Tarih

III.Mustafa Kimdir, Hayatı, Dönemi (Osmanlı Padişahları)

III.Mustafa. 26. Osmanlı padişahı, 91. İslam halifesi (28 Ocak 1717’de İstanbul’da doğdu, 21 Ocak 1774’te aynı kentte öldü).

III.Ahmed ile Mihrişah Sultan’ın oğludur. Çocukluğu Lale Devri’ne rastladı. III.Ahmed’in ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın öncülük ettikleri yeniliklere ilgi duyarak yetişti. Babası 1730’da Patrona Halil ayaklanması ile tahttan indirilince dış dünyaya kapalı, zaman zaman da öldürülme korkusu içinde geçecek 27 yıllık bir hapis yaşamına başladı. Tahta geçme konusunda, kırk yaşına gelinceye dek umudu yoktu. Ancak ağabeyi Mehmed 1756’da ölünce veliaht, 1757’de III.Osman’ ın ölümünün ardından da padişah oldu.

Koca Ragıb Paşa sadrazamdı. Yönetimdeki deneyimsizliğini, bu ünlü devlet adamının önerilerine uyarak gidermeye çalıştı. Hâzineyi zenginleştirmek, donanmayı yenilemek, dış politikada barışı sürekli kılabilmek, ordunun eğitim ve donanım yönünden noksanlığını gidermek gibi amaçlarla işe başladı.

Padişahlığının ilk on yılında savaş olmadığı için, iktisadi, askeri ve toplumsal konularla ilgilenebildi. İlkin hâzineye yeni gelir kaynakları sağlamaya çalıştı. Bu amaçla, “berat yenileme” vergisini yarı yarıya azaltarak toplanabilir düzeye getirdi. Vakıf gelirlerinin tahsili ve yerlerine harcanması için ayrı bir idare oluşturdu. İthalata gümrük vergisi koydu. Dönemine gelinceye değin Yahudi sarrafların denetiminde olan para piyasasına el attı. Tedavüldeki tüm altın paraları belli ölçüde ve birimde yeniletti. Fındık altını, zincirli altın, zer-i mahbub, Venedik altını, tuğralı vb. adlardaki paralar arasında ölçü ve ayar farkını kaldırdı. Buna bağlı olarak “marbaş” denen gümüş sikkenin de ölçüsü belirlendi. Bu çalışmalar, düzenli gelir, zengin hazine beklentisini vermekten yine de uzaktı. Mukataa sahipleri devlete ödemek zorunda kaldıklarının birkaç katını, halkın sırtından çıkarma yoluna giderek Anadolu’da yeni bir bunalıma neden oldular. Yıl içinde birkaç kez satılığa çıkarılan ve sık sık el değiştiren mukataalar yüzünden halk da birkaç kez vergi ödemek zorunda kalınca ayaklanmalar, göçler, iş ve tezgâh bırakma eylemleri arttı. Yolsuzluk önlenemez ölçülere ulaştı.

Padişahlığının ilk yıllarında, Yeniçeri Ocağı’nın bozulmuşluğunu gören III. Mustafa, Yeniçeriler’e ilişememekle birlikte ordunun ve donanmanın yenileştirilmesine çaba gösterdi. Öncelikle topçu sınıfı ile ilgilendi. Baron de Tott adlı Fransız mühendisin çalışmasına olanaklar hazırladı. Ağır topçuluğun yanı sıra, hafif topçu sınıfını oluşturttu. Topçuluk eğitimi için, kapatılan Humbarahâne yerine Kâğıthane’de topçu ve istihkâm okulları açtırdı. 1760’lardaki bu girişim, Türkiye’de mühendislik eğitiminin başlangıcı oldu.

Siyasal açıdan ise, saltanatın ilk beş yılında, Koca Ragıb Paşa’nın yönetimdeki ağırlığını gidererek azaltmaya, gelenekçi bir yaklaşımla, padişahın isterse yargısız idam karan verebileceğini kanıtlamaya çalıştı. 1763’te Ragıp Paşa ölünce daha sert fakat başarısız bir siyaset izlemeye koyuldu. Bu dönemde sık sık sadrazam değiştirdi. Anadolu halkı, “Kapısız Levendat” denen, işsiz güçsüz, parasız eski eyalet askerlerinin oluşturduğu çetelerin zulmü altında inlemekteydi. Orta Anadolu’da, Levend baskısına karşı alman önlemler, III.Mustafa’nın gönderdiği buyruklar olumlu hiçbir sonuç vermemekteydi. Kasaba ve kentlerin güvenliğini sağlamak, halkla devlet ilişkilerini yürütmek işlevini yüklenen âyanlar ise ikinci bir baskı grubu oluşturmaktaydı. Bunlar kendi bölgelerinde, devlet içinde devlet anlayışının tipik örneklerini vermeye başlamışlardı. Merkezden uzak eyaletlerin yöneticileri ise gönderilen fermanları ya uygulayama-makta ya da kişisel çıkarları açısından uygulamak istememekteydiler. Bağdat, Mısır, Suriye gibi büyük eyaletler keyfi yönetiliyordu. Toplumsal ve iktisadi sorunlara çözümler getiremeyen III.Mustafa, dış politikada uzun süre Koca Ragıb Paşa’nın “bekle gör” çizgisini’ izledi. Sadrazam Muhsinzade Mehmed Paşa’nın akılcı ve tutarlı dış politikasını ise gereksiz müdahalelerle çoğu kez saptırdı. Avrupa’nın yaşadığı Yedi Yıl Savaşları’ndan sonra yeni dengeler oluşurken Osmanlı Devleti, yapılabilecek tüm yararlı ittifak seçeneklerinin dışında kaldı. Prusya, Avusturya’ya  karşı Osmanlılar’la anlaşmayı istiyordu. Buna karşı III.Mustafa, Prusya’ya, Rusya’ya karşı birleşme önerisinde bulundu ve bunda ısrar etti. Sonunda II.Friedrich, Rusya Çariçesi II.Katerina ile anlaştı. Öte yandan Osmanlı Devleti’nin uzun zamandan beri, Polonya’nın bağımsızlığına aşırı duyarlık göstermesi ve bu ülkenin Rusya’nın etki alanına sokulması çabalarına şiddetle tepki göstermesi; bu dönemde daha da kesinleşti. Bu, Rusya’nın Gürcistan ve Doğu sorunlarına müdahale etmesinde etkili oldu. Kafkasya’da ayaklanmalar körüklendi, Karadeniz’de büyük manevra ve gösteriler düzenlendi. Leh yurtseverleri ise, Osmanlı Devleti’nin, Rusya’ya karşı savaşa girmesi için yoğun çaba harcamaktaydılar. Tüm bu gelişmelere karşılık, Muhsinzade Mehmed Paşa’nın soğukkanlı ve barışçı siyaseti, savaşı 1768’e kadar erteleyebildi.

Savaştan yana olanların baskısı sonucu Muhsinzade Mehmed Paşa istifa etti. Yeni sadrazam Hamza Paşa, Rus Elçisi Obreskov’a, 6 Ekim 1768 günü, Rusya’ya savaş açıldığını resmen duyurdu. III.Mustafa, kolay bir zafer umudu ile Mart 1769’da orduyu cepheye uğurladı. Aynı günlerde Kırım Hanı IV.Devlet Giray ve sınır boylarındaki komutanlar, Hotin Kalesi önünde Ruslar’a karşı ilk başarıyı elde ettiler.

III. Mustafa “Gazi” sanını aldı. Ülkenin her yanında zafer şenlikleri düzenlendi. Ancak sadrazam ve serdar-ı ekrem (başkomutan) Mehmed Emin Paşa, zaferlerin arkasını getiremeyince III.Mustafa’nın hışmına uğradı ve idam edildi. Yerine getirilen Moldovanlı Ali Paşa, Ruslar’la savaşırken şiddetli yağmurlar yüzünden Turla Irmağı üzerinde büyük kayıplara uğradı. Asker dağıldı. Hotin Ruslar’a bırakıldı. Ördu perişan bir durumda Babadağı’na çekildi. Eflâk ve Boğdan’a giren Rus orduları ancak Özi Kalesi önünde durdurulabildi. Ertesi yıl durum büsbütün Osmanlılar’ın aleyhine döndü. Modern silahlarla donatılmış disiplinli Rus birlikleri karşısında, askerlik deneyiminden yoksun Anadolu gençleri ve disiplinsiz Yeniçeriler hiçbir varlık gösteremediler. Cephede değiştirilen dördüncü sadrazam Halil Paşa, Tuna kıyısındaki Kartal’da bozguna uğradı. Ruslar Kilya Bender’e ve İbrail’e girdiler. Baltıklar’dan yola çıkan bir donanma da Mora’daki Rumlar’ı ayaklandırdı’. İki deniz savaşından sonra Çeşme limanına çekilen Osmanlı donanması Temmuz 1770’te ateşe verildi. Yalnızca Cezayirli Haşan Paşa, birkaç gemi ile kurtulabildi. Bu gözüpek denizci kaptan-ı deryalığa getirildi ve Limni’ nin Ruslar’ca işgal edilmesini önledi.

Karada ve denizde uğranılan yenilgiler III.Mustafa’yı daha sert önlemlere yöneltti. Yeni atamalar ve buyruklar ile 1771’de Tuna boylarındaki gerileyişi geçici olarak durdurabildi. Muhsinzade gibi birkaç deneyimli komutanın çabaları ile Yergöğü geri alındı. Küçük savaşlar kazanıldı. Ancak kış bastırınca Ruslar Tuna’yı geçip, İsakçı ve Tolcı kıyılarını işgal ettiler. Babadağı’nda kışlayan Osmanlı ordusuna baskınlar düzenleyen Rus kuvvetleri aynı yıl, Kırım’a girdi, Kırım hanı ve halkın bir bölümü İstanbul’a kaçtı.

1772’de ikinci kez sadrazamlığa getirilen Muhsinzade Mehmed Paşa, Avusturya ve Prusya’yı araya koyarak barış istedi. Bükreş’te başlayan görüşmelerde, Ruslar Yenikale ile Kerç’in kendilerine bırakılmasını, Kırım’a bağımsızlık verilmesini önerdiler. III. Mustafa, bunları kabul etmedi. Görüşmeler kesildi. 1773 yılı boyunca, Muhsinzade bir oyalama ve savunma taktiği uygularken III.Mustafa da eski Kırım Hanı IV.Devlet Giray’ı, ünlü derebeyi paşalardan Canikli Ali Paşa’nın yanına katarak Kırım’a gönderdi. Bunu, öncekinden daha kapsamlı bir seferberliğin ilan edilmesi izledi. Anadolu’nun olanca insan ve para gücü cephelere çekilmeye başlandı. Bu sırada III. Mustafa felç geçirerek İstanbul’da öldü. Laleli’de yaptırdığı caminin önündeki türbesine gömüldü.

III.Mustafa, aldığı önlemlerle iktisadi, mali ve askeri yapıda bazı reformlar yapmaya çalışmış, buna karşılık devlet yönetimindeki başarısızlıkları bu girişimlerin kökleşmesini engellemiştir.

III.Mustafa, Lâleli Câmii ve yanındaki türbesi, Çakmakçılar’da kendi adıyla bir câmi, Kadıköy’de İskele Câmii Paşabahçe’de İncirliköy Câmii, Üsküdar’da Ayazma Câmii ve zelzelelerde hasara uğraması üzerine yenilediği Fâtih Câmii, yaptırdığı eserlerden bâzılarıdır. 1773’te Deniz Harb Okulunun temelini teşkil eden Mühendishâne-i Bahr-i Hümâyûn ve teknik üniversite mâhiyetindeki Mühendishâne-i Berr-i Hümâyûn açıldı. Zamânında Tüfeklere süngü takıldı.

Ölümünden sonra henüz çocuk yaştaki oğlu III.Selim 1789’da tahta çıkmıştır.

•KAYNAKLAR: Ahmed Resmî, Hülasatü’l-İtibar, 1870; Osmanlı-Baron de Tott, Memories sur les Turcs et tartares, 3 cilt, Rus 1784; Çeşmizade Mustafa Reşid, Çeşmizade Tarihi, 1959; ç İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV. cilt, 1-2 Kısım, •>avail 1978-1983; Vasıf Ahmed, Mehasinü’l-Âsâr ve Hakayıku’l-Ahbar, 1803.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

İlgili Makaleler