Kimdir

Karl Aschoff kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Karl Aschoff kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1866-1942) Alman patoloji bilgini. Retiküloendotelyal sistemin varlığını ve işlevini açıklamıştır. Karl Albert Ludwig Ascnoff 10 Ocak 1866’da Berlin’de doğdu. Bonn, Berlin ve Strasbourg’da öğrenim gördü. 1899’da Bonn Üniversitesi’nden tıp diplomasını aldıktan sonra Strasbourg Üniversitesi’nde, en ince lenf kanallarını ve bağdokuyu tanımlamış olan Recklinghausen’in asistanlığını yaptı. Ardından Göttingen Üniversitesi’ne geçerek J. Orth ile çalıştı. 1903’te Marburg Üniversitesi’nde patoloji profesörlü­ğüne atandı. Uç yıl sonra da Freiburg-im-Breisgau’daki Albert Ludwig Üniversitesi’nin patoloji kürsü­süne getirildi. Bu kürsüye bağlı Patoloji Enstitüsü’ nün de kurucusu olan Aschoff, 24 Haziran 1942’de ölene değin aynı görevi sürdürdü.

Aschoff, 1904’te Marburg Üniversitesi’ndeki araştırmaları sırasında, kalp kasında, hücre birikimin­den oluşan birtakım yumruların (nodüllerin) varlığını farketti. Sonradan “Aschoff yumruları” adı verilen bu oluşumların kalp romatizmasıyla ilgisinin ortaya kon­ması, bu hastalığın tanısında önemli bir adımdı. Aynı yıllarda, kan pıhtılaşması (tromboz) ve atardamar çeperlerinin esnekliğini yitirmesiyle ortaya çıkan da­mar sertliği (arteriyoskleroz) üzerinde çalışmalar yap­tı. Dolaşım sistemiyle ilgili bu çalışmaları sonucunda, 1906’da, kalp yetmezliğinin patolojik nedenleri konu­lu bir inceleme yayımladı. Bir süre sonra ilgi alanını safrakesesi taşı ve apandisit üzerine çalışmaları da içerecek biçimde genişletti.

Aschoff’un tıbba en önemli katkısı, retiküloen-dotelyal sistemin varlığını bulmasıdır. Kurduğu pato­loji enstitüsünde Japon meslektaşı Kiyono ile çalışır­ken, atardamarlara koloidal bir boya şırınga ettikle­rinde, kan dolaşımına karışan bu boyanın vücudun çeşitli bölgelerindeki kimi doku hücreleri tarafından alındığını gözlediler. Gene gözlemlerine göre, bu hücreler daha çok lenf düğümlerinde, dalakta, karaci­ğerde ve kemik iliğinde bulunuyordu. Gerçi, değişik organların iç yüzeyini kaplayan endotelyum tabaka­sındaki bu hücrelerin varlığı ve fagositoz özelliği (vücuda giren bakterileri ve yabancı maddeleri yuta­rak yok etme özelliği) önceden kimi bilim adamların­ca ortaya konmuştu. Ancak, o güne değin değişik adlarla (makrofaj, mikrofaj, Kupffer ve Gaucher hücreleri gibi) anılan bu hücrelerin, hangi dokuda bulunursa bulunsun aynı işlevi gördüğünü ve uyarıla­ra aynı biçimde cevap verdiğini, dolayısıyla bir sistem oluşturduğunu ilk farkeden Aschoff oldu (1924).

Aschoff’un lenf düğümleri sinüsü, dalak, kemik iliği ve karaciğerin iç yüzeyini kapladığı için “endotelyal”, bu organların bağdokusunda bir ağ gibi yayıldı­ğı için “retikülo” sözcüklerinden yola çıkarak “retiküloendotelyal sistem” diye adlandırdığı bu sistemin metabolizmadaki rolü çok önemlidir. Hemoglobin sentezinde ve öd oluşumunda rol oynayan bu hücreler aynı zamanda organizmanın savunma görevini üstlen­miştir. Hastalık yapıcı mikroorganizmalar vücuda girdiğinde, retiküloendotelyal hücreler hemen değişi­me uğrayarak yutar hücrelere dönüşebilir ve bakteri­leri ya da mikroplan fagositoz yoluyla yutarak yok edebilir.

YAPITLAR:

Reticuloendothelial System, Lectures in Pathology, 1924, (“Retiküloendotelyal Sistem: Patoloji Dersleri”).

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 9. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983

İlgili Makaleler