Kimdir

Kul Ozan, Fırat Kızaltuğ kimdir? Hayatı ve eserleri

Kul Ozan, Fırat Kızaltuğ kimdir? Hayatı ve eserleri: Ricamız üzerine bize mektup yazan Kul Ozan, Türk Edebiyatı dergimizde çı­kan şiirlerini, düşünce, ülkü ve kültürdeki tercihlerini, hayatını, eserini ve üstat­larını şöyle anlatmaktadır: “1935’te Bayburt’ta doğdum. İlkokulu Bayburt ve Tercan’da, ortaokulu Tur­hal’da, öğretmen okulunu, Trabzon’da okudum. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda viyolensel çalıştım. 1963’ten 1966’ya kadar İcra Heyeti’nde görev yaptım. 1966 da Devlet korosu’na tayin edildim. 2000 yılında emekli oldum.

Şiir kitabım, BİR DÂNE, BİR DÂNE’yi 1989 Ocak ayında yayınladım. Şiirlerimde, geleneğe bağlı kalmak başlıca gayemdir. Avrupa dillerinden gelen kelimeleri kullanmamağa özen gösteriyorum. Koşma, semaî, tuyuğ türünü severek kullanı­yorum. Şiirde ses unsurunu vermeğe gayret gösteriyorum. Türk milliyetçiliğine yön veren fikir ve sanat adamlarının görüşlerinin tesiriyle şiir yazıyorum. TEDEV (Türk Edebiyatı Vakfı) camiası beni manevî yönden çok destekledi. Bu teşvik ol­masaydı, devam edemezdim. Özellikle, Bahtiyar Vahapzade ve Memmed Aslan, şu anda yazıştığım ve izlediğim iki büyük (Azerî) sanat adamıdır. Bekir Sıtkı Erdo­ğan’ı da, günümüzün önde gelen şairlerinden olarak görüyorum. FUZULİ ve ŞEYH GALİB, Divan şiirinde en çok okuduğum şairlerdir. DEDE KORKUT KİTABl’nı da, mensur şiir olarak kabul ederim ve çok severek okurum. Rainer Maria Rilke’yi şair olarak pek beğenirim. Yazar olarak Stefan Zveig, Kırımlı Cengiz Dağ­cı, Kırgız Cengiz Aytmatov çok okuduğum yazarlardır. Tebrizli şairimiz ŞEHRİYAR’ın herkese olduğu gibi bana da çok etkisi oldu. Vatan ve millîlik mevzuları­nı yeni baştan düşünmek ve yorumlamak konusunda onu büyük bir itici güç ola­rak görüyorum.

Son olarak CEMİL MERİÇ üstadımızı yadetmek istiyorum. Bir fikri anlatmak için kelimelerden korkmamayı, biz ondan öğrendik. Kaynaklara nasıl ulaşılabilineceğinin yollarını da keza.

Kültür arayışları, millî kalarak iyiye ve güzele yönelmek şeklinde olmalıdır. Yahya Kemal, Kısakürek, Cemil Meriç, Tanburî Cemil Bey, H.S. Arel, Tanpınar, M. Kaplan ve Bahtiyar Vahapzade de olduğu gibi.”

(Kul Ozan’dan, M. Aslan’a)

TURNALAR

– Azerbaycan’lı şair Memmed Aslan’a-

Turnam, kanadım aç, sılaya süzül,

Katarın içine al beni, beni;

Yalçın tepelerin uçlan, tül tül Dumanlı, yüksekten sal beni, beni.

Turnam, yeşil, kahve renkle bezenmiş,

Ovada yorulmuş, suya uzanmış,

Beni yâdelinden biridir sanmış,

Kanadın altına al beni, beni,

Turnam, dertlerim var, binbir köşeli,

Herzaman mahzunum, çok az neşeli,

Daüssılaya ben düştüm düşeli,

Yok gönülden saran, kol beni, beni.

Turnam, bu ozanı, yâda ısmarla.

Gönlünden geçeni, bir bir tekrarla.

Hasret ateşini örterek sakla,

Serpiştir üstüne, kül beni, beni.

Turnalar, şâire sırdaşlık eder,

Yürekten yüreğe götürür haber,

Zarfların içinde telli nâmeler,

Yapıştır üstüne, pul beni, beni.

Turnam, sonbaharlar geldi, kaçalım,

Yedi iklim, dokuz derya geçelim,

Tüyünden kanat ver, gökte uçalım,

Fâni defterinden, sil beni, beni.

Kul Ozan turnayla dilsiz söyleşir Güşe-i gurbette sessiz ağlaşır Sıladan ayrılmış yalnız eğleşir Bîkeslik semtinde bul beni, beni.

(Türk Edebiyatı, Nisan 1987)

Memmed Aslan’dan Kul Ozan’a

(Türkhalk ruhunun kâmil bilicisi Kul Ozan’ın “Türk Edebiyatı’’ dergisinde ba­na adadığı “Turnalar” isimli güzel mi güzel koşmasından pek çok duygulandım. Koşma-âşık geleneğine uygun şekilde ona aynı kafiyede cevap yazmak istedim.

Mühterem üstat Kul Ozan seçtiği kafiyenin önemli olanını derleyip-toplamış, bana bir nesne kalmamış.. Bir zemi (tarla), biçilip çimlenip, bana da üç-beş sünbül kalmış. Ne yapmalı, varını veren utanır mı?

Memmed Aslan

BİR DOLU BADE GİBİ

Bahtıma gün doğup bir ulu dağdan,

Sorup turnalardan Kul beni beni.

Dünya şirinleşip, ömür tatlanıp,

Öyle bil bürüyüp bal beni beni.

Sihirli bir sazam, sırlı bir udam,

Bu eski sevdanı çetin unudam.

Yaşatmak aşkıyla dolmuş buludam,

Yağdırsın kırlara bol beni beni.

Yine Adalar’a hayalım vardı,

Ben onu görende bir son bahardı,

Beni benden aldı, benden apardı O benli güzelin gül beni beni.

Hani dünyamıza bedel bir iman?

Bir kutsal sevgiye kalmadı güman.

Tozunu gözüme sürerim, inan,

Alsa dost yanına yol beni beni.

Gönlümü, gönülsüz dindire bilmez.

O arş-ı âlâdan indire bilmez,

Mekke-Medine’mden döndere bilmez Ağzı ağ köpüklü sel beni beni.

Bin yıldır yol gelir köçüm, barhanam,

Tarihler şahidikil’em, Muğan’am,

Kırat yelesine yatmış doğmam:

Çırpar deli rüzgar yalmanı, beni…

“Mahvoldu”gözüyle dünyaya bakma,

Ümid dağlarını gönlünden yıkma,

Dar günün olmasın! Olsa da korkma,

Arkanda köklü dağ bil beni beni.

Kul Ozan pirime, Kul sırdaşıma Dökerim dilimden bin odlu koşma.


Dolu bade gibi çeksem başıma.

Soyutmaz Kür beni, Nil beni beni.

Koşmadığım zirve, düz kalmadı ki,

Bu yolda Memmed’den iz kalmadı ki,

Kul Ozan’dan arta söz kalmadı ki,

Bari kınamasın el beni beni.

(Memmed Aslan, 25 Haziran 1987, Baku)

TUNA BOYU

-Mehdi Ergüzel’e- A be kızan il’in nere?

Nerden kök saldın bu yere,

Hangi ırmak, hangi dere?.

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna’daki Türkmen soyu…

A be kızan hoş gelişin,

Balkanlar’da neydi işin?

Gözyaşların yaşın yaşın?..

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna akar koyu koyu…

A be kızan, kop Kırım’dan,

Dağıstan’dan, Deşt-i Rum’dan,

Belki taa Karakurum’dan…

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna yaşar, hayı-huyu…

A be kızan, dur kenare,

Kaşın çatma kare kare,

Yüksel minare minare.

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna, hudutların suyu…

A be kızan, gel ağlama,

Yaralı gönlüm dağlama,

Gurbet ellerde eğleme,

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna çekerken oy-oyu…

A be kızan, kal’adan bak,

Uzak yakın, yakın uzak…

Karadeniz, Kırım, Azak…

Tuna Boyu Tuna Boyu,

Tuna geç Altın Ordu’yu…

Kul Ozan Tuna’yı geçti,

Hasret badesini içti,

Gurbet ele kanat açtı,

Tuna Boyu Tuna Boyu,

TUNA SİLKİN-AÇ UYKUYU

(Türk Edebiyatı, Ocak 1989)

KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL

İlgili Makaleler