Edebiyat Sözlüğü

Mersiye Nedir, Özellikleri, -Cahiliye Devrinde, İslam Tarihinde- Hakkında Bilgi

Mersiye. Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında özellikle ölenin veya kaybedilen değerlerin ardından onu öven ve kaybının üzüntüsünü terennüm eden şiirlerin genel adı.

Sözlükte “ölenin iyiliklerini anıp ağla­mak, onun hakkında ağıt söylemek” anla­mında Arapça masdar olan mersiye (risâ”) “bu amaçla söylenen sözler” mânasında isim olarak da kullanılır. Kaynaklar insa­noğlunun ilk söylediği şiirin mersiye oldu­ğunu, en eski mersiyenin de Kabil’in Hâbil’i öldürmesi üzerine Hz. Âdem tarafın­dan söylendiğini kaydeder. Arap edebiya­tında mersiyenin başlangıcı, Câhiliye dev­rindeki cenaze törenlerinde kadınlar tara­fından terennüm edilen seçili ve ahenkli sözlere kadar uzanır. Bunların daha sonra manzum kalıplara dökülmesiyle bugün bilinen mersiyeler ortaya çıkmıştır. Câhi­liye döneminde ölüye ağlarken kadınlar saçlarını keser, yüzlerini tokatlar ve yakalarını yırtarlardı. Islâmî dönemde bu tür davranışlar Hz. Peygamber tarafından ya­saklanmıştır.

Klasik mersiyede üç ana bölüm vardır. Bunlar ölen kişinin yitirilmesinden duyu­lan acı ve üzüntünün dile getirildiği ağla­ma bölümü (nedb, nevh), erdemlerinin an­latıldığı övgü bölümü (te’bîn) ve duyulan acılara katlanmanın tavsiye edildiği bö­lümdür (sabır, azâ’). Öldürülen kardeşleri İçin ağlamaktan gözleri kör olan Arap ka­dın şairlerinin en büyüğü Hansâ’nın mer­siyesinin ilk bölümünde yer alan ağlama ve göz yaşı tasvirleri bu alandaki en başa­rılı örnektir. Geleneğe göre mersiyelerde ölenin cömertlik, konuk severlik, güçsüz­leri koruma, cesaret ve kahramanlık gibi meziyetleri, ilim ve irfanı yanında dünya hayatının fâniliği anlatılarak geride kalanlar sabra davet edilir ve konu hikmetli sözlerle desteklenirdi. Ancak Câhiliye şa­irlerinden Düreyd b. Sımme ile Ebû Duâd el-İyâdîve Endülüslü şair İbn Hafâce, mersiyelerine farklı konuları ele aldıkları birer nesîb ile (gazel) başlayarak bu yapı­nın dışına çıkmışlardır.

Câhiliye devrinde ve İslâm’ın ilk zaman­larında nazmedilmiş mersiyelerde öldü­rülen kişilerin intikamını almaya yemin etme ve düşmanı korkutma temalarına da yer verilmiştir. Muallaka şairi Antere’-nin mersiyeleriyle Bedir ve Uhud gibi savaşlarda öldürülenler için her iki tarafa mensup şairlerin, sahabeden Hassan b. Sabit ile Kâ’b b. Mâlik’in, müşriklerden Ümeyye b. Ebü’s-Salt, Abdullah b. Ziba’râ. Hübeyr b. Ebû Vehb ve Dırâr b. Hattâb’ın mersiye­lerinde bu özellikleri görmek mümkün­dür. Az da olsa mersiyelerinde ortalığı yatıştırmaya çalışan şairler de gö­rülür. Nitekim Tâlib b. Ebû Tâlib, Bedir’-de ölen müşrikler için nazmettiği mersi­yede Hz. Peygamber’i övmüş, geçmişteki savaşlardan örnekler vererek bu tür ça­tışmalardan kaçınmanın gereğini vur­gulamış Kureyş’ten Kuteyle bint Haris, kardeşi Nadr için söy­lediği mersiyede öldürülmesinden duydu­ğu üzüntüyü dile getirirken Resûl-i Ek­rem’in asil bir aileden geldiğini itiraf et­miştir. Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemheretü eş’ân’l-Amb’m beşinci tabakasında mu-hadramûn ve Câhiliye devrinde yaşayan yedi şairin mersiyelerine yer vermiştir.

İlgili Makaleler