Tarih

Sömürgecilik-2 Afrika’da Sömürgecilik

tarih/somurgecilik-afrika” 180″ 254″ Sömürgecilik-2

Afrika’da Sömürgecilik
Avrupalıların daha çok ekonomik amaçlarla Afrika kıtasına ilgi göstermelerinin tarihi XV. yüzyılın başlarına kadar gider. Bu yüzyılda, Hindistan’dan Avrupa’ya ulaşan İpek yolu ile diğer Ülkelerarası ticaret yollarının; karada güçlü İslâm devletleri, denizde de Venedikliler tarafından kontrol altında tutulması, Avrupa’nın en kuvvetli deniz gücüne sahip olan Portekizlileri güneye doğru inmeye şevketti. Portekizliler önce, Sahra’ dan gelen ticaret yollarının son bulduğu Fas’ın işlek limanlan Sebte (Ceuta), Tanca ve Agadir’i ele geçirip buralara hâkim oldular. Altın, baharat ve köle peşinde koşan Portekizliler, Afrika’nın Atlantik sahillerinden güneye doğru inmeye devam ederek, Yeşil Burun ve Beyaz Burun adalarına ulaştılar, önce Altın Kıyısı’na, buradan da Angola’ya ulaşmalarından (1484) sonra Bartolomeu Dias, Ümit Bumu’ndan dolaşarak Doğu Afrika kıyılarına vardı (1488). Baharat yolunun başlangıcını bulmak ve yeni topraklardan değerli madenleri ülkelerine taşımak amacında olan Portekizli denizciler. Doğu Afrika’da Zamberize nehri ağzında, Batı Afrika’da da Angola kıyılarında, Gine körfezi, Sierra leone ve Senegal sahillerinde üsler ve antrepolar kurdular.

Afrika kıyılarına ilk ulaşan Portekizlileri İspanyollar takip ettiler ve Batı Afrika kıyılarında bulunan Sao Tome, Fernando Po gibi bazı adaları ele geçirip deniz ticaretinde birer üs ve depo olarak kullanmaya başladılar. XVII. yüzyılda İspanya’nın egemenliğine giren Portekizliler’in Afrika’daki üstünlükleri giderek zayıfladı.

Ekonomik, stratejik ve ticarî amaçlarla Afrika kıyılarına yerleşen ve buralarda üsler, çiftlikler ve koloniler kuran Portekizlilerle İngiliz, Fransız ve Hollandalılar arasında XVII. yüzyılın başından itibaren rekabet başladı. Batı Afrika’dan Lizbon’a her yıl ortalama 700 kg. altın ve 10.000 kadar köle getirilmesi, diğer Avrupa ülkelerinin ticarî ve emperyalist duygularını tahrik etti. Avrupa’nın büyük ülkeleri; Hindistan ticareti amacıyla özel şirketler kurup Afrika’nın sömürgeleştirilmesi hareketine katıldılar. 1600 yılında İngiliz Doğu Hindistan Şirketi (East India Company), bundan iki yıl sonra da Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (Algameene Osündische Companie) kuruldu. Yine aynı yıllarda kurulan Fransızlar’ın Çin Şirketi (Compagnie de Chine) ve diğer şirketler, milletlerarası ticaret alanında birbirleriyle yoğun bir rekabete giriştiler. Bilhassa Portekizlüer’le rekabet eden Hollandalılar, kısa zamanda Portekizliler’in Batı Afrika kıyılarındaki değerli maden ve köle ticaretini ele geçirerek Ümit Bumu’na yerleştiler ve burada Cape Colony’yi kurdular [1652). Cape Colony, Avrupa-Hindistan deniz yolu üzerinde önemli bir ikmal merkezi ve antrepo olarak hizmet verdi.

Avrupalıların Afrika kıyılarına yerleşmeleri zorla ya da çeşitli antlaşmalarla oldu. Batı, Güney ve Doğu Afrika kıyılarında Avrupalılar’ın yerleşmelerine karşı koyan yerliler, şiddetle ve kanlı biçimde etkisiz hale getirildiler.

İlk dönemlerdeki canlılığını giderek kaybeden altın ticaretinin yerini XVII-XVIII. yüzyıllarda fildişi, baharat, palmiye yağı ve özellikle köle ticareti aldı. Sömürgeciler kıyılarda kurdukları tarım işletmelerinde köleleştirdikleri yerlileri çalıştırdıkları gibi, Amerika kıtasındaki geniş çiftliklerden ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerin­den gelen köle taleplerine de cevap verdiler. Batı ve Güneybatı Afrika kıyılarında, özellikle “köle kıyısı” adıyla da anılmaya başlayan Nijer nehri ağzı, Luanda ve Altın Kıyısı gibi sahil bölgelerinde köle pazarları kurularak Ulda, Porto Novo ve Badagri gibi önem kazanan limanlardan Amerika ve Avrupa’ya köle yüklü gemiler gönderilmeye başlandı. Portekizliler’in elinde bulunan Angola kıyılarında da önemli köle pazarları kurulmuştu. Zaire (Kongo) nehri deltası, Luanda, Benguela Önemli köle pazarlarıydı. Aynca Güney ve Doğu Afrika’da Zambezi nehir deltası, Mozambik kıyılarında Küve (Kilwa) ve Okyanus’taki adalarda köle pazarları vardı. XVII-XVIII. yüzyıllarda kurulan Hollanda, İngiliz, Fransız, Danimarka ve İsveç şirketlerinin en önemli faa­liyeti köle ticareti olmuş ve XIX. yüzyılın ortalarına kadar devam eden bu ticaret, Afrika’nın demografik ve sosyal yapısını altüst ederken, sömürgeci Batılıların bu yolla zenginleşmelerine de imkân sağlamıştır. Afrika’dan götürülen köle sayısı kesin olarak tesbit edilememekle beraber, bu sayının taşıma ve avlanma sırasında ölenlerle birlikte otuz milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir.

Kıtanın Paylaşılması ve Sömürgeleştirilmesi:
Uzun yıllar köle, değerli maden, baharat ve palmiye yağı ticaretiyle uğraşan Avrupalılar, Afrika’nın iç kısımlarına ilgi duymamış, sadece kıyı bölgelerinde kurdukları üslerle depo ve çiftliklere hâkim olmuşlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nin sivil savaş (1861-1864) sonunda köleliği bütün ülkeden kaldırıp, köleleri tamamen serbest bı­rakması ve Batı Avrupa’da köle ticaretine karşı gelişen kamuoyunun da tesiri ile, yarım asır kadar süren siyasî tartışmalardan sonra Fransa’da (1848), Portekiz’de (1858), Hollanda’da (1863), İngiltere’de (1867) ve diğer Avrupa devletlerinde, köle ticaretini yasaklayan kanunlar çıkarılması, Batılılar’ın dikkatlerini, giderek gerileyen köle ticaretinin ardından tamamen Afrika’nın iç bölgelerine çevirdi. Kıtanın içlerine doğru düzenlenen ve dış görünüşleri dinî ve ilmî hüviyet taşıyan keşif seferlerini, toprakların emperyalist genişleme amacıyla paylaşılması ve sömürge haline getirilmesi takip etti.

Avrupalıların Afrika’nın iç bölgelerine ilgi duymaya başlamaları XVIII. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Önceleri, özellikle önemli nehirlerin kaynaklarını keşfet­mek için çeşitli dernekler kuruldu. Bunlar çoğunlukla Hıristiyanlığı yaymak için, kili­senin ve sömürgecilik amacıyla hükümetle­rin destekledikleri coğrafya dernekleri idi ve iç bölgelere keşif seferleri düzenliyorlar­dı. Bu keşif gezileri ve Afrika’nın iç bölge­leriyle ilgili olarak elde edilen bilgiler, Batı’da büyük ilgi gördü. Kilisenin desteğiyle misyonerler, seyyahların arkasından derhal Afrika’nın her tarafına dağıldılar. Güney ve Doğu Afrika Protestan, Orta ve Batı Afrika ise Cizvit ve Katolik misyonerlerin faaliyet alanı haline geldi.

XIX. yüzyıl Avrupa’nın hızla sanayileşme faaliyetine girdiği ve bundan dolayı da ucuz hammadde kaynaklarına şiddetle ihtiyaç duyduğu bir devir olmuş, ayrıca sanayi­leşme ile birlikte artan üretim de kısa za­manda doyum noktasına ulaşan Avrupa pazarlarının yerine, yeni pazarların bulunma­sını mecburi hale getirmiştir. Ucuz ham­madde temini ve yeni tüketim pazarları bul­ma ihtiyacı, Avrupa ülkelerini; Afrika’yı, Güney Asya’yı, Orta ve Güney Amerika’yı ve uygun buldukları diğer yerleri sömürge­leştirmeye itmiş ve bunun sonucunda Afri­ka hızla ele geçirilerek paylaşılmıştır. XIX. yüzyıl ortalarına kadar kıtanın kıyıları bo­yunca sağlam ticaret merkezleri ve çiftlik­ler kurmakla yetinen ispanyollar, Fransız­lar, İngilizler ve Portekizliler yerleşmiş ol­dukları kıyıların arka bölgelerinin de (hinterland) kendi egemenliklerinde olduğunu iddia ederek, içerilere doğru ilerlemeye başladılar. Sömürgecilik, çok kısa bir zaman içerisinde hemen hemen bütün Afrika’yı Avrupa’nın hâkimiyetine soktu. 1875’lerde kılanın sadece onda biri sömürge halinde iken 1895’lerde bu oran onda dokuza yükseldi. XX. yüzyılın başında ise kıtada sadece Fas, Etiyopya ve Liberya bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdi. Kısa za­manda bütün Afrika’nın sömürge haline gelmesinde “fiilî işgal” prensibi ile “hinterland” teorisi önemli rol oynamıştır.

Avrupa devletlerinin kıyılardan içerilere doğru ilerlemeye başlamaları ile hızlanan sömürgeleştirme hareketi sırasında, sömürgeci güçler arasında çeşitli anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bunun üzerine sömürgeci Avrupa devletleri, aralarında çıkan anlaşmazlıkları görüşmek üzere 1884-1885’te Ber­lin’de toplandılar. Toplantı sonunda imza­lanan Berlin Senedi ile daha önce sürtüşme­lere sebep olan sömürgecilikte “fiilî işgal” prensibi ve “hinterland” teorisi hepsi tara­fından benimsendi. Bu prensibe göre, kıyı­da yerleşim alanı bulunan bir ülkenin, bu yerin arka bölgelerine de sahip olmaya hak­ta vardı ve bunun için topraklan fiilen işgal etmesi gerekiyordu. Bu gerekçeyle Avru­palılar Afrika’yı fiilen işgale ve daha çok yeri sömürgeleştirmeye yöneldiler. Kılanın hızla sömürgeleştirilmesi sırasında çıkan anlaşmazlıklar çeşitli ikili antlaşmalarla halledilmeye çalışıldı. Sudan üzerindeki Fransız ve İngiliz çatışması 4 Ağustos 1890 tarihli Fransız-İngiliz antlaşması ile, Doğu Afrika’daki İngiliz ve Almanlar arasındaki anlaşmazlık da, 15 Haziran 1890 tarihli İngiliz-Alman antlaşması ile çözüme kavuşturuldu. Orta Afrika’nın İngilizlerle Fransızlar arasında paylaşılması, 21 Mart 1899 tarihli Fransız-lngiliz antlaşması ile gerçekleştirilmiş ve her iki ülkenin egemenlik alanları kesin sınırlarla belirlenmiştir.


Sömürgecilik-1   Nedir? Tanımı, Tarihi, Sebepleri
Sömürgecilik-2   Afrika’da Sömürgecilik
Sömürgecilik-3   Fransa’nın Afrika’da Sömürgecilik Faaliyetleri
Sömürgecilik-4   İngiltere’nin Afrika’da Sömürge Faaliyetleri
Sömürgecilik-5   Almanya’nın Afrika’da Sömürge Faaliyetleri
Sömürgecilik-6   Afrika’da Diğer Avrupa Ülkelerinin Sömürge Faaliyetleri
Sömürgecilik-7   Afrika’da Sömürge Yönetimleri
Sömürgecilik-8   Afrika Ülkeleri Bağımsızlıkları
Sömürgecilik-9   Asya’da Sömürgecilik Faaliyetleri
Sömürgecilik-10 Asya Ülkeleri Bağımsızlıklıkları
Sömürgecilik-11 Amerika Kıtasında Sömürgecilik

Davut Dursun – SBA

İlgili Makaleler