33Sosyoloji Sözlüğü

SAVAŞ

 

SAVAŞ

 

Devletlerin ve siyasal
grupların, arala­rındaki anlaşmazlıkları diplomatik ve diğer barışçı yollarla
çözemedikleri zaman baş­vurdukları silahlı mücadele.

Quİncy Wright’a göre
savaş, siyasal gruplar ve devletler arasında belli bir zaman süresinde ve
belirli büyüklükte silahlı güç­lerle yürütülen çatışmadır. Savaş, siyasal
örgütlenmelerin aralarında çözümlenme­yen anlaşmazlıkları güce ve şiddete daya­narak
çözme girişimleri olarak karşımıza çıkmakladır. Tarih boyunca savaş tüm top­lumlar
arasındaki bunalımlarda sonuç ala­bilmek için son başvurulan yol olmuştur.
Savaş aynı zamanda, devletler veya aynı ül­keden iki grup arasında başka bir
yolla elde edemediği şeyi kuvvet yoluyla almak iste­diklerini kabul ettirmek
veya başkasının is­teklerine boyun eğmemek amacıyla girişi­len harekettir.

Savaş ve politika
arasındaki ilişkiye de­ğinen Kari von Clausewitz’e göre, savaş, politikanın
başka bir biçimde devamıdır. Clausewitz, savaşın bir amaç değil, bir araç
olduğunu, başka bir deyişle belirli bir siya­sal amacı gerçekleştirmek için
başvurulan bir araç olduğunu belirtmektedir. Clause-witz’e göre savaş, daima
siyasal şartların or­taya çıkardığı ve bunun için de siyasal bir harekettir.
Sosyologlar gerek savaşın kötü­lüklerini açıklamak, gerek sebeplerini araş­tırmak
ve gerekse sürekli barış tasarıları

meydana getirmek üzere
savaş konusuyla ilgilenmişler ve çeşitli savaş teorileri ortaya atmışlardır.

1- Savaş
insan tutkularından doğmuştur. Bu düşünce, öfke, gurur, kin vb. duygulan
savaşların kaynağı olarak kabul eder.

2- Savaş,
biyolojik bir ihtiyaç, bir tabii ayıklanmadır ve en kuvvetlilerin en zayıfla­rı
ortadan kaldırmalarına imkan verir.

3- Savaş bir
çeşit kan alma yoluyla işsiz­lik vb. şeyleri ortadan kaldırarak demogra­fik bir
denge kurar.

4-  Savaş, zalimlerin zorbalığından ve
tutkularından doğan devletlerin var oluşu­nun sonu cudur, sınırlan kaldınrsanız
sa­vaşları da kaldırmış olursunuz. Yine aynı şekilde savaş, siyasi partilerin
veya çeşitli ideolojilerin var oluşunun bir sonucudur veyahut savaş bir
kominist blokun ve baü blokunun var oluşundan doğmaktadır.

6- Savaş
iktisadi olguların sonucudur. Marks ve İzleyicilerinin savunduğu bu teo­ri,
tarihi maddeciliğe dayanır.

Uluslararası hukukta
ise savaş, iki ya da daha fazla devlet arasındaki silahlı çatışma­da1. Bununla
birlikte devletlerin bazan bir­birlerine karşı kuvvet kullandıkları halde, bir
savaştan söz edilemiyeceği gibi, huku­ken bir savaş söz konusu olduğu halde ta­raflar
arasında bir silahlı çatışma görülme­yebilir. Buna en iyi Ömek Türkiye’nin İkin­ci
Dünya Savaşında Almanya ve Japon­ya’ya karşı savaş ilan ettiği ve hukuki açı­dan
bir savaş sözkonusu olduğu halde, ta­raflar arasında bir silahlı çatışmanın
olma­masıdır.

Uluslararası hukukta
savaş Birinci Dün­ya Savaşı’nın sonuna kadar haklı bir davra­nış olarak kabul
edilmiştir. Bu doğrultuda savaş hakkı egemen devletlerin çıkarlarını gerçekleştirmek,
ya da çiğnenmiş saydığı bir hakkını korumak üzere girişmeğe ka rar vereceği,
silahlı ve çok geniş kapsamlı bir zorlama yoluydu. Uluslararası hukuk uzun
zaman bu hakkın meşruluğu üzerinde tereddüt etmeden, yalnız kullanılış kuralla­rını
belirlemekle uğraşmıştır. Ondokuzun-cu yüzyılın sonlarından başlayarak
andlaş-malar yoluyla savaş kurallarını tesbit etme çabalan görülmüştür. Ancak
yirminci yüz­yılın ilk çeyreğinden sonradır ki, savaşa başvurmayı yasak etme, savaşı
uluslararası bir suç sayma girişimleri olmuştur. Bundan sonra 1928’de imzalanan
Briand-Kellogg Paktı ile, sonra da Birleşmiş Milletler And-laşmasıyla savaş,
hukuk yönünden ulusla­rarası bir suç niteliği almıştır.

 

Savaş Hali:

 

1907 La Haye sözleşmesine
göre, savaşın ilanından İtibaren geçerli olan hukuki durumdur. Bu durum
taraflar ara­sında çarpışmaların başlamasıyla birlikte ortaya çıkmaktadır.
Savaş hali durumunda diplomatik ilişkiler otomatik olarak kesil­mekte,
devletler arasındaki andlaşmalar ge­çersiz sayılmakta veya uygulama imkanı
kalmamaktadır. Savaş hali sırasında düş­man vatandaştannın canlarına ve mal
lanna dokunulması, uluslararası hukuk bakımın­dan yasaklanmıştır.

 

Savaş ilanı

 

 Savaş halinin başlaması için taraflarca
yapılan bildiridir. Bu andan itiba­ren savaşanlar için savaş hukuku ve sava­şanlar
ile tarafsızlar arasında tarafsızlık hu­kuku geçerli olmaya başlar. Bazan savaş
ilanı yapılmadan da savaş başlayabilmekte­dir. ABD’nin Vietnam’a müdahalesi
buna örnektir. Türkiye’de savaş ilan etme yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisine aittir.

 

Savaş Suçlan:

 

Savaş sırasında savaş
ku-rallanna uyulmaması ile ortaya çıkan suçlardır. Bunlar barışa karşı,
insanlığa karşı veya doğrudan doğruya savaş suçlandır. Uluslararası hukuka
göre, savaş hukuku ku­rallarına uymayanlar ya kendi ülkelerince, ya da
haksızlığa uğrayan devlet tarafından cezalandırılır. II. Dünya Savaşından sonra
oluşturulan Nurenberg mahkemesinde Al­manya’nın Nazi devlet adamlan ve bir kı­sım
komutanlan cezalandırılmıştır.

Savaş Tazminatı:
Birleşmiş Milletler Andlaşmasında savaş tazminatı konusu ele alınmış ve bir
takım kurallar konulmuştur. Buna göre, bir silahlı çatışmaya yol açan devlet
savaş sonunda sebep olduğu zararı gidermekle yükümlüdür. Savaş tazminatı,
uluslararası hukuka göre, savaş sonunda yapılacak barış andlaşmalanyla
belirlenir. Gerek 1918 tarihli, Almanya ve müttefikle­riyle yapılan Versay
andlaşmasında, gerek­se Lozan banş görüşmelerinde savaş tazmi­natı konusu
Önemli bir yer tutmuştur.

 

Savaş Tipleri

 

Sınırlı Savaşlar
(limited war), kullanılan silahların türü, savaş alanı, katılan devletle­rin
sayısı ve güdülen siyasi amaç bakımın­dan sınırlı tutulan savaşlardır. Bunlar
düş­manın tamamen yok edilmesinden veya şartsız tesliminden ziyade sınırlı bir
amaca yönelik olarak yürütülen silahlı mücadele­lerdir. Ondördüncü ve onbeşinci
yüzyıldaki savaşlar genellikle sınırlı savaşlardı. Parah askerlerle yürütülen
ve çoğunlukla meydan savaşları şeklinde olan bu savaşlarda bazan hiç asker
ölmediği olurdu. Esasen istisnalar teşkil eden din savaşları ve Napolyon
sa-vaşlan hariç tutulacak olursa, bütün mo­dern tarih boyunca Birinci Dünya
savaşına kadar egemen olan savaşlar sınırlı savaşlardi. Sınırlı savaşlar
çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:

 1) Büyük devletlerin kendi pres­tijlerini ve askerlerini
risk altına atmadan diğer küçük devletlerin birbiriyle döğüştü-rüldüğü
savaşlar;

 2) Dünya kamuoyunda oluşacak tepkilerden dolayı belirli
bir alan­la sınırlı tutulan savaşlar (Türkiye’nin 1974 Kıbrıs çıkarması
sırasında izlediği gibi);

 3) Büyük devletlerin küçük devletlerin birine müdahalesi
şeklindeki savaşlar (ABD’nin Vietnam’a müdahalesi gibi);

 4) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından üye
devletlerin askerlerinden oluşturulan gü­cün bir devletle mücadelesi gibi (B.M.
Kuvvetlerinin Kore Savaşında Çin askerle­riyle çarpışması gibi).

Topyekün savaşlar
(Total War), düşma­nı şartsız teslim olmaya zorlayan ve devlet­lerin bütün
kaynaklarıyla katıldıkları savaş­lardır. Daha önce de belirtildiği gibi, eski­den
savaşlar muharebe meydanlanyla sınır­lı kalmakta ve belirli tip silahlarla
yürütül­mekteydi. Günümüzde ise savaş teknoloji­sinde meydana gelen
değişiklikten dolayı iki devlet arasında çıkacak bir topyekün sa­vaş çok
geçmeden nükleer silahların (atom silahlarının) da kullanılacağı, tüm devletle­rin
katılacağı genel bir savaşa dönüşeceğin­den bu tür savaşlardan kaçınılmak
tadır. Topyekün savaşların temel özellikleri şun­lardır:

 1) Devletler topyekün savaşlarda, bütün maddi ve manevi
kuvvetleriyle karşı karşıya gelmektedirler;

 2) Bu tür savaşlar ancak milletçe inanılan ideolojiler,
besle­nen ümitler ve bağlanılan haklı davalar uğ­runa                    yapılabilmektedir;

 3) Topyekün sa­vaşlar tüm nüfusun katıldığı savaşlardır;

 4) Topyekün savaşlar tüm nüfusa yönelik ol- , maktadır;

 5) Topyekün savaşlar iktisadi ve mali alanlarda halkın
büyük fedakarlıklara

katlanmasını gerekli
kılmakladır;

 6) Bu tür savaşlarda düşman taraf halkına karşı yo­ğun
bir moral ve ideolojik saldın uygulan­maktadır.

İç savaş (Internal
Warfare), aynı memle­ketin vatandaşları arasındaki savaşlardır. Bunlar ya
belirli isyancı gruplarla hükümet güçleri arasında, ya da siyasal grupların
kendi aralarındaki savaşlardır. Bu tür sa­vaşlar uluslararası hukuk açısından
hukuki anlamda bir savaş sayılmamaktadır.

Gerilla savaşı
(Guerilla warfare), çeşitli nedenlerle ve bu arada düzenli ordularla yü­rütülmeyecek
zamanlarda başvurulan bir savaş türüdür. Kendisini daha büyük bir devletin
tehdidi alanda gören ve sınırlı eko­nomik ve askeri kapasiteye sahip devletle­rin
başvurdukları bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Vietnam’da ABD’ye ve Afga­nistan’da
Sovyetler Birliği’ne karşı başarıy­la uygulanmıştır. Bu savaş türüne tarihte de
başvurulduğu görülmektedir; 1812’de Rus­ya, Napolyon ordularım gerilla
taktikleri ile yenilgiye uğratmıştır. Birinci Dünya sava­şında ise Araplar
Osmanlı ordularına karşı gerilla taktikleri kullanmışlardır. Gerilla sa­vaşına,
iç savaşlarda ve özellikle bağımsız­lık hareketleri sırasında sık sık
rastlanmak­tadır.

Psikolojik savaş
(Psychological warfa-re), düşmana karşı askeri, ekonomik ve si­yasal yollarla
propagandanın etkin bir şe­kilde kullanılmasıdır. Halkın ve düşman or­dularının
düşünce ve hareket tarzına tesir ederek onların savaşma iradelerini azaltma­yı,
felce uğratmayı veya kırmayı hedef tu­tar. Psikolojik savaş, hedeflediği
çevreler üstünde bilimsel verilere sahip olmağa ve propoganda tekniğini bilmeğe
dayanır. Bu yöntemin kullanılışı oldukça eskidir. Günümüzde ise, teknolojik
gelişmeye paralel olarak iletişimin gelişmesiyle birlikte ka­muoyu
analizlerinin artması ve toplumun davranışlarının ölçümünün kolaylaşması,
psikolojik savaşın pratik değerini arttırmış-ür.

Soğuk Savaş (Cold
War), özellikle İkin­ci Dünya Savaşı sonrasının bir kavramı olup savaştan sonra
ABD ve Sovyetler Bir­liğinin temsil ettiği, Doğu ve Batı bloku ara­sındaki
silahlı çatışmaya varmayan müca­deledir. Bu kavram iki blok arasındaki çetin
siyasal ve ideolojik çekişmeyi anlatmak için kullanılmaktadır.

Deniz savaşı, deniz
kuvvetleri arasında biribirini yok etmek, deniz menfaatlerini devam ettirmek
amacıyla su üzerinde, deni­zaltında ve dolayısıyla göklerde yapılan sa­vaştır.
Kürek devrinde yapılan savaşlar, dar iç denizlerde korsanlık, kıyı şehirlerinin
yağması vb. şeklindeydi. Yelken devrinde de denizaşırı sömürgeler ele geçirmek
ama­cıyla deniz savaşları yapıldı. XIX. yüzyılın ilk yansında savaş
tekniğindeki yeni buluş­lar deniz savaşlarını geniş ölçüde etkiledi. Deniz
savaşlarında ilk olarak 1829’da ma­yın, 1863’de torpido, 1893’te denizaltı ve
19O8’de uçak kullanıldı.

Nükleer Savaş (Nuclecr
War), gelenek­sel klasik (konvensiyonel) silahların yerine, atomik, biyolojik
veya kimyasal silahlarla yürütülen savaşlardır. Uluslararası siste­min
yapısından ve savaş teknolojisindeki gelişmelerden dolayı iki süper güç arasın­daki
doğrudan çıkacak bir savaşın kısa bir zamanda nükleer bir savaşa dönüşeceği
açıktır. 1962 Küba füzeleri krizinde iki sü­per devlet böyle bir savaşın
eşiğine gelmiş­lerdir. Nükleer bir savaşın yıkımla bitece­ğinden kuşku
duyulmadığı için, taraflar

kriz sonunda muhtemel
bir savaşı önleme­ye yönelik andlaşmalar yapmışlardır. Bu doğrultuda 20 Haziran
1963’de bir bunalım anında yanlış anlamaların riskini önlemek ve en yüksek
düzeyde doğrudan iletişimi sağlamak amacıyla “Kırmızı Telefon
And-laşması” ve 31 Eylül 197Vde de iki ülke ara­sında yanlışlıkla bir
nükleer savaş çıkması­nı önleyecek tedbirleri belirleyen “Kaza Önlemleri
Andlaşması” imzalanmıştır. Nükleer savaşların en büyük özelliği tahrip
gücünün yüksek oluşundan dolayı caydırı­cılığının fazla oluşudur.

Yıkıcı savaş, gizli
kuruluşlar tarafından bir memleketin otoritelerine karşı girişilen halkın bir
kısmının desteğini sağlamış ola­rak veya olmayarak kararlaştırılıp hazırla­nan,
sevk ve idare edilen bir harekettir. Tu­zağa düşürücü ve sürekli bir savaş şeklidir
ve etkinliği sağlamak için her usule başvu­rulur. Düşmanın siyasi, idari ve
askeri teş­kilatına ait şu veya bu kesimin kontrolün­den, siyasi ve sosyal
düzenin yıkılmasına varıncaya kadar, çok değişik maksatlarla yapılabilir.

Yıldırım savaşı (Blitz
krieg), Alman­ya’da III. Reich yöneticilerinin kendi istek­lerine göre sevk ve
idare etmek istedikleri savaş şeklidir ve hareket süratine, düşma­nın savaş
araçlarına üstün gelecek güçlü si­lahlar (tank, uçak) kullanmağa dayanır.
(1939-1941’de Polonya’ya, Sovyetler’e ve Fransa’ya karşı uygulanmıştır).

Tayyar ARI BkSoğuk
Savaş

 

İlgili Makaleler