ağıtlar, dörtlükler halinde de söylenir. Bu dört­lüklere, bazı yörelerde Ölü deşetleri ve sazlamağ gibi isimler verilir. Ağıt örnek­leri arasında soru-cevap şeklinde düzenlenmiş dörtlükler de bulunmaktadır.

Ağıtlar, en çok yedi. sekiz ve on birli hece vezni ile söylenmekte, kafiye ya­pıları değişebilmekte ve kafiyesiz olan­larına da rastlanmaktadır. Saz şairleri­nin aruzla söyledikleri örnekler de mev­cuttur,

İlgili Makaleler