SÜRREALİZM
SÜRREALİZM
1925 yılından sonra
Fransa’da ortaya çıkan ve akla karşı şuuraltının karmaşık dünyasını sanat ve
edebiyat eserinde konu edinme anlayışına dayanan akım.
I. Dünya Savaşı
sonrasında bir yandan teknolojik gelişmeler devam ederken, bir yandan da buna
bağlı olarak, pozitif bilimlerdeki hızlı ilerleyiş ve sanayileşmenin ortaya
çıkardığı medeniyet, maddî değerleri, insan aklının üstünlüğü fikrini önplana
almış, buna karşılık manevî yön ihmâl edilmiştir, insan hayatında maddî güç
ile manevî güç arasında, ikincisinin aleyhinde bir dengesizlik baş
göstermiştir. Böyle bir ortam içinde Avusturyalı psikiyatrisi Sig-mund Freud
(1856-1936) Psikanaliz çerçevesindeki çalışmalarım sürdürmüş, insanın şuuraltı
alanını incelemeye başlamıştır.
Aynı yıllarda edebiyat
ve estetik de bu şartların ve gelişmelerin dışında kalmamış, sanatta her türlü
oluşun, ibdâın kaynağını bilinçaltında arayan bir akım olarak Sürrea-Hzm’i
ortaya çıkarmıştır.
Sürrealizm,
Psikanaliz’in yöntemleriyle edebiyatta akim hakimiyeti yerine şuuraltının
isteklerini meydana çıkarmayı gaye edinir. Buna göre aklın ve hiçbir ahlâkî
düşüncenin ve baskının tesirinde kalmaksızın, yazar, insan düşüncesini ve
şuuraltının yaratıcılığı eserine aktarabilmelidir.
Dadacılığın Paris
kanadından türeyen Sürrealizmin adı Guillaume Apouinaire tarafından 1917’de
konulmuş ise de, hareketin gerçek manevi ataları Rimbaud, geç keşfedilen şair
Lautteamot, Alman ve diğer 18. yüzyıl romantikleri (de Sade da dahil) ve
sembolistlerdir. Hareketin canlandı ne ısı, şair Andre Breton’du. Bretori
1919’daLiK-erature adlı dergiyi dostları Louis Aragon ve Phillippe Soupault,
daha sonra da Paul Eluard ile kurdu ve onlar otomatik yazma konusunda ilk
deneylerini bu dergide yayınladılar. Bu yazma tekniği sonraları bilinç akımı
tekniğinin başlangıcı sayılır ve bilinçaltından gelen sözcüklerin serbestçe
kaydedilmesini içerir. Tristan Tzara’ran şiirlerini olduğu kadar Zürih
Dada’sının faaliyet ve manifestolarının da önceden farkında olan Breton,
1919-1920 yazında Picabia ve Tzara ile güçlerini birleştirdiler. 1924’de
Fransa dışında ölen ve
taraftarları kalmayan Dadacılar ile birlikte Breton, dostlarıyla biçimsel
olarak Sürrealist grubu kurdu. Sürrealist manifesto aynı yılın Ekim’inde yayınlandı.
Manifesto’da ‘psişik otomatizm’in ve ‘kendilerinden önce ihmal edilmiş bulunan
büyüsel, irrasyonel, sannlı türden (çağrışım) biçimlerinin gerçekçilik’e
(realizm) olan üstünlüğünü savunuyorlardı.
Breton’a göre felsefî
olarak “Sürrealizm, kendisinden önce ihmal edilmiş olan bazı çağrışım
şekillerinin üstün bir gerçek olduğu inancına, rüyanın mutlak gücüne, düşüncenin
menfaat gütmeyen oyununa dayanır. Sürrealizm diğer bütün ruhî mekanizmaları
kesin olarak yok etmeye ve hayatın başlıca problemlerinin hallinde bu ruhî mekanizmaların
yerine koymaya yönelir.”
Hareketin yeni, kısmen
siyasal içerikli dergisi La Revolutios Sürrealiste iki ay sonra yayınlanmaya
başladı.
Her ne kadar görsel
sanat manifestoda geçiştirilmiş ve onun yeri başta açıklıktan çok uzaksa da,
belirgin bir Sürrealist sanat, tedrici olarak gelişmiştir. Bu sanatın başlıca
modeli rahatsız perspektifleri ve banal olanın şiirleştirilmesi ile
Chirico’nun metafi-ziksel resmi idi, fakat daha çok Arp, Ernst, Duchamp ve
Picabia’nın Dadaist eserleri de etkili oldu ve Picasso ile Paul Klee’yi birleştirme
yolunda bazı çabalar görüldü. 1923’de Andr6 Masson Arp’la birlikte hareketin
daha soyut kanadını temsil eden Joan Miro’nun biyo-morfik sanatını etkileyen
‘otomatik çizimler’ (ya da büyük ölçüde rastlantısal çiziktirmeler) yapmaya
başladı. Ne var ki, Chirico’nun resimlerinin gerçeküstü şiiri ölü bir konunun
akademik bir teknikle çarpıcı bir harmanı – 1920’lerin ikinci
yarısında ,Yves
Tanguy, Belçikalı RenĞ Magritte ve Paul Delvaux ve nihayet 1929’un sonunda
Paris’e yerleşen İspanyol ressam Salvador Dali gibi sanatçılar yeti-şinceye
kadar pek fazla ilerleme kaydetmedi. Kendisini bir ‘paranoik-eleştire!
yön-tem’e dayayan Dali, erimiş saatlan resimledi (1931). Teknik beceri ile
değerli benlik-yansıtmasının bir karışımıyla son kırk yılın en temel
sürrealisti olarak tanındı.
Edebi bir hareket
olarak sürrealizm, başlıca, Fransız kültürel etkisinin güçlü olduğu Latin
Amerika, Orta Doğu, İspanya ve Doğu Avrupa ülkelerinde yayılma gösterdi, ama
onun David Gascoyne gibi takipçileri İngiltere’de de ortaya çıkmıştır.
Beri yandan 1930
öncesi Çekoslovakya’sında da Önemli bir sürrealist grup bulunmaktaydı. Artan
biçimde Troçkici hale gelen bir devrim kavramına adanmış olan bu hareketin
anlaşmazlıklara ve mistifikasyo-na yol açan Breton’un kendisine ait iddialar
daima ihmal edilmişti. Bununla birlikte, görsel alanda Antonin Artaud’nun merhametsizlik
tiyatrosunda ve Luis Bunuel’in filmlerinde olduğu gibi, dünya çapında bir etki
yarattı, özellikle de 1936 Haziran’ında Londra Sürrealist Sergisi’nin
sonucunda.
1930 sonrasında akım,
önemini yitirmeye başlar. Sürrealistlerden Louis Aragon, Paul Eluard, Andre
Breton gibi bazı şahsiyetler Marksist estetiğe yönelir ve Komünist hareketin
safına geçerek Fransız Komünist Parüsi’ne girerler.
Sürrealizm daha çok
şiir dalında eser vermekle birlikte A. Pieyre de Mandiargu-es, Julien Gracq,
Roger Vailland gibi yazarlar sayesinde roman, G. Apollinaire, Pierre-Albert
Birot’un kalemiyle de tiyatroda da
kendisini
göstermiştir.1940’Iardan sonra akım tesir gücünü yitirmiştir.
Sürrealizm içinde
bulunduğumuz yüzyılın ikinci yansı boyunca, büyü, rastlantı, ir-rasyonellik,
semboller ve rüyalar üzerindeki yeni vurguyla beraber psiko-analiz tarafından
açıklandığı şekliyle bilinçaltına dayanan bir imajinasyon canlanması için evrensel
olarak anlaşılabilir bir hareket olarak faaliyet gösterdi.
(SBA)