Tarih

Menemen Olayı Nedir, Kubilay Olayı Tarihi, Sonuçları

Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, resmi teze göre Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biridir. İzmir’in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesiyle (görgü şahitlerinin anlatığına göre) toplam 2 saatte başlayıp, biten olaylar. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, kurulan Divanı Harp’te failler idam dahil çeşitli cezalarla cezalandırılmışlardır.

Siyasi boyut

Siyasi bağlamda Kubilay Olayı, 1930’da Ali Fethi Okyar tarafından Atatürk’ün tavsiyesiyle kurulmuş olan ve bu olaydan hemen önce 17 Kasım 1930’da kendi kendini fesheden, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 99 günlük varlığı ile bir arada değerlendirilmektedir. Menemen’de cumhuriyet tarihinin ilk çok partili yerel seçimini Atatürk’ün CHP’si kaybetmiş, halk karşılaştığı ilk fırsatta şapkalarını atıp, feslerini giymiştir. Konuyla ilgili dönemin Menemen belediye başkanının “Bu olay, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı lekelemek için tertip edilmiştir” sözleri Atatürk’ü kızdırmıştır.

Olayın, zamanın Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esad ve yandaşları tarafından planlandığı ve Menemen’de uygulamaya konulduğu iddia edilmiştir. Bu tezin tam karşısında ise Nakşıbendi tarikatini büyüklerini ortadan kaldırma amaçlı bir hükümet tertibi iddiası vardır. Meclis Başkanı Kazım (Özalp) Paşa “tekkelerin ya okul yapılması ya da yıkılması” derken Nakşıbendi tarikatinin ‘yılan‘ olduğunu beliterek mahvedilmesini istemiştir.

Olayların gelişimi

Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında Menemen’de yedek subay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı. 23 Aralık 1930 sabahı Menemen’de cereyan eden hadiseler genel anlatıma göre şu seyri izlemiştir:

Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen sakallı, sarıklı ve cüppeli dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930’da sabah namazından sonra  Maarif camii imamı Saffet hocadan yüz bulamadıkları için cami cemaatini ikna edemeyen altı kişilik grubta Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet vardı. Bunlar camiden çıkanlardan ve yoldan geçenlerden, camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek “Ey Müslümanlar! Ne duruyorsunuz? Halife Abdülmecid Efendi hududa geldi. İşte Sancak-ı Şerif çıktı, gelin toplanın. Şapka yerine artık fes giyilecek” sloganlarıyla ve silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. Bu sırada olay yerinden geçen bir jandarma yüzbaşısı Derviş (karşıt iddiaya göre esrarkeş) Mehmet’i ikna edemeyince olay yerinden ayrılmıştı. Resmi tezin gerici-şeriatçı ayaklanma karşıt olarak, olaydan sonra yaralı ele geçen isyancılardan birinin din ile alakası olmadığını gösteren Yunus Nadi’nin Cumhuriyet Yolunda kitabında “Vallahi efendim, ben namaz kılmıyorum. oruç tutmadığıma dair şahitlerim vardır” kaydıda olayı başlatanların kimliğine dair netleşmelerden biridir.

Olaylara müdahele

Jandarma yüzbaşının hükümet konağından kaymakamın evine ve alay komutanına bilgi ulaştırmasının ardından, 43. Piyade Alayı’ndan komutasında bir manga asker olmak üzere yedek subay Kubilay’ı olay yerine gönderildi.

Olayın esrarengiz noktalarından olan hareketi bastırmak için askerlerle olay yerine gelen Kubilay’ın silahsız olmasıdır. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını isteyen (Derviş Mehmed’e tokat atan) Kubilay, isyancılardan birinin çifteyle ateş etmesiyle kasığından yaralandı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri (kuru sıkı) vardır (“Kubilay, yeni askere alınan erlerle, kendisinde silah, erlerde mermi yok. Gerçekten tuhaf bir durum. Kubilay neden yobazların karşısına tek başına çıkıyor. Bu açıklaması zor bir durum“. Türkiye Üzerine Tezler- Yalçın Küçük). Derviş Mehmet “bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı mehdiliğine iknaya çalıştı.

Kubilay yaralı halde önce yakındaki hükümet binasına sığınmak istediyse de kapıların kapalı olması yüzünden cami avlusuna sığındı, ancak Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını kesti.

Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay’ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olayı izleyen kalabalık, jandarmanın işlemeyen mermileriyle iyice zıvanadan çıkan Derviş Mehmet’in “Ben mehdiyim bana kurşun işlemiyor” naralarından etkilenip şaşkınlık ve korkuyla karışık kitle psikolojisiyle onu alkışlar. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.

Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan “Teslim olun!” diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.

Olayın Ankara’da Duyulması

Kubilay Olayı, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 1925’deki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu önemli olaylardan biridir.

Devlet sert tepki gösterdi. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı. Kaynakların ifadesine göre, Atatürk, Kubilay Olayına çok kızmıştı. Daha birkaç yıl önce Yunan işgalinin acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün de, “Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun”, dedi. 28 Aralık 1930’da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, “Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise” olduğunu belirtti.

Sıkıyönetim ve Mahkeme

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve
1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur. Geniş çaplı tutuklamar olur ve yapılan tahkikat sonucunda yaklaşık 2200 kişi yargılanmıştır.

7 Ocak 1931’de bu kez İzmir’de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) 15 Ocak 1931’den itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı.

Divan-ı Harp Mahkemesi

Sıkıyönetim komutan Altay, On Yıl Savaş 1919-1922 kitabındaki hatıralarında: Olayın siyasi kaynağının aranmasını, olayla ilgili herkesin cezalandırılmasını, bütün davaların bitmesi beklenilmeden verilen idam hükümlerinin henem yerine getirlmesini en az kabahatı olaya seyirci kalmak olan ve hepsi de suçlu bulunan Menemen halkının yerlerinden uzaklaştırılmasını ister ve olayın ayrıntıları üzerine direktifler verir.

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6’sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi.

Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Bazıları Kubilay’ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.

Sıkıyönetim, 26 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931’de de Menemen’den kaldırılır. Ve yöre halkının göç ettirilmesine yönelik karar iptal edilir.

Olayın hemen ardından Menemen’de “devrim şehidi” iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi.

Olayın karşı cephesinde olayların tertip olduğunu öne süren İslamcı cenah, bu olayı “laik hükümetin, genelde Müslümanları, özelde Nakşıbendi tarikatına ve onun Halidiye kolunun önde gelen ve İstanbul’daki etkili şeyhlerinden Esad Erbilli etkisizleştirme, yıldırma, baskı altında tutmaya yönelik bir tertibi” olarak kabul eder.

Bu fikirde olanların öne sürdüğü kanıtlardan olan, Genelkurmay Harp Târihi Başkanlığı Resmî Yayınları 8 seri nolu Türkiye Cumhûriyetinde Ayaklanmalar adlı kitabın 36

2. sayfasında Menemen Olayıyla ilgili olarak “Olayda Dikkati Çeken Önemli Hususlar” başlığı altında şöyle denilmektedir: “İlk defâ ortaya atılan bu şerirler (kötü kişiler) bir süre Manisa’da bir esrarkeş kahvesinde sık sık toplanarak burayı bir tekke hâline getirmişlerdi. Özellikle son günlerde sakal bıyık bırakarak büsbütün dikkati çeker bir hal aldıkları halde ve bu hal ilçe zabıtasınca da bilindiği halde, Manisa’dan birden bire ortadan kayboldukları zaman âilelerinin hükûmete mâlumat vermiş olmalarına rağmen, hükûmet hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi, civar ilçelerin de dikkatini çekmemişti. Ayrıca bu hareketin Manisa’da veya dışarıda bir örgüte bağlı olduğu üzerinde bir soruşturma da yapılmamıştı.

Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele’ye katılmak üzere olduğu günlerde ziyaret ettiğini ve “İnşallah muvaffak olursunuz. Allah sizinledir.” duasını olayın başındaki kişi olmakla suçlanan (ve iddialara göre zehirlenerek öldürülen) o sıralarda yetmiş yaşlarında olan, Şeyh Esad Erbilli’den almış ve olay öncesinde dönemin en çok satan gazetesinin (Vakit) Erbilli’yi yalan haberlerle hükümete bir nevi ispiyonladığını, Necip Fazıl Kısakürek Din Mazlumları adlı eserinde anlatır.

Cezalandırılanlar

İdam Cezası Alanlar
Manisa’dan Giritli Derviş Mehmet
Manisa’dan Manifaturacı Osman
Manisa’dan Hafız Cemal
Manisa’dan Tabur İmamı İlyas Hoca
Manisa’dan Alipaşazade Ragıp Bey
Manisa’dan Şeyh Hafız Ahmet
Manisa’dan Giritli İbrahimoğlu İsmail
Menemen Bozalan’dan Koca Mustafa
Menemen Bozalan’dan Hacı İsmail
Menemen Bozalan’dan Hacı İsmailoğlu Hüseyin
Menemen Bozalan’dan Göriceli Abdülkerim
Menemen’den Yukarıcumalı Ramiz
Menemen’den Çıtaklı Molla Süleyman
Menemen’den Hayimoğlu Jozef (İsyancılara parası karşılığında ip satmıştır)
Menemen’den Şımbıllı Ali Osmanoğlu Memet
Menemen’den Arnavut Yusufoğlu Kâmil
Menemen’den Kerimoğlu İbrahim
Menemen’den Selimoğlu Boşnak Abbas
Alaşehir’den Şeyh Ahmet Muhtar
Alaşehir’den Esat’ın oğlu Memet Ali (Mehmet Ali Erbil’in dedesidir, dedesinin babası Şeyh Esat -aşağıda- çok yaşlı olduğu için onun yerine oğlu Mehmet Ali idam edilmiştir.)
Manisa Hastanesi imamlığından mütekait Laz İbrahim Hoca
Manisa’dan Emrullahoğlu Memet
(Tetkikat ve Telifat- İslamiye Heyeti

2. reisliğini yapmış) Şeyh Said Efendi oğlu Ali Efendi “son sözün nedir” sorusuna Tevhid kelimesidir karşılığını vermiştir

İdam Cezası Hapis Cezasına İndirilenler
Manisa’dan Nalıncı Hasan idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
Manisadan Çoban Ramazan idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
Manisadan Giritli Küçük Hasan idama bedel (24) yıl hapis (17) yaşında
Menemenden Harputlu Ömeroğlu Memet idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
İzmirden Laz Mehmet Ali Hoca idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
Erbilli Şeyh Esat idama bedel (24) yıl hapis (65)i mütecaviz (İddiaya göre zehirlenerek öldürülmüştür)
ismail meMehmet idama bedel (24) yıl hapis (65)i mütecaviz

Hapis ve Ağır Hapis Cezalarına Mahkûm Edilenler
Horus köyünden Selâhattin oğlu Naşit (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Yakupoğlu Ali (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Muhittinoğlu Ali Koç (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Hasanoğlu Ahmet (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Neciboğlu Mevlût (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Ragıboğlu Osman (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Mümtazoğlu Haşim 65 yaşını mütecaviz olduğundan 12,5 yıl ağır hapis
14 kişiye 3’er yıl hapis
20 kişiye 1’er yıl hapis

İlgili Makaleler