Kazasker Mustafa İzzet -Hattat- Hayatı, Kimdir, Eserleri
Kazasker Mustafa İzzet (1801-1876) Osmanlı hat ve mûsikisinin XIX. yüzyıldaki büyük isimlerinden.
Tosya’da doğdu. Babası Bostanoğulları ailesinden Seyyid Mustafa Ağa’dır. Kâdiriyye tarikatının Rûmiyye kolunun pîri İsmail Rûmî’nin torunlarından olan annesi, daha küçüklüğünde yetim kalan oğlunun istidadını sezerek onu tahsil için İstanbul’a gönderdi. Annesinin akrabası bir müderrisin yardımıyla Fatih’teki Başkurşunlu Medresesi’nde tahsiline başlayan Mustafa İzzet bu dönemde Kömürcüzâde Hafız Mehmed Efendi’den dinî mûsiki dersleri aldı. II. Mahmud’un musâhiblerinden olan Kömürcüzâde padişahın, Bahçekapfdaki Hidâyet Camii’ne 22 Temmuz 1814 Cuma günü selâmlık merasimi için gelişinde talebesi Mustafa’ya evvelden meşkettiği bir na’t-ı şerifi okuttu. II. Mahmud, henüz on üç yaşındaki bu çocuğun sesini ve tavrını beğenerek yanına çağırtıp takdirlerini bildirdi ve eğitimine itina gösterilmesini İstedi. Doğrudan doğruya Enderûn-ı Hümâyun’a kabulü mümkün olmadığından Silâhdar Ahmedpaşazâde Ali Paşa’nm dairesinde yetiştirilmesine karar verildi. Burada gördüğü sıkı bir eğitimin yanı sıra hüsn-i hat ve mûsiki dersleri aldı. Üç yıl sonunda Ali Paşa’nın dairesinden Galata Sarayı’na nakledildi.
Halen Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı koleksiyonunda bulunan iptidai seviyede sülüs-nesihle yazılmış bir kıtayı rika’ hattıyla “Sevvedehü’s-Seyyid Mustafa el-İzzetî fi Sarây-ı Galata behâne-i ser 23 Rebîülevvel 1233 (31 Ocak 1818)” şeklinde İmzaladığına göre onun bu tarihten daha önce, muhtemelen Ali Paşa dairesinde iken sülüs-nesih-rikâ” hatlarından icazet aldığı ve kendisine İzzeti mahlası verildiği söylenebilir. Ancak Çömez Mustafa Vâsıf Efendi’den alınan bu icazetname günümüze ulaşmamıştır. Mustafa İzzeti imzasıyla 1241 (1826) tarihli kıtası görülen hattat daha sonra mahlasını İzzete çevirmiştir. Yukarıdaki imzasından Galata Sarayı’nın son sınıfına doğrudan alındığı anlaşılan Mustafa İzzet 1820’de Enderûn-ı Hümâyun’a kabul edildi. Sarayda Hamâmîzâde İsmail Dede Efendi’den Şâkir Ağa’ya kadar devrin en büyük mûsiki üstatlarıyla beraber bulundu. Sermü-ezzinlik vazifesinin dışında sesi ve neyi ile huzur fasıllarına iştirak etti. Enderûn-ı Hümâyun’da Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’den ta’lik hattını meşkedip icazet aldı. Necmeddin Okyay onun sermüezzinliği sırasında İmâd el-Hasenî’yi taklit yerine kendi tertiplediği, “Nazar-ı şehle kıt’a-i garrâ / Levha-i mihre nâz ederse seza / Şâh-ı asrın ki sermüezziniyim N’ola eyler isem İmâd’a sala” kıtasıyla aldığı icazetin aslını XX. asrın ilk yıllarında gerçekleştirilen Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey’in tereke müzayedesinde gördüğünü, fakat icazetnamenin tarihini hatırlamadığını beyan etmiştir.