Nedir ?

Buruc Suresi Konuları, Özellikleri, Fazileti, Kaçıncı Sure, Kaç Ayet, Hakkında Bilgi

Burûc Sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in seksen beşinci sûresi.

Mekke döneminin ortalarında, müşrik­lerin müminlere işkence etmeye başla­maları üzerine nazil olmuştur, yirmi iki âyettir. Fasılası harfleridir. Adını
1. âyette geçen ve bur­cun çoğulu olan burücdan alır. Sözlük an­lamı “açık seçik şey” demek olan burç, uzaktan göze çarpacak şekilde yapılmış yüksek binalar, özellikle Türkçe’de kale surlarının yüksek yerleri, hisar ve ku­leleri için kullanılır. Sûredeki anlamıyla gökyüzündeki takımyıldızlara burç de­nilmesinin asıl sebebi parlak görünüşle­ri olsa gerektir. Dünyadan bakıldığı za­man tek yıldızmış gibi görünen burçlar, aslında güneş sisteminin milyonlarca ele­manından meydana gelmiş olan yıldız kümeleridir. Modern astronomide galak­si adı verilen burçlardan ay yörüngesi üzerinde gözlenen on iki tanesi çok eski devirlerden beri bilinmektedir. İlkçağ’ın meşhur gökbilimcisi Batlamyus gökyü­zünde kırk sekiz burç tesbit etmişti. Gü­nümüzde ise bunların sayısı milyarlarla ifade edilmektedir. Kozmos denilen kâinatta ne kadar galaksi bulunduğu hususunda tahmin yürütmek bile mümkün değildir. Çünkü gökyüzünün halen göz­lenebilen kısımlarının bütün kâinat için­de ne kadar yer tuttuğu bilinmemekte­dir.

Sayısız galaksileriyle gökyüzü, yüce yaratanın sonsuz kudretini ortaya ko­yan canlı ve kevnî bir alâmettir (ayet). Bu kudretin akıllara durgunluk verecek boyutta dile geldiği yer olduğu için sû­re burçlarla dolu olan semaya yemin ile başlar; vaad edilen kıyamet gününe, o günde her şeyi açık seçik görecek olan­lara ve onların gözlen önünde cereyan edecek şeylere ant ile (âyet 1-3) giriş bö­lümünü tamamlar. Bazı müfessirlerin ifade ettiği gibi ilk âyette sözü edilen burçları yalnızca ay yörüngesi üzerinde­ki on İki burçtan ibaret göstermek, âye­tin geniş ve şümullü mânasını daraltmak ve sınırlamak olur. Çünkü gökyüzünün bu özelliğiyle yemin konusu olması, on­da dile getirilmek istenen ilâhî kudret sebebiyledir.

Bundan sonraki âyetler, hiçbir suç iş­lemedikleri halde yalnızca Allah’a inan­dıkları için ashâbü’l-uhdûd tarafından kendilerine zulmedilen, işkenceye uğra­yan, ateşle dolu hendeklere atılıp diri di­ri yakılan iman ehlinin hazin durumunu dile getirir. Ancak Allah bu işkence ve zulmü yapanların hepsine tevbe etme­dikleri takdirde hakettikleri cezayı vere­cektir. Allah, uğrunda sıkıntı çekenlerin ise öcünü alacak ve onları cennetlerine koyacaktır. Asıl büyük ve ebedî kurtu­luş da budur (âyet 4-1). Sûrede bundan sonra Allah’ın üstün kudretine, küfürde ısrar edenlere karşı çetin yakalamasına ve onları ansızın kuşatacağına dikkat çe­kilmiş, bunun yanında bağışlayıcı oldu­ğu da hatırlatılmış, güçlerine güvenip müminlere zulmeden Firavun ve Semûd kavmi nasıl ayakta kalamayıp helak ol­muşsa onların izinden gidenleri de ay­nı sonucun beklediğine işaret edilmiş­tir (âyet 12-18). Sûre inananlara müj­de veren, kâfirleri de kötü sonla tehdit eden âyetlerden sonra Kur’ân-ı Kerîm’in yüceliğini, ebedî ve değişmez özelliğini vurgulayan bir hükümle son bulur-(âyet 19-22).

Sûrede müminleri ateş dolu hendek­lere atıp yakan ve sonra da onları sey­rederek eğlenen zâlim ve işkenceci ashâbü’l-uhdüddan söz edildiğine göre ilk müslümanlara eza ve cefa eden Mekkeli müşriklerin bunlar hakkında az çok bilgi sahibi oldukları ve bildikleri böyle bir misalle âyetlerin kendilerini uyardığı anlaşılmaktadır.

Burûc sûresi ilk bakışta Hz. Peygam-ber’i ve zulüm gören müslümanlan tesel­li için gelmiş gibi görünüyorsa da mak­sadın yalnız ashâbü’I-uhdûd veya yalnız ilk müslümanlar olmadığı açıktır. Bâbil hükümdarları ve Roma kralları gibi XX. yüzyılda da dünyanın birçok ülkesinde inananlara uygulanan baskı ve sindirme faaliyetleri göz önüne getirilince sûre­de kıyamete kadar gelip geçecek bütün inananların ortak kaderine işaret edil­diği anlaşılır. Bu bakımdan Burüc sûre­si, kendisinden Önceki Mutaffîfîn ve İnşikâk sûrelerinin devamı gibidir. Çünkü Mutaffîfîn sûresi, ölçüde ve tartıda ol­duğu gibi yönetimde, adalet ve hukuk uygulamasında da insanlar arasında ayı­rım yapanların acıklı sonlarını bildirir. İnşikâk sûresi de ebedî diriliş demek olan vahyin önemini ve ona inananların kur­tulacaklarını, kabul etmeyenlerin yana­caklarını haber verir. Bu sûrede ise yal­nız inkâr etmekle kalmayıp inananlara kin duyan, zulüm ve haksızlık yapan, üs­telik yaptıklarından pişmanlık duymak yerine bundan zevkalan din düşmanla­rının durumu gözler önüne serilir.

Sûrenin faziletiyle ilgili olarak Sa’lebî ve Vahidî gibi bazı müfessirlerce Ubey b. Kâ’b’dan rivayet edilen ve bazı tefsir­lerde yer alan, “Kim Burûc süresini okursa Allah ona dünya hayatındaki cuma ve arefe günleri sayısının on katı ecir verir” mea­lindeki hadisin mevzu olduğu kabul edil­miştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler