Tarih

Osmanlı Toplum Yapısı-2 Yönetici Sınıf Askerîler

Osmanlı Toplum Yapısı-2


astroloji-2/osmanli-ordu-saray-cikis” 259″ 203″ Yönetici Sınıf (Askerîler)

Osmanlı toplum yapısında Padişah ve Saray kurumundan sonra en etkin toplumsal kesim, özgün adı ile “Askeri Sınıftır. Padişah tarafından bir “berat´la kamu bürokrasisinin herhangi bir merciine atanan, kamu hizmetlerini padişah adına yerine getiren, çeşitli imtiyazlara sahip olan, toplum yapısında statü ve iktisadi imkan açısından iyi durumda bulunan görevlilerden müteşekkil bir “imtiyazlı sınıf olarak karşımıza çıkmakta olan Askerî Sınıf, kendi içerisin­de homojen bir yapıya sahip değildir. Esas itibariyle Kapıkulu ve Din bürokrasisinden oluşan Askerî Sınıf, siyasal-yönetsel sistemin merkezinde ve eyalet örgütlerinde görevli sipahileri, ordu ve bürokrasi mensuplarını, kapıkulları, medreselerde görevli öğretim kadrolarını, adalet hizmetinde görevli kadıları ve naipleri, bilgi danışma ve müşavirlik hizmeti sunan müftileri, bir kısım tarikat ehlini, kilise ve diğer dinsel kurumlarda görevli olanları içine alan oldukça geniş bir toplumsal kütleyi kapsamaktaydı. Kamu bürokrasisinin çeşitli kademelerinde görevli olanlara “askerî” denmesi, onların fiilen askerlik hizmeti ile uğraşmaları anlamına gelmemektedir. Muhtemelen fetih ve gaza ülküsü üzerinde yükselen ve idare teşkilatının en önemli işlevinin bu fetih ve gazaları organize etmek olan Osmanlı Devleti’nin İlk örgütlenme yıllarında siyasi-idari yapıda görevli olanlara bu sıfat verilmiş ve bu gelenek devam etmiştir. Askerîleri esas itibariyle iki sınıfa ayırmak yerinde olur: İcracı Askerîler (Yönetsel-Askerî Sınıf) ve Ulema (Dinsel-Yönetsel sınıf) icracı askeriler, kamu bürokrasisinin merkezî ve taşra örgütlerinde görevli olan genellikle kapıkulu kökenli kişiler olup ço­ğu tımar sahibi kişilerdir. Osmanlı Devleti´nin kuruluş yıllarında henüz “devşirme” kurumu gelişmemişken yöneticiler, genellikle Türk aristokrat ailelerine mensup idiler. Ayrıca Anadolu dışındaki diğer İslam ülkelerinden de geliyorlardı. Devşirme kurumunun yerleşmesinden sonra, bilhassa II. Mehmed´ten itibaren siyasal-yönetsel otoriteye iyice bağımlı bir kamu bürokrasisi oluşturulmaya çalışılmış ve bu cümleden olarak Kapıkulu yaratılmıştır. Toplumsal bir kitleye dayanmayan Kapıkulu, devlet hizmetindeki emeğinin karşılığı olarak kendisine tahsis edilen mirî arazi gelirlerinden istifade edebiliyordu. Tımar sistemi ile oluşturulan Sipahi kitlesi de yönetici sınıf içerisinde yer almıştır. Padişah´ın vekil-i mutlak´ı olan vezir-i azamlık makamına kadar yükselebilen Kapıkulu mensuptan, din ve adalet hizmetleri dışında yönetimin bütün kademelerine gelebiliyorlardı. Padişahın kulları sayılan icracı askerîlerin iktidar karşısındaki durumları oldukça güvensiz bir noktada bulunmaktaydı. Padişah iradesi karşısında “mallarının ve canlarının” hiçbir teminatı bulunmadığını ve siyaseten kati ve müsadere gibi uygulamalardan en çok bunların etkilendiklerini görüyoruz. Padişahlar çeşitli sebeplerle yargılamadan, ya da yargılayarak kullarını bir sözle ölüme gönderebilmişler, mallarını müsadere edip kamu geliri olarak hazineye aktarabilm işlerdir. Osmanlı toplumunda, kuşkusuz, en güvensiz sınıfı İcracı Askerîler teşkil etmiştir. Kamu bürokrasisinde yeni “asker-sivil bürokrasisinin güçlenerek Padişah karşısına birtakım isteklerle çıkması ile “icracı askerilerin klasik dönemdeki statüleri değişmiş, siyasal-yönetsel sisteme ve hatta padişahlara bile hükmedebilecek noktaya gelmişlerdir. Osmanlı kamu bürokrasisinin özünü oluşturan bu kesimin, toplumsal-siyasal değişme ile birlikte toplum yöneliminde ve toplumun gidişine yön vermede etkileri ve işlevleri giderek artmış, Tanzimat sonrasında “bürokratik yönetim geleneği”nin yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. Padişahlık ve Saray kurumunun çeşitli iç ve dış etkenlerle güçsüzleşmesi karşısında, özellik­le astroloji-2/osmanli-devleti-askeri” 284″ 218″ “Asker-Sivil Bürokrasi” siyasal-yönetsel sisteme egemen olarak iktidara gelecekleri belirleme, örgütleri oluşturma, yasal ve anayasal düzenlemeler yapma, toplum normu ve değerler sistemi dikte etme gibi temel toplumsal işlevleri görmüşlerdir. Tanzimat döneminin icracı askerileri olan asker-sivil bürokratlar, yönetsel işlevlerden çok, siyasal işlevler görmüş, gerileyen Din Bürokrasisi karşısında güçlenerek yukarıdan aşağıya toplumu kurma ve şekillendirme misyonu yüklenmiştir. Bu yapı, Cumhuriyet yönetiminde de uzun yıllar devam edecek ve toplumu yukarıdan aşağıya kurma ve düzenleme geleneği demokrasiye rağmen sürüp gidecektir.

Osmanlı toplumunda Yönetici Sınıfın ikinci kategorisi Ulema sınıfına mensup görevliler tarafından oluşturulmuştur. Ulema, Yönetici Sınıf içerisinde prestij, medenî haklardan yararlanma ve gelecek gü­vencesi bakımından İcracı Askerilere nisbetle oldukça iyi durumda bulunan bir kategoriyi temsil etmiştir. Kanunları yorumlama, adalet dağıtma, kamuoyu oluşturma ve eğitim ve öğretimi düzenleme gibi temel toplumsal-yönetsel faaliyetlerle görevli olan Ulema sınıfı, hem toplum yapısında, hem de siyasal-yönetsel sist&mde oldukça önemli bir noktada bulunmuştur. Devletin din, yargı ve eğitim hizmetlerini yöneten Ulema, kamu bürokrasisinin “Din Bürokrasisi” örgütünü oluşturmuştur. Osmanlı toplumsal yapısı, dinsel ve siyasal güçlerin aynı siyasal organizasyon içerisinde uyumlu bir biçimde örgütlendirilmesiyle oluşmuş bir sistem olduğundan, siyasal-yönetsel sistem de buna uygun bir biçimde yapılaşmıştır. Toplumun bütün otorite alanları, ne sadece siyasal güçlerin, ne de sadece dinsel güçlerin eline verilmiştir. Siyasal güçlerle dinsel-yönetsel güçler uyumlu bir biçimde örgütlendiğinden, Osmanlı Devleti´nde dini güçleri temsil eden Ulema’nın önemli iş­levleri ve yeri olmuştur. Osmanlı toplu­munda gayet iyi durumda bulunan Ulema sınıfını toplumsal yapıda saygın noktaya getiren temel unsur, gördüğü işlevler olduğu gibi Padişah iradesinin ulema karşısında adeta sınırlandırılmış olmasından da ileri gelmesiydi. Kul kökenli olmayan ulema mensuplarına siyaseten kati cezası pek en­der ve olağanüstü hallerde uygulanmıştır. Ulema sınıfı, kuşkusuz, kendi içerisinde zaman içinde farklılaşmıştır. Kuruluş döneminde» bilhassa heterodoks din ulularının ve tasavvufi tslam temsilcilerinin hakimiyeti ağır basarken, ilerleyen yıllarda medreseli-sünni din seçkinlerinin etkisi artmıştır. Yine ilk yıllarda İran ve arap kökenliler çoğunlukta olmakla birlikte, daha sonra Türk kökenli olanlar bu sınıfa egemen olmuşlardır. XV. XVI. yüzyıllarda güçlü liderler yolu İle siyasal-yönetsel sistemdeki etkisi iyice artmış olan Ulema sınıfının siyasal-yönetsel işlevleri özellikle Tanzimat´tan sonra gerilemeye başlamış ve toplum yapısında gelişme gösteren yeni sınıflar karşısında et­kileri azalmıştır. Toplumun siyasal-yönet­sel yönetimini eline geçiren Asker-Sivil Bürokrasi, toplumun düzenlemesini Batı örneğinde ve Batı ölçüleri ile yapmaya çalışarak Din Bürokrasisinin etkisini azaltmak istemiştir. Kamu bürokrasisi içerisinde örgütlü olan “din”in etkisi Cumhuriyet döneminde gittikçe azaltılmış ve sadece ibadet­lerin yönetimi görevi kendisine verilmiştir. Osmanlı toplum yapısında ulema sınıfının ve dolayısı ile dinin toplumsal-siyasal etkisinin giderek gerilediği ve bugünkü noktasına geldiği söylenilebilir.

Osmanlı Toplum Yapısı-1  Padişah Saray
Osmanlı Topum Yapısı-2  Yönetici Sınıf -Askerîler-
Osmanlı Toplum Yapısı-3  Yönetilen Sınıf -Reaya-

Davut Dursun – SBA

İlgili Makaleler