Nedir ?

Mührü Hümayun Nedir Ne Demektir Anlamı

Mühr-i Hümâyûn

Padişah mühürü demektir. Buna “Mühr-i sadâret”, “Mühr-i vekâlet”, de denirdi. Osmanlı pâdişâhlarının her birinin biri zümrüt ve üçü altından olmak üzere dörder adet mühürleri bulunurdu. Mühürlerde pâdişahın kendi adı ve babasının adı yer alırdı. Zümrüt mühür dörtgen şeklinde olup pâdişâhın parmağında, beyzî şeklindeki altın mühürlerden biri sadrazamda, biri Hasodabaşı’nda üçüncüsü de Harem Hazinedârı olan kadında bulunurdu.

Sadrazamdan mührün geri alınması, onun azledildiği manâsına gelirdi.

“Osmanlı hükümdarlarından her birinin kendi isimleriyle babalarının isimlerini havi biri zümrüt ve diğer üçü altından olarak yüzük şeklinde tuğralı dört mührü vardı; her hükümdar değiştikçe, tuğralı mühür de değişirdi; yeni hükümdarın mühürleri icabedenlere verilir ve kendisinden evvelkinin mührü de alınarak saray hazinesine konurdu.

Bu dört mühürden biri murabba ve diğer üçü beyzi şekilde olup murabba yani dört köşeli olan mühür, diğer üçüne nisbetle daha küçükçe idi. Padişah zümrüt olan bu yüzüğü parmağına takardı.

Murabba veya köşeleri kezalik murabba şeklinde olan mühür, padişahın şahsına mahsustu ve kendisinde dururdu; beyzi olan diğer üç mühürden birisi hükümdarın mutlak vekili olduğuna işaret olmak üzere vezir-i azama verilirdi. Vezir-i azam yüzük şeklinde olan ve Mühr-i Hümayun, Hatem-i şerif, Hatem-i Vekalet denilen bu mührü küçük bir kese içinde boynuna takarak koynunda muhafaza ederdi. Yine aynı şekilde olan üçüncü mühr-i hümayun hasodabaşıya ve dördüncü de harem-i hümayun hazinedarı olan bir kadına verilirdi.

Bazan vezir-i azamdaki mührün zayi olması veya sadrazamın bir iltilal üzerine saklanarak mührün alanmaması yahut pay-i tahtta bulunmadığı sırada azledilen sadrazamdan gelecek mührün gecikmesi sebebiyle hasodabaşındaki mühür, kendisinden alınarak muvakketen yeni tayin edilen sadrazama verilirdi; çünkü yeni sadrazamda mühür bulunmadıkça onun padişaha vekil olması mümkün değildi.

Osmanlı padişahlarının şimdiye kadar görülen mühürlerinde en eskisi İkinci Bayezit ile Yavuz Sultan Selim’e ait olan mühr-i hümayunlardır.

Sadrazamlar mühürden ayrılmayı mansıptan ayrılmakla bir saydıklarından geceleri de mühürü koyunlarında taşırlardı. Ali Paşa’nın hamama bile mühr-i hümayunla girdiği meşhurdur. Osmanlı saltanatının sonuna kadar kullanılan mühr-i hümayun son zamanlarda Mabeyn başkatibi yahut baş mabeynci marifetiyle azlolunan sadrazamdan alınır ve saraya çağırılan yeni sadrazam’a verilirdi.”

Ord. Prof. Dr. İ. Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlı Devletinde Saray Teşkilatı, s. 235

İlgili Makaleler