Tarih

Said Nursi Kimdir, Hayatı, Eserleri,

Said Nursî, Said Kürdî veya nüfus kaydında geçen hâliyle Said Okur (5 Ocak – 12 Mart 1878, Hizan, Bitlis –  23 Mart 1960, Şanlıurfa) Kürt İslam alimi. Risale-i Nur Külliyatı‘nın yazarı ve Nur Cemaati’nin ilk lideri olarak bilinir.

1876’da Bitlis’in Hizan kazasının İsparit nahiyesine bağlı Nurs köyünde doğdu. Babası Sofi Mirza Efendi, annesi ise Bilkan köyü eşrafından Nuriye Hanım’dır.

İlk tahsiline Tağ medreselerinde başladı. Bitlis, Van, Hizan ve Müküs medreselerinde okudu. Kısa zamanda yüksek zekası ve hafızasıyla parladı. Bütün âlimler kendisine Bediüzzaman ünvanını verdiler. Uzun yıllar Bitlis valisi Haşan Paşa ve Van valisi Tahir Paşa’nın yanında kaldı.

1907’de Vali Tahir Paşa’nın tavsiye mektubu ile İstanbul’a Sultan Abdülhamid’le görüşmek ve doğuda Medresetü’z-Zehra ismini verdiği İslâmî ilimlerle, müsbet ilimlerin birlikte okutulacağı üniversitenin açılmasını taleb etmek için geldi. Ancak önce tutuklandı daha sonra akıl hastahanesine kapatıldı.

1907’de serbest kaldıktan sonra keskin bir Abdülhamit muhalifi olarak İttihat ve Terakki Cemiyetiyle irtibata geçmek için Selanik’e gitti. Selanik’te cemiyetin önde gelen isimlerinden daha sonra Selanik Mebusu olacak olan Emanuel Karasso ile ve cemiyetin diğer önderleri ile görüştü. Selanik’de Meşrutiyetin İlanı‘ndaki kutlamalarda II. Abdülhamit idaresine karşı hürriyet nutukları söyledi. Nutuklarında hürriyet’in gelmesinden önce Gebermiş İstibdadı muhafaza için şeriat meselesinden geri adım atılmış olduğunu söylemişti. Bu dönemde Osmanlı Devletinin güvenlik ve istihbarat kurumu olan Teşkilat-ı Mahsusa‘da görev aldığı, İttihat ve Terakki Cemiyeti‘ne üye olduğu yazılmıştır.

31 Mart İsyanı’nın fitilini ateşleyen Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesinde ve Kürdistan Dergisinde yazılar yazdı. 31 Mart Olayı’na adı karıştı. İdamların verildiği Hurşid Paşa başkanlığındaki divan-ı harbde yaptığı müdafaa ile olayla ilgisinin olmadığını isbat edip beraat etti.

Devrin gazetelerinde yazılar yazdı.                                      Said Nursi’nin Anlamlı Sözleri, Düşündüren Sözleri

Devamlı “aklın nuru medeniyet fenleridir, kalbin nuru dinî ilimlerdir, ikisinin birleşmesiyle, hakikat meydana çıkar. Yalnız İslâmî ilimler okunursa taassup, yalnız müsbet fenler okunursa bundan da hile, şüphe ve inkarcılık doğar. İki ilmin birleşmesiyle hakikat meydana çıkar.” gerçeğini müdafaa ediyordu.

Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü alay kumandanı olarak talebeleriyle birlikte katıldı. Ağır yaralandı ve Ruslara esir düştü. Bir çok talebesi şehid oldu. Bu harbler esnasında İşaratül İcaz isimli tefsirini yazdı. Van, Culfa yoluyla Kiloğrif ve Kosturma’ya sevkedildi. İki buçuk sene esir kaldı. Kampı teftişe gelen Rus kumandanı Nikola Nikolaviç’e karşı ayağa kalkmayınca idamına karar verildi. İdam kararına karşı metanet, hatta sevinç göstermesi, Nikola’yı şaşırttı. O da hükmünü geri aldırıp özür diledi. Sonra esaretten firar ederek, Almanya, Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla İstanbul’a geldi. Firar edip, döndüğünü gazeteler sevinçle haber verdiler.

Ordu-yı Hümâyûn’un adayı olarak Darü’l-Hikmetü’l-İslâmiye üyeliğine alındı. Harb madalyası ve yüksek maaşla taltif edildi. Yine devrin gazetelerine yazılar yazdı. Yirmi kadar eseri neşredildi. İngiliz işgaline karşı Hutuvat-ı Sitte isimli eseriyle “Tükürün İngiliz laininin hayasız yüzüne” diye sert cevaplar verdi. Bu vatanperver ve kahramanca hizmetlerinden dolayı Ankara’ya, millî hükümet ve Mustafa Kemal tarafından tekrar tekrar davet edildi. “Ben tehlikeli yerde mücadele etmek isterim” diye cevaplar vermişti. Millî Mücadele için çalışıyordu: Nihayet 1922’de Ankara’ya gelerek Millî Mücâdele’ye katıldı. Merasimle karşılandı. Meclis’te uzun bir konuşma yaptı. Sonra İslâmiyet’e olan lakaydlıktan dolayı küsüp Van’a gitti. Şeyh Said’in isyanını tasvib etmediği gibi onun bütün çağrılarına red cevabı verdi. Yine de ihtiyatî tedbir olarak Batı Anadolu’ya gönderildi.

1925’te Şeyh Said İsyanı’ndan sonra sürüldüğü Burdur’da Nur’un İlk Kapısı isimli eserini yazdı. 1926’da Barla’ya sürüldü. Burada Risale-i Nur’u telife başladı. Sözler ve Mektubat’ın tamamı, Lemalar’ın da büyük bölümünü burada yazdı.

1934’te Barla’dan Isparta’ya sürüldü. 1935’te  “gizli cemiyet kurmak, rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhinde dâvâ açıldı ve mahkeme neticesinde Tesettür Risalesi’nden dolayı on bir ay, on altı öğrencisi de altı ay hapse mahkûm edildi. Eskişehir Hapishanesinde tutuklu kaldı ve orada tecrid altında tutuldu. 1936’da Hapis cezasının bitiminden sonra 7 yıllığına Kastamonu’ya sürüldü.

1943’te 126 talebesiyle birlikte tekrar “rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla tutuklanarak Denizli Hapishanesine sevk edildi. 9 ay tutuklu kaldı. Beraat etti. Daha sonra Emirdağ’a götürüldü ve burada zorunlu ikâmete mahkûm edildi. 1947’de aynı suçlamalarla tekrar tutuklanarak 54 talebesiyle birlikte Afyon Hapishanesine sevk edildi. Yaklaşık 20 ay hapiste kaldı. Buradan tekrar Emirdağ’a götürüldü.

1952’de Gençlik Rehberi eseri hakkında açılan dava münasebetiyle İstanbul’a geldi ve bu davadan beraat etti. 1953’te Emirdağ’a döndü. İkinci defa İstanbul’a geldi ve üç buçuk ay burada kaldı. Bundan sonraki hayatı genellikle Emirdağ ve Isparta’da geçti.

Bu dönemde, yazımı tamamlanmış olan Risale-i Nur eserlerinin farklı kesimden insanlara ulaştırılmasıyla ilgilenmiştir. Bu amaçla birçok şehirde ve köylerde el ile yazılan risalelerin okunması, okutulması, bazı merkezlerde risalelerin daktilo ile çoğaltılması; Ankara, İstanbul ve doğu illerini de kapsayacak şekilde risalelerin bütün toplumsal tabakalara ulaştırılması işleri ile ilgilenmiştir. Yine bu dönemde mahkemelerden iade edilen Nur Risaleleri ve bazı illerde bir kısım Nur Talebelerine dava açılması sebepleriyle resmi makamlarla görüşmeleri olmuştur. 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti hükümetinin Risale-i Nur hareketine olumsuz bakmaması ve yayımlanmasına engel olmaması sebebiyle, risaleler bu dönemde matbaalarda basılmış ve gerek Anadolu’ya gerek Mısır, Pakistan, ABD, İtalya gibi çeşitli ülkelere gönderilmiştir.

23 Mart 1960 (Ramazan 25)’da vefat etti. Cenazesi büyük bir kalabalık tarafından kaldırıldı. Önce Urfa’daki İbrahim Halil dergâhına gömüldü, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra 12 Temmuz’da cuntanın emriyle mezarı yıktırıldı ve nâşı alınıp Isparta’ya defnedildi.

Eserleri

Eserlerinin genel adı olan Risâle-i Nur başta İngilizce, Almanca, Fransızca, Urduca, Arabça, Hintçe (Gujarati) ve Malezya gibi hemen hemen tüm dünya dillerine çevrilip yayınlanmaktadır.

Sözler
Mektubat
Lem’alar
Şualar
Tarihçe-i Hayat
Barla Lahikası
Kastamonu Lahikası
Emirdağ Lahikası
İşaratü-l İ’caz
Mesnevi-i Nuriye
Sikke-i Tasdik-i Gaybi
Asa-yı Musa
Zülfikar
Sirac-ün Nûr
Tılsımlar
İman ve Küfür Muvazeneleri
Muhakemat
Rumuzat-ı Semaniye
Hakikat-ı Muhammediyye Ve Şahsiyet-i Maneviyesi
Cevşen

İlgili Makaleler