Tarih

Jön Türkler Kuruluşu, Amaçları, Faaliyetleri

tarih-2/jonturkler

 


Jön Türkler

Özellikle 19. asrın ikinci yarısına doğru imparatorluk sınırları içindeki milletlerin (Sırplar, Bulgarlar vb.) bağımsızlık hareketlerinin yoğunlaşması, dış borçlar ve  sömürgeci Avrupa devletlerinin giderek artan baskıları karşısında Osmanlı Devleti büyük bir bunalım içine girdi. Bu durum o dönemde padişah olan II. Abdülhamid’in devlet idaresinde daha da katılaşmasına (istibdad) sebep oldu .

1865 yılında  İstanbul’da gizli bir cemiyet olarak kurulan Yeni Osmanlılar, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunu, derhal  bir anayasanın ilan edilmesinde ve seçimlerle oluşturulacak bir meclisin ülkenin geleceğini tayin etmesinde görüyorlardı. Ancak, I. Meşrutiyet’in 1876 Aralık’ında  ilan edilmesinde Yeni Osmanlılar’ın çabasından çok, Balkanlar’da gelişen olayların ve Rus müdahalesinden çekinen II.Abdülhamid’in  taviz verme siyasetinin etkisi oldu. 1878 yılında Abdülhamid’i tahttan indirmeye yönelik çeşitli organize olaylar ortaya çıkarılınca meclis kapatıldı, anayasa da rafa kaldırıldı. Ancak bu duruma karşı aydınlar arasında tepki oluşmaya başlayan tepki, 1889’da Askeri Tıbbiye öğrencilerinden İshak Sükûtî, Mehmed Reşid, Abdullah Cevdet, İbrahim Temo ve Hüseyinzade Ali (Turan) İttihad-ı Osmani Cemiyeti adıyla gizli bir örgüt kurmaya kadar götürdü. Yeni Osmanlılar gibi özgürlük ve adalet gayesiyle yola çıkan ve gerekirse bu gaye için şiddet kullanarak, II.Abdülhamid’i tahtından indirmekte gören cemiyet 1895’te Ahmed Rıza’nın teklifiyle Terakki ve İttihad Cemiyeti adını aldı. Ahmed Rıza, 1895’te Fransa’daki Jön Türkler’i örgütleyerek cemiyetin Paris şubesini açtı. Aynı yıl cemiyetin merkezi yayın organı niteliğindeki Meşveret’i çıkardı. Ancak, cemiyet merkezinin bazı görüşleriyle ters düşen Ahmed Rıza, bu konudaki muhalefetini sürdürünce gazete, cemiyetin yayın organı olma özelliğini kaybetti.

Bu dönemde İttihat ve Terakki merkezinin çalışmaları yaygınlık kazanınca sarayın baskıları da yoğunlaştı ve cemiyet üyelerinin bir kısımı daha yurt dışına kaçtı, İshak Sükûtî, Mehmed Murad (Mizancı) ve Abdullah Cevdet önderliğinde 1897’de İsviçre’nin Cenevre şehrinde açılan cemiyet şubesi, ertesi yıl Osmanlı gazetesini çıkartmaya başladı. Jön Türkler ‘Osmanlı’ gazetesinde yazdıkları yazılarda, halkı II.Abdülhamid’e karşı gerektiğinde güç kullanarak başkaldırmaya çağırıyorlardı.

Avrupa’daki Jön Türkler’in fikir ayrılıkları fiili olarakta bölünmelerine sebep oldu. II. Abdülhamid, Jöntürkler’in kendisini devirmeye teşvik edici yayınlarını engellemek için 1897’de yeni bir girişimde bulundu. Avrupa’ya gönderdiği adamları aracılığıyla Jön Türkler’i affetmeye hazır olduğunu ve devlet görevinden, para vermeye kadar teşvik edici ancak bu çağrıya uymayanları ise Osmanlı Devleti vatandaşlığından çıkartılacağını ilan etti. Jön Türkler’in bir bölümü 1899’da ‘Osmanlı’nın yayınına son vererek ülkeye döndü. Diğer yandan 1899 yılında Avrupa’ya kaçan II.Abdülhamid’in kayınbiraderi Damad Mahmud Paşa ile oğulları Prens Sabaheddin ve Prens Lütfullah Jön Türk hareketine yeni bir ivme sağladılar.

Prens Sabahaddin’in çabalarıyla 4 Şubat 1902’de Paris’te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi Fransız Senatosu üyesi Lafeuvre Contalis’in evinde yapıldı. Bu kongreye Osmanlı Devletinin hâkim olduğu hemen her bölgeden çağrılan delegeler katıldı. Bunlar arasında bulunan her din ve milliyetten insanın ortak vasfı, Osmanlı Devletine karşı olmaktan ibâretti. Bunun dışında aralarında hiçbir bağ ve fikrî birlik bulunmayan bu insanlar, aralarındaki sen-ben çekişmesi sebebiyle kongreyi başarısız bir şekilde sona erdirdiler. Delegeler, Osmanlı Devletinin yıkılması hâriç, başka hiçbir noktada birlik olamadılar.

27-29 Aralık 1907’de yine Paris’te toplanan İkinci Jön Türk Kongresine; İttihat ve Terakki, Prens Sebahattin’in Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet cemiyetleri yanında, Ermeni Taşnaksütyun Komitesi de katıldı. Kendi aralarında birlik olmamasından yakınılan bu kongrede; Osmanlı Devleti aleyhine en ağır ilhamlar yapıldıktan sonra, İran Mebusan Meclisine dostluk telgrafı çekilmesine, Makedonya’daki Rum, Bulgar vs. çetelerinin devlete karşı olan isyânlarının desteklenmesine, diğer gizli cemiyetlerin birleştirilerek ihtilâlci yayınlar yapılmasına karar verildi.

Jön Türklerin uzun yıllar devâm eden faaliyetlerinde ön plânda meşrûtiyet ve hürriyet fikirleri görünüyorsa da her grup ve şahsın ayrı ayrı maksatları vardı. Azınlıklar istiklâl, hiç değilse muhtâriyet kapmak, şahıslar ise şahsî hırs ve arzularını tatmin etmek peşindeydiler. Osmanlı Devletini parçalamak ve yıkmak isteyenler tarafından methedilen Jön Türklerin faaliyetleri ise devletin yıkılışını hızlandıran belli başlı sebeplerden olmuştur. Batı dünyâsı karşısındaki tavırlarının taklitten öteye geçememesi, devlet kademelerinde yer almak, meşhur olmak, hattâ Mithad Paşada olduğu gibi, kendi âilelerini hânedan âilesi yapmak için azınlıklarla, eşkiyâlarla, Rum-Ermeni çeteleri ve Avrupa devletleriyle işbirliği yapmaktan çekinmemeleri bu faaliyetlerin en acı tarafı olmuştur. Netîce olarak Osmanlı topraklarındaki sulh ve sükûnu, dört bir yandan patlak veren ihtilaller, isyanlar, hükûmet darbeleri ve savaşlarla yok etmişler, çıkarılan idâresizlik, kargaşa ve savaşlar ortamı içinde milletin felâketini hazırlamışlardır. Birinci Dünyâ Savaşı Jön Türk faaliyetinin Türkiye’de sonu olmuş, daha önce yaptıkları gibi, yine yurt dışına kaçmışlardır.

İlgili Makaleler