Saltanatın Kaldırılması Nedir, Nedenleri, 1 Kasım 1922
Saltanatın Kaldırılması veya Padişahlığın Kaldırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım 1922’de kabul ettiği “Osmanlı İmparatorluğunun münkariz olduğuna dair” 308 numaralı kararname ile gerçekleşmiştir. Kararname, ilga hükmünü geriye yürüterek “İstanbul’daki şekl-i hükümetin 16 Mart 1336 [1920]’de tarihe intikal ettiğini” bildirmiştir. Aynı gün alınan bir başka Meclis kararıyla 1 ve 2 Kasım günleri milli bayram ilan edilmiştir.
Kararnamenin ilanından sonra sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında 4 Kasım günü son toplantısını yapan Osmanlı hükümeti istifasını padişaha sunmuştur. 5 Kasım’da Ankara hükümetinin İstanbul’daki temsilcisi Refet (Bele) Paşa tüm bakanlık müsteşarlarını Divanyolu’ndaki Şark Mahfili’nde toplayarak her türlü faaliyete son vermelerini tebliğ etmiştir. 7 Kasım’da Babıali‘deki başbakanlık dairesi resmen boşaltılmış ve Osmanlı Devleti’nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin yayınına son verilmiştir.
Vahdettin’in İtirazı
TBMM’nin temsilcisi olarak İstanbul’da bulunan Refet (Bele) Paşa, Yıldız Sarayı’na giderek Sultan Vahdettin’in huzuruna kabul edildi ve büyük bir saygı ve nezaketle selamladığı hükümdara TBMM kararını bildirdi.
Ancak sultan “Halife hazretleri” diye hitab edilmesine çok sinirlenmiş ve Refet (Bele) Paşa’ya şu cevabı vermişti:
“Saltanatsız bir Hilafet’i hanedanımızın en aciz bir ferdinin bile etmeyeceğine emin olabilirsiniz paşa”
VI. Mehmet Vahidettin Refet Paşa’yı diplomatik bir şekilde göndermiş, şeklen “halife” ünvanıyla 10 Kasım’da son Cuma selamlığına katılmış, ancak hayatına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek, padişahlığı kaybedişinin 16. günü olan 17 Kasım sabahı Boğaziçi’nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı Malaya’ya sığınmıştır. Bunun üzerine 19 Kasım’da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi’yi halife ilan etmiştir. 3 Mart 1924’te çıkarılan bir kanunla halifelik de lağvedilmiş ve tüm Osmanlı hanedanı mensupları yurt dışına çıkarılmıştır.
Atatürk’ün Görüşleri
Mustafa Kemal Paşa, saltanatın kaldırılması müzakerelerinde şunları söyler:
“Efehakimiyet ve saltanatı bil fiil isyan ederendiler! İçinde bulunduğumuz şartlara rağmen safsatayla, münakaşayla, nazariyatla vakit geçirdiğimizi görüyorum. Hakimiyet ve saltanat hiç kimseye ilim icabıdır diye münakaşa ile mügalata ile verilmez. Hakimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle, zorla alınır.Türk milleti de k kendi eline almıştır.Bu olmuş bitmiş bir durumdur.Mesele, ‘hakimiyet ve saltanatı bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız’ Meselesi değildir.Mesele bu zaten olmuş bitmiş durumu ifade etmekdir.Bu herhalde ve mutlaka olacaktır. Burada toplananlar meclis ve herkes,meseleyi bu şekilde görürlerse fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat ifade olunucaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”
Atatürk, Nutuk’un hadiseyi anlatan bölümünde saltanatın kaldırılmasının genel ve düşünsel nedenlerine değinmez, ancak bir dizi sert ifade ile padişah ve sadrazamın uzaklaştırılmasını haklı gösterir: “Bütün menfaatlerini mülevves bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta gören…”, “idrakten mahrum, vicdandan mahrum, birtakım insanlar…”, “ahmakça teklifat…”, “sefil… adi bir mahluk… alçak…”, “Aciz, adi, his ve idrakten mahrum…”
Saltanatın Kaldırılmasına Giden Süreç