Edebiyat Sözlüğü

Mecaz -Edebiyat- Nedir, Anlamın Özellikleri, Hakkında Bilgi

Mecaz, Türk be­lagatında kelimelerin mânalarına dayalı edebî sanatların en önemli ve yaygın ola­nıdır. Bu konuyla ilgili olarak kelimelerin anlam bakımından üç farklı özelliği var­dır.

1. Asıl anlam. Bir kelimenin karşıladı­ğı ilk kavramdır. Osmanlı belagat kitap­larında buna “ma’nâ-i hakîkî  ma’nâi aslî” denilmiş, dil bilgisi terimleri Türkçeleştirildiğinde “öz anlam, temel anlam, düz anlam” gibi terimler kullanılmıştır. “Göz” kelimesinin organ adı olarak kulla­nılması kelimenin hakiki mânasındadır. “Su kaynağı, su menbaı” yerine kullanıl­ması da böyledir. Lafzı aynı, mânası farklı bu tür kelimelere “lafz-ı müşterek el-fâz-ı müştereke” denilir.

2. Yan anlam. Kelimenin asıl anlamı dışında kullanım sırasında ka­zandığı ikinci derecedeki anlamıdır. Buna “ma’nâ-i tâli” denildiği gibi daha sonra “türeme anlam, üreme anlam, kullanış anlamı” gibi adlar da verilmiştir. Terazi kefesini kastederek “göz” denildiğinde kelimenin yan anlamı ifade edilmiş olur.

3. Mecazi anlam. Kelimenin asıl ve yan anlamlarının dışında ilişki ve benzerlik yoluyla başka bir kavramı ifade etmek üzere kazandığı anlamdır. Belagatta bu­nun için “ma’nâ-i mecazî” yanında “me­cazi mâna” denildiği gibi “iğreti anlam, imgesel anlam, değişmece anlamı, de-ğişmeceli anlam” gibi Türkçeleştirilmiş ifadeler de kullanılmıştır. “Gözü doymaz” veya “aç gözlü” deyimlerindeki “göz” mecazi anlamdadır.

Mecaz, kelimenin lafzı ile mânası ara­sındaki alâka üzerine kurulmuş edebî sanatların en çok rağbet edilenidir. Bela­gatın, bir maksadı değişik yollarla anlat­manın usul ve kaidelerinden bahseden kolu olan beyân ilminde lafızla mâna ara­sındaki alâkanın niteliklerinden biri de kelimenin hakiki mânası dışında kalan anlamlarının delâlet ettiği mefhumlarla ilgilidir. “Delâlet-i akliyye” denilen lafız -mâna ilişkisinde hakikatten ayrılma söz konusu olduğu için mecazda esas olan anlaşılır bir müphemiyettir. Yani kelime­nin hakiki mânası ile mecaz anlamı ara­sında bir taraftan bir ilginin, diğer taraf­tan gerçek mânasının anlaşılmasına “karîne-i mania” denilen aklî bir engelin mev­cudiyeti lâzımdır. Bu ise sözün gerçek an­lamında kullanılmadığının delilidir. Bu de­lil bazan ibarenin içinde yer alır, ibarede bulunmadığı durumlarda ise sözün bağ­lamından (siyak ve sibak) anlaşılır veya hissedilir. Bu bakımdan mecaz, “arada bir karîne-i mania bulunması şartıyla bir kelime veya ibarenin hakikatin dışında bir mânaya delâleti veya nakli” olarak ta­rif edilmiştir. Nitekim, “Onun otomobili uçuyor” cümlesindeki “uçmak” kelimesi, otomobilin uçması mümkün olmadığı için -burada delâlet-i akliyye ile bir karîne-i mania bulunduğundan- gerçek anlamı­nın dışında ve mecaz delaletiyle kullanıl­mıştır. “Gözü açık” deyiminin “becerikli”, “kulağı delik” tabirinin ise “olan biten­den haberdar” mânasına kullanılmasın­da da aynı özellikler vardır. Mecazlar söze güzellik, canlılık ve etkinlik katar; konu­şanın ifade etmek istediğinin daha kuv­vetle anlaşılmasına imkân tanır; muha­tabın kavrayışını arttırdığı gibi ona este­tik bir duygu ve heyecan verir.

İlgili Makaleler