NUSAYRİLİK
Nusayrilik, hicretin
3. asrında zuhur eden batini bir harekettir. Nusayriliğin tarihi de oldukça
gizli kalmıştır. Görüşlerinin temelini Hz. Ali’nin ilahlaştırılması teşkil
eder. Nusayrilere göre Ali, bir mabuddur; ölümsüzdür, her zaman vardır. İslâm
toprağına saldıran her düşmanla İslâm’a karşı işbirliği yapmışlardır.
Bu fırkanın kurucusu
Ebu Şuayb Muhammcd bin Nusayr el-Basri en Nümeyri (Ö.H. 270)’dir.
En-Ncvbahti’ye göre Nusayr, Şii îmamiyye’nin onuncu imamı Ali en-Naki’nin
hayatında, onun tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu iddia ediyor;
onun hakkında aşın görüşler ileri sürerek tenasühten söz ediyordu. Onun ilah
olduğunu belirtip, haramları helal kılıyordu. Başka bir rivayete göre de,
İmamiyenin onbirinci imamı Hasan el-Askeriye’nin bab (kapı) olduğunu, fakat
ondan sonra, Şiilerin merciinin ve eİ-Mehdi’nin kayboluşundan sonra da imametin
kendisinde devam ettiğini ileri sürmüştür. Nübüvvet ve risalet iddiasında da
bulunmuş, imamlar hakkında da aşırı giderek onlara ilahlık nisbet etmiştir.
Kendisinden sonra
mezhebinin başkanlığını Muhammed bin Cündüp yapmıştır.
Daha sonra Ebu
Muhammed Abdullah bin Muhammed cl-Ccnan el-Cenbulani (H. 235-287) mezhebin
başına geçti. İran’ın Cenbula bölgesinde Abid, Zahid ve Farisi adlarıyla da
tanınan bu şahıs, Mısır’a giderek davasını el-Khusaybi’yc kabul ettirdi.
el-Khusaybİ Mısır’ı
terkederek Cenbu-la’ya gitti ve orada Cenbulani’den sonra mezhep başkanlığı
yaptı. Halep’teki Ham-dani devletinin himayesinde yaşarken, biri Muhammed Ali
el-Celil başkanlığında Halep’te, diğeri Ali el-Cisri başkanlığında Bağdal’da
olmak üzere Nusayrilcre iki merkez kurdu. Hülagu’nun Bağdat’ı işgali üzerine
Bağdat merkezi yok oldu. Halep merkezi Lazkiye’ye kaldırılarak başkanlığına
Ebu Said el-Meymun Surur bin Kasım el-Tabarani (358-427) getirildi.
İsmetüddevlet Hatem
et-Turabi; mezhebin tanınmış simalarmdandır. Kıbrıs Risa-lesi’ni derlemiştir.
Adana bölgesinde zuhur
eden ve önemli
faaliyetlerde bulunan
Hasan Acrad adındaki Nusayri, (H. 836) yılında Lazkiye’de ölmüştür.
Bunlardan başka
Nusayrilerin tanınmış bazı grup başkanları, aşiret liderleri de vardır. Mesela
Kilisli Şair Muhammed bin Yunus (H. 1011/1602), Ali Makhos, Nasır Naysafi ve
Yusuf Ubeydi gibi.
Adana’h Süleyman
Efendi H. 1250 yılında Antakya’da doğdu. Mezhebin temel bilgilerini
öğrendikten sonra bir misyonerle ilişki kurarak Hıristiyan oldu ve Beyrut’a
kaçarak orada bu mezhebin gizli yönlerini ortaya koyan el-Bakara es-Sülcymaniye
adlı bir eser yayınladı. Bundan sonra Nu-sayrilcr Süleyman’ı yavaş yavaş
kendilerine çektiler; bir gece onu boğarak öldürdükten sonra, Lazkiyc’nin bir
meydanında cesedini yaktılar.
Tarihte de adlan
Nusayrilcr olarak geçer. Ancak Fransa onlara bir devlet kurarak bu devlete
“Aleviler Devleti” adı verdi. Bu devlet 1920’dcn 1936 yılına kadar
devam elti. Süleyman el-Ahmed; işte 1920 yılında kurulan bu Aleviler devletinde
dini görev yaptı.
Muhammed Emin Galip
et-Tavil Nusayrilerin tanınmış şahsiyetlerindendir. Suriye, Fransız işgali
altındayken mezhebin lideriydi. Mezhebin kökleri hakkında bilgi veren Aleviler
Tarihi kitabının sahibidir.
S üleyman el-Mürşid:
Bir sığır çobanıydı. Ancak Fransızlar kendisini pohpohlaya-rak ilahlık
iddiasında bulunmasına yardımcı oldular. Bir koyun çobanı olan Süleyman;
el-Mide’yi de peygamber edindi. îs-tikial hükümeti tarafından tutuklanarak 1946
yılında idam edildi. Kendisinden sonra gelen Oğlu Mucip’dc ilahlık iddiasında
bulundu. Ancak 1951 yılında Suriye istihbarat başkanı tarafından öldürüldü.
Nusay-rilerin Mevakhise grubu hayvan keserken hâlâ onun adını anarlar.
Nusayrilerin iddiasına göre, Mucip’den sonra ilahlık Süleyman el-MÜrşid’in
ikinci oğlu Muğiys’e geçti.
Temel Düşünce ve İnançları
Nusayriler, Ali’yi
ilah edindiler. Bunlara göre Ali’nin fani vücudunda ruhani zuhurun olması,
Cebrail Aleyhisselam’ın bazı kişilerin şeklinde görünmesine benzer. İlah olan
Ali’nin insan şeklinde görünmesi, halkı ve kullarını memnun ve tatmin etmek
içindir.
Hazretİ Ali’yi öldüren
Abdurrahman bin Muclim’i severler ve İlah insan şeklinden kurtarmasından dolayı
Allah’tan kendisine rıza dilerler ve îbn Mulcim’i Ianetleyeni tekfir ederler.
Bazıları Ali’nin
kendisini bağlayan ce-sedden kurtulduktan sonra Ay’a yerleştiğini ileri
sürerken, diğer bazıları evinin güneşte olduğunu iddia ederler.
Onlara göre, Ali kendi
nurundan Hz. Muhammed’i yarattı. Muhammed de Sel-man Farisi’yi yarattı. Selman
Farisi de beş yetimi yaratü ki, bunlar şunlardır: el-Mik-dad bin el-Esved
(İnsanların rabbı, yaratıcısı ve yıldırım gönderendir.), Ebuzer el-Gi-fari
(Yıldız ve gezegenlerin hareketiyle görevlidir), Abdullah bin Mazuun (Mide, vücudun
ısısı ve insanın hastalıklarıyla görevlidir), Kanber bin Kadar (Ruhları
vücudlara liflemekle görevlidir).
îbn Nusayr erkekler
arasında livalayı caiz görür.
Şarab’ı takdis ederler
ve içerler, üzüm bağının kesilmesini çok büyük günah görürler. Çünkü, Nur
dedikleri şey şarabın aslıdır.
Günde beş vakit namaz
kılarlar; ancak rekatleri değişiktir. Bazan rüku da ederler. Secde ise
kesinlikle yoktur. Cuma namazı kılmazlar, taharet etmezler, boy abdesti
yapmazlar. Namazları evlerinde kılarlar ve kılarken hurafelerden ibaret bir
şeyler okurlar.
Hıristiyanların dini
törenlerine benzer törenleri vardır: Haccı kabul etmezler. Onlara göre
Mekke’ye hac etmek küfür ve puta kulluktur.
Müslümanların bildiği
şer’i zekâtı tanımazlar, sahibi oldukları malların 1/5’ini şeyhlerine vergi
olarak öderler. Zekâtın manası dini öğrenmek ve aktarmaktır.
Oruç bunlara göre
Ramazan ayı boyunca cimada bulunmamaktır.
Sahabelere karşı buğuz
beslerler; Ebu-bekir, Ömer ve Osman’ı lanetlerler.
İddialarına göre
akidenin bir içi, bir de dışı vardır: İçyüzünü sadece kendileri bilirler.
Bunlara birkaç örnek verilebilir:
Cenabet: Karşı tarafa
güvenmek ve batın ilmini bilmemek.
Taharet: Karşı tarafa
düşmanlık yapmak ve batın ilmini bilmek.
Oruç: Otuz erkek ve
otuz kadınla ilgili sırrı saklamak.
Zekât: Selman’ın
şahsiyetiyle sembolize edilir.
Cihad: Karşı tarafa ve
sırlan ifşa edenlere lanet yağdırmak.
Bağlılık: Nusayri
topluma ihlas ve karşı olanlara kerahiyet.
Namaz: Beş isimden
ibarettir. Ali, Hasan, Hüseyin, Muhsin, Fatıma (Muhsin sır olup Fatıma’nın
düşürmüş olduğu çocuktur). Gusül ve abdest yerine bu İsimleri söylemek
yeterlidir.
Müslüman alimlerin
ittifakla bildirdiklerine göre, Nusayrilerden evlenmek ve evlendirmek,
kestikleri hayvanların etini yemek, ölülerinin namazını kılmak, müslü-manların
mezarına defnetmek, onları kale ve sınırlarda istihdam etmek caiz değildir.
Bunların bayramları
inançlarının nasıl olduğunu gösterir:
Nevruz bayramı: iranlıların
yılbaşı, Nisan ayının 4. günüdür.
Gadiyr bayramı; Firaş
bayramı, Aşura günü ziyareti, Hüseyin’in şehid edildiği gündür.
Mübahale veya kısa
gün: 9 Rebiulevvel günü, Resulullah’ın Necran Hırisli yanlarını mübahaleye
karşılık duaya (veya bedduaya) çağırdığı gündür.
Kurban bayramı: Bunlar
da ZİÎhicce’nin 12. günüdür.
Hıristiyanların tüm
bayramları: Haç bayramı, Saint Barbara bayramı, Unsura bayramı vs. gibi bütün
Hıristiyan bayramlarını kutlarlar. Mesela Salip bayramını tarımın başlaması
olarak kutlarlar.
Dulam gününü
kutlarlar: 9 Rebiülevvel-de kutladıkları bu gün Hz. Ömer’in öldürüldüğü
gündür. Bu gün şenlikler düzenlerler.
İbn Teymiyye bunlar
hakkında şöyle demiştir: “Nusayriler denen toplum -Batıni olan diğer
Karamita grupları gibi- inkarcılıkta Yahudiler’dcn ve Hırİstiyanlardan daha
ileridirler. Halta birçok müşriklerden daha kâfirdirler. Zararları Talar ve
Frenk gibi muharip kâfirlerin zararından fazladır. Müsliimana karşı her
düşmanla beraberdirler, Müslümanlara karşı Hıristiyanları tu-larlar. Moğollar,
İslâm diyarına girip Bağdat Halifesini öldürdüklerinde bunlardan destek ve
yardım görmüşlerdir.”
Nusayrilîk eski
putperestlikten yeni Eflatunculuk, Mecusilik ve Hıristiyanlıktan izler taşır.
Günümüzde Nusayriler,
Lazkiye’nin Nusayri dağlık bölgelerinde bulunurlar. Son zamanlarda Suriye’nin
bölgedeki diğer şehirlerine de yayıldılar. Çoğunluğu Sünni olan Suriye’de
idari mekanizmayı ellerinde bulunduran Nusayriler, Hama’da çağımızın en
acımasız katliamını gerçekleştirmişlerdir.
(SBA)