Edebi Şahsiyetler

Kâmî-Kami Kimdir, Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği, Hakkında Bilgi

Kâmî (ö. 1136/1724) Divan şairi.

1059 (1649) yılında Edirne’de doğdu. Asıl adı Mehmed olup Edirne Gülşenî Tek­kesi şeyhlerinden İbrahim Gülşenî’nin oğ­ludur. “Edirneli Efendi” veya “Edirneli Çelebi larak da anılır. Medrese tahsiline Edirne’de başlayıp İstanbul’da devam eden Kâmî, daha çocukluğundan itibaren köklü bir tasavvuf ve edebiyat kültürüyle yetişti. Özellikle Edirne Gülşenî Tekkesi şeyhi La’lî Efendi’den aldığı tasavvuf! ter­biye onun genç yaşta olgunlaşmasını sağ­ladı. Muradiye Mevlevîhânesİ şeyhi ve sebk-i Hindînin Türk şiirindeki ünlü tem­silcisi Neşâtî Dede’den edebiyat ve Fars­ça okudu. 1085te (1674) İstanbul’a gitti ve bir yıl sonra Ankaravî Mehmed Emin Efendi’den mülâzım oldu. İlmiye mesle­ğinde hızla yükselerek 1101-1116 (1690-1704) yıllarında çeşitli medreselerde müderrislik yaptı ve 1116’da Medine pâyesiyle Bağdat kadısı oldu. Burada iki yıl kaldıktan sonra azledildiyse de ertesi yıl fetva eminliğine getirildi. Üç yıl süren bu görevin ardından bir müddet mâzul ka­lan Kâmî, Bursa pâyesiyle Galata kadılığına tayin edildi, fakat ertesi yıl yeniden azledildi. Zamanın sadrazamı Damad Ali Paşa’ya iki kaside ve bir mesnevi sunun­ca evkaf müfettişliğine getirildi (1128/ 1716). Aynı yıl Vize kazası kendisine ar­palık olarak verildi. Kısa süren bu ikbal döneminin ardından 1130 (1718) yılında Mısır kadılığına tayin edilen Kâmî bir yıl sonra azledildi. 1136’da (1724) Mekke ka­dılığı sırası kendisine geldiğinde ihtiyarlığı sebebiyle affını istedi. Kâmî, Rumelihisa-n’ndaki Ma’noğlu Yalısı’nda ikamet eder­ken 1 Zilkade 1136’da (22 Temmuz 1724) vefat etti. Mezarı Üsküdar’da Karacaah-met Türbesi karşısmdadir. Ölümüne, “Nezr ede bir Fatiha cûyân olan târihini Menzil-i Kâmî Efendi gülşen-i Firdevs ola” beyti tarih olarak düşürülmüştür. Kâmî’-nin gelinlik çağında ölen Ayşe adlı bir kızı ve müderrislik yapan Mustafa adlı bir kardeşiyle bu kardeşinin Lebîb ve Nazîr mahlasıyla şiir yazan Ahmed ve İbrahim isimli iki çocuğu olduğu bilinmektedir.

Hem ilim ve irfanı hem de şairliği ve nâsirliğiyle dikkat çeken Kâmî özellikle gazel, kaside, tarih ve lugazda meşhur olmuştur. Çelebizâde Âsim, onun iffet ve nezâhet ile tanındığını ve fıkıh ilmindeki başarısıyla şöhrete ulaştığını söyledikten başka devrinin en büyük şairi olduğunu belirtir.[408] Kâmî, ilâhî aşkı te­rennüm eden ve tasavvufî unsurlara bol­ca yer verilen âşıkane gazeller yazmakla beraber Nâbî’den etkilenerek hikemî ga­zeller de kaleme almıştır. Nedîm’in edebi­yat dünyasında yerini almasıyla birlikte bütün çağdaşları gibi o da bu yeni söyle­yişin etkisine kapılarak gerek nazîrelerle gerekse orijinal gazellerle şuhane tarzı denemiş, bu tarzda da başarılı örnekler vermiştir. Zaman zaman gündelik hayata dair hâtıralara da yer veren Kâmî’nin dili oldukça sade olup şiirlerinde halk söyle­yişlerine sıkça rastlanır.

Kâmî’nin yaşadığı dönemde çok beğe­nilmiş ve usta bir şair olarak değerlendi­rilmiş olması, onun sağlam bir söyleyişe sahip olduğunu ve divan şiirinin incelikle­rini iyi bildiğini gösterirse de [409] Neşâtî, Nâbî, Nedîm, Sabit ve Nâmî gibi çağdaşı şairlere yazdığı nazîrelerinde kuru taklitten kurtulamamış, manzume­lerinde de kendine has bir üslûp ve yeni bir tarz oluşturamamıştır.

İlgili Makaleler