Tarih

Thomas Woodrow Wilson Kimdir, Hayatı (ABD Başkanları)

Thomas Woodrow Wilson. Amerikalı devlet adamı 28. ABD başkanı (iki dönem: 1913-1921), (D. 28 Aralık 1856 Virginia, Staunton – Ö. 3 Şubat 1924 Washington).

1879’da Princeton Üniversitesi’ni bitirdikten sonra kısa bir süre Virginia Universitesi’nde hukuk okudu. Atlanta’daki başarısız bir avukatlık deneyinin ardından Johns Hopkins Üniversitesi’nden doktora derecesi elde etti. 1886’da Bryn Mawr College’da ders vermeye başladı, 1888’de Connecticut’taki Wesleyan Üniversitesi’nde profesör oldu. İki yıl sonra hukuk ve İktisadi politika profesörü olarak Princeton Universitesi’ne giren Wilson, 1902’de rektörlüğe seçildi.

Siyasi Yaşamı

1910’da Demokratik Parti’nin adayı olarak katıldığı seçimleri kazanarak New Jersey valisi oldu. Bu dönemde gerçekleştirdiği reformlar ve yolsuzluklara karşı mücadelesiyle ün kazandı. 1912’de Demokratik Parti’nin adayı olarak devlet başkanlığı seçimlerine katıldı. Cumhuriyetçiler’in aralarında bölünmeleri nedeniyle kolaylıkla başkanlığa seçildi.

1913 Martında görevine başlayan Wilson, Yeni Özgürlük (New Freedom) adını verdiği programıyla birlikte çeşitli iktisadi, mali önlemleri uygulamaya koydu. Bu alanda tekellerin gücünü sınırlayıp ve anti tekel yasalarını genişletti ve kısmen de başarılı oldu. Wilson, anayasada yaptığı değişiklikle senatörleri doğrudan halkın seçmesini sağladı.

Latin Amerika’da yayılma siyasetini sürdürerek 1915’te Haiti’yi ABD himayesine aldı ve 1916’da Santo Domingo’ya (bugün Dominik Cumhuriyeti) asker çıkarttı. ABD’nin çıkarlarının uyuşmadığı Meksika’daki idaresini tanımadığı Huerta’nın devrilmesinden sonra Carranza hükümetini tanıdı.

I. Dünya Savaşı

Avrupa’daki olası bir savaş karşısında danışmanı Savaşı E.M.House aracılığıyla barışı korumak adına bazı girişimlerde bulunan Wilson, I.Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine ABD’nin tarafsızlığını ilan etti. İngiltere ve Fransa’ya karşı bir denizaltı savaşı başlatan Almanya’nın Büyük Britanya ve İrlanda’yı çevreleyen sulardaki gemileri vuracağını açıklaması, savaşan taraflarla ticari ilişkilerini sürdürmekte olan ABD’nin tepkisini çekti. Wilson Almanya’ya karşı kararlı bir tutum alıp, 1916’da denizaltı savaşına son vermesini sağladı. Aynı yıl “O bizi savaş dışında tuttu” parolasıyla yapılan seçimleri kazanarak yeniden başkan oldu. Wilson hemen arabuluculuk girişimlerini başlatarak “galibi olmayan bir barış” sağlama yönünde çalıştı. Ancak, 31 Ocakta    Almanya’nın “Sınırsız denizaltı savaşı” ilanı ve ticaret gemilerini ve içinde Amerikan vatandaşlarının bulunduğu bazı gemileri batırması üzerine 2 Nisan 1917’de Kongre’den savaş ilan edilmesini istedi. Dört gün sonra alınan bir kararla ABD İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girdi.

Savaştan kazanarak çıkacaklarına şüphesi olmayan Wilson, ABD’nin yetersiz askeri hazırlığına karşın savaşta etkin bir biçimde yer almasını sağladı. 8 Ocak 1918’de kalıcı ve adil bir barışın temeli olarak nitelendirdiği On Dört Madde Programı’nı Kongre’ye sundu. Sömürgelerin bağımsızlıklarının tanınması ve silahların azaltılmasını öngören bu program, Almanya ve İtilaf Devletleri tarafından barışın temeli olarak kabul edildi.

Wilson Prensipleri ve Türkiye

Wilson Prensipleri adı verilen belgenin 1

2. maddesi Türkiye’yi doğrudan doğruya ilgilendiriyordu. Zira bu madde ile Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması esas olarak ele alınıyor, parçalanmış ülkenin azınlıklarına özerklik tanınması ve bunların Amerikan mandası altına alınması öngörülüyordu. Türkler sadece belirli bölgelerde egemen olabileceklerdi. Gene aynı maddeye göre Türk Boğazları bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve buraların kontrolü uluslararası bir heyete verilecekti. Wilson, görüşlerini uygulayabilmek amacıyle King-Crane adı verilen bir komisyon kurdu ve gerekli incelemeleri yapmak üzere bu heyeti Türkiye’ye gönderdi. King-Crane Komisyonu Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, Suriye’de ve Tiflis’te incelemeler yaptı. Bu komisyonun verdiği raporu benimseyen Başkan Wilson da Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurulmasını kabul etti. Yunanlılar İzmir’i işgale hazırlanırken İngiltere Başbakanı Lloyd George’un bu konuda kendisinden istediği onayı da esirgemedi.

Başkan Wilson’ın ilan edilen Prensipler’inde ‘insani amaçlar’la Osmanlı İmparatorluğu ve Türklere yönelik gerçek düşünce ve niyetleri arasında tam bir tezat vardır. Açıkça Türkiye’nin haritadan silinmeleri gerektiğini bile savunan Wilson, Birkaç yıl önce, Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki ABD büyükelçiliğine atama yapılması gerektiğinde, bu göreve Henry Morgenthau’nun atanmasını öneren Albay House’a, “Türkiye diye bir yer kalmayacak ki” cevabını vermişti. Yani ona göre, Osmanlı Devleti nasıl olsa yıkılacaktı; bu yüzden de oraya bir atama yapılmasına gerek yoktu. House da buna karşılık, “iyi ya!” demişti, “gidip durumu yerinde görsün.”

Kasım 1918’de ateşkesin ilan edilmesinden sonra Paris Barış Konferansı’na katılan Wilson, Milletler Cemiyeti, önerisinin Versailles Antlaşması kapsamına alınmasını sağladıysa da ülke topraklarının milliyet esasına göre belirlenmesi yolundaki görüşünü kabul ettiremedi. 28 Haziran 1919’da Versailles Atlaşması’ nın imzalanmasından bir gün sonra ülkesine döndü. Temmuz 1919’da ABD Kongresi’ne sunulan antlaşma, Lodge önderliğindeki Cumhuriyetçiler’in muhalefetiyle karşılaştıysa da Wilson uzlaşmaya yanaşmadı. Wilson, aynı yıl Nobel Barış Ödülü’nü aldı. 19 Mart 1919’da yapılan son oylamada da antlaşmanın reddedilmesiyle ABD, Milletler Cemiyeti’nin dışında kaldı. Mart 1921’de başkanlık süresi sona eren Wilson, sonraki hayatında siyasetten uzak yaşadı ve 3 Şubat 1924 Washington’da öldü.

İlgili Makaleler