Kimdir

İBN-İ CERÎR KİMDİR? HAYATI VE ESERLERİ

Ebû Ca’fer, Muhammed b. Cerîr b. Yezîd et-Taberî el-Âmilî, cihân-şümûl bir şöhret sahibi olan büyük bir âlimdir. (224) târihinde Taberistan’ın Âmil şehrinde doğmuş, (310) senesi Bağdad’da vefat etmiştir. Rahbet-i Yâkub denilen mahallede kâin kendi hanesi içinde husûsî bir kahire defn edilmistir. Kabri el-yevm bir ziyâretgâhdır. Rahmetu’llâhi aleyh.

Bu yüksek âlimin irtihâli, islâm âleminde büyük bir teessür uyandırmış, bu ilim ve kemal güneşinin ufûlü, hassas ruhlara heyecan vermiş, birçok edîblerin, şâirlerin mersiyeler yazmalarına saik olmuştur. Ez-cümle, meşhur şâir İbn-i Düreyd, bu hazîn ufûlü şöylece tasvîr etmiştir :

Seyâhatları Ve Üstadları :

Muhammed bin Cerîr, yirmi yaşına kadar kendi vatanında ikamet edib birçok şeyler okumuş, öğrenmiş, sonra da şâir bir kısım İslâm mütefekkir­leri gibi ma’lûmâtına küşâyiş vermek, İslâm ülkesinin yüksek âlimlerine mü­lâki olmak için seyâhata çıkmış, Müslümanların ilim ve irfan merkezlerini ziyaret etmiş, bahusus Küfe, Basra, Rey, Suriye, Mısır topraklarını gezib do­laşmış, nihayet Hilâfet merkezi olan, İslâm alemindeki muhtelif şuûnun tecellîsine birinci derecede bir saha teşkil eden Bağdad’a giderek orada tavat­tun eylemiş, tedris ile, kıymetli eserlerini tahrîr ile meşgul olmuştur.

Bu pek çalışkan âlim, birçok eâzımdan istifâde etmiş, ez-cümle Muham­med b. Abdi’l-Melik, İshak b. Ebî-İsrâîl, Velîd b. Şücâ’ gibi meşâhirden ha­dîs okumuş, Dâvûd’dan Fıkıh taallüm etmiş, Fıkh:ı Şafiî’yi Mısır’da Rebî’ b. Süleyman’dan, Bağdad’da Muhammed Zağferânî’den ahzeylemiş, Fıkh-ı Mâlikî’yi Yûnus b. Abdi’l-A’lâ’dan ve sâireden, ehl-i Irak’ın fıkhını da Rey’de Ebû Mukaatil’den tahsilde bulunmuştur. Kendisinden de Ebû Şuayb el-Harrânî, Abdü’l-Gaffâr el-Husaybî gibi zevat rivayette bulunmuşlardır.

İbn-i Cerîr’in Tefsîr’deki Mesleği :

İbn-i Cerîr, ilim ve irfan târihinde emsaline pek az tesadüf olunabilecek nevâdirden biridir. Ez-cümle tefsirde, hadîsde, fıkihda, edebiyyatda, târihde teferrüd etmiş bulunuyordu.

Hele İbn-i Cerîr pek büyük bir müfessirdir. Pek derin bir ilim ve fazilet semeresi olan tefsiri, emsaline tesadüf olunamayacak kadar kıymetlidir. Bü­tün İslâm âlimleri bunu i’tirâf edib durmaktadırlar.

Ez-cümle Tezkiretü’l-Huffâz’da deniliyor ki: “Tefsîr-i Taberî’nin bir misli daha tasnîf edilmemiştir.” İmâm-ı Nevevî de diyor ki: “Tefsîr-i Taberi bir misli daha tasnîf edilmemiştir; bu hususta ümmet ittifak etmiştir.”

İmâm-ı Süyûtî de İtkan’da diyor ki :”Tefsîr-i Taberî, tefsirlerin en ,celîli, en azîmidir; kendi vadisinde şâir tefsirlere fâikdir.”

Şâfiîlerin en büyük âlimlerinden olan Ebû Hâmid el-Esferâyînî de demiştir : “Bîr kimse İbn-i Cerîr tefsirini elde edebilmek için Çin’e kadar gidecek olsa bu çok bir şey olmaz.”

Filhakika Tefsîr-i Tabarî, bir ilmî hârikadır; kendisinden sonra bu tarz­da yazılan tefsirler için pek zengin, pek feyizli bir me’haz teşkil etmiştir.

Bu tefsirde ittihâz edilen meslek, şöylece hulâsa edilebilir : Bu tefsirde âyât-ı celîleden herbiri hakkında Resûl-i Ekrem’den, Ashâb-ı Kiram’dan, Tâbiîn’den her ne rivayet olunmuş ise bunlar sırasiyle nakl edil­miş, bunların arasında muhakemeler yürütülmüş, muhtelif tevcihlerden han­gisinin daha râcih olduğu gösterilmiş, âyât-ı Kur’âniyye’den istinbât olunan ahkâm bildirilmiş, i’râba, lisan kavâidine dâir de iktizâ eden bâzı ma’lûmât verilmiştir, işte Cerîr Tefsiri bu muhakeme ve şâire i’tibâriyledir ki, kendi­sinden evvelki rivayet tarîkıyla yazılmış olan bütün tefsirlerden temayüz it­mektedir. Ünvanını hâiz bulunan bu büyük tefsîrin mukaddimesinde şu mebâhis mevcûddur :

1- Kelâmu’llah’ın belagat ve fasâhati;  kelâm-ı beşerden mâ-bihfi-im tiyâzı olan vech-i i’cazı hakkında mütâlâa.

2- Tefsir ve te’vîle, Kur’ân’ın yedi harf üzerine nüzulüne dâir ma’lû­mât.

3- Sahâbe-i Güzin’in, Tâbiîn’in, Tebe-i Tabiîn’in akvâli; bunlardan han­gisinin diğerine müreccah olduğu.

4- Kelimât-i Kur’âniyye’den bâzılarının gayr-i Arabî olub olmadığına, terkiblerin i’râb i’tîbâriyle tevcihine dâir ma’lûmât.

5- Nâsih ve mensûh olan âyetleri irâe.

6- Bid’at erbabının temessükâtına, selef mezhebine göre cevâb i’tâsı.

7- Kur’ân’daki mukattaâtın te’vîli hakkında mütâlâa ve kendi nokta-i nazarını beyan.

İbn-i Cerîr bu tefsirinde lügat i’tibâriyle Ahfeş, Kisâî, Ferrâ’, Kutrub gibi nahiv âlimlerinin eserlerini, rivayet i’tibâriyle de İbn-i Cüreyc, Abdü’r-Rahmân b. Zeyd b. Eşlem, Mukaatil b. Hibbân’ın tefsirlerini me’haz ittihâz etmiştir. Târihde Kelbî, Hişâm, Vâkıdî’den istifâde ettiği halde tefsirinde bunlardan ve Mukaatil b. Süleyman’dan bir şey nakletmemektedir. Bunları müttehem gördüğü için tefsirini zaîf kavillerden sıyânet etmek istemiştir.

Maahâzâ Esbat vâsıtasiyle Süddî-i Kebîr’den, Bişr b. Ammâr vâsıtasiyle de Dahhâk’den rivayette bulunmuş olduğu cihetle tefsiri bu yüzden biraz intikaada uğramıştır.

İbn-i Cerîr’in Hadîs Ve Fıkıhdaki  Mevkii:

İbn-i Cerîr, büyük bir muhaddistir. Binlerce ahâdîs-i şerife ile hafızası­nı tezyin etmişti. Binlerce ahâdîs-i Nebeviyyeyi kitablarında rivayet etmiştir. Fakat bu ahâdîs-i mübârekeyi yalnız böyle bilip yazmakla kalmamış, bunla­rın ahkâmına da bihakkın vâkıf bulunmuştur. Bunların mertebelerini lâyıkıyle idrâk etmiş, bunların ilel ve esbabına tamâmiyle muttali’ olup, hangisi­nin râcih, hangisinin daha kuvvetli olduğunu ta’yîne de muktedir bulunmuş-

Bu cihetledir ki İbn-i Cerîr, aynı zamanda büyük bir fakîhdir. Bütün mezâhib-i fıkhiyyeye vâkıftır. Bununla beraber kendisi de fıkıhda, İslâm huku­kunda bir mezheb sahibidir. Yalnız taklîd ile, başkalarının istinbât etmiş ol­duğu mesaili hıfz etmekle iktifa etmemiş, kanâatine, ilmî tetebbuâtına isti-nâd ederek bir kısım mes’elelerde şâir müctehidlerden ayrılmış, teferrüd et­miş, kendisi de İslâm dünyâsının başhbaşına ilmen, dînen mübeccel bir imâ­mı olmuştur.

Şöyle ki: İbn-i Cerîr, i’tikadca Ehl-i Sünnet ve Cemâat mezhebine sâliktir. îbâdât ve muamelât hususunda ise evvelce Şafiî Mezhebi’ne tâbi’ idi. Bu mezhebin intişârına büyük hizmetlerde bulunmuş, on sene kadar Bağdad’da bu mezheb dâiresinde fetva vermiştir. Fakat bilâhare kendisi de bir müctehid için lâzım gelen dînî ilimler ile bihakkın mücehhez bir hâle gelmiş oldu­ğundan kendi nâmına içtihada kıyam etmiş, öyle bir mezhebi taklîd ile ikti­fa edecek zevâtdan olmadığını âsâr-ı ilmiyesi ile isbâta muvaffak olmuştur.

Yazık ki, bu yüzden bâzı muasırlarının ta’n ve teşnîine uğramış, hattâ hılâfiyyât’a dâir adındaki kitabında İmâm-ı

Ahmed’in hilâfiyyât’a âid mesailinden bahsetmemiş, ve onun bir fakih de­ğil, bir muhaddis olduğunu söylemiş olduğu için Hanbelîlerin hücumlarına ma’ruz kalmış, hükümet kuvvetlerinin müdâhalesine meydan verilmiştir.

Hattâ Zehebî merhum, bu zât hakkında  Onda biraz Şiîlik vardır.” demiştir ki, bu da Zehebî’nin Hanbelî Mezhebi’ne fart-ı meclûbiyyetinden mütehassıl bir duygu.eseri olsa gerektir.

İbn-i Cerîr, haksız yere uğradığı i’tir âzlar dan, hücumlardan kalbi münkesir olmuş, kıymetli eserlerini yazabilmek için müsait zamana ihtiyaç gö­rülmüş olduğundan dolayı olmalıdır ki, son zamanlarında inzivaya çekilmiş, husûsî dostlarından başkasiyle görüşmemeğe başlamıştı.

Filhakika, bu inziva sayesindedir ki, o kadar muazzam eserlerini yazmak imkânını elde edebilmiştir. Yazmış olduğu kitapların varakaları, kendisinin baliğ olduğu günden vefatı târihine kadar olan günlere taksim edilmiş, her güne ondört varaka isabet etmiştir.

Bu azimkar âlimin ilmindeki vüs’ate, zâtındaki gayret ve himmete bak­malı ki, kendisinden ilim ve irfan tahsil eden tilmizlerine hitaben, “Size bir tefsir, bir târih yazacak olsam hoşunuza gider mi? Bundan mahzûz, münbasit olur musunuz?” diye sorar. Onlar da bu eserlerin ne kadar varakadan müteşekkil olacağını sorarlar. Otuz biner varakadan ibaret olabileceğini ha­ber alınca, böyle mufassal eserleri okumaya ömürlerin kifayet edemiyeceğini söylerler. Bunun üzerine o koca âlim, yalnız üçer bin varakalık bir tefsîr ile bir târih yazar, Himmetler ölmüş.” diye teessüfünü izhârdan kendisini alamaz.

İbn-i Cerîr’in  Edebiyattaki, Târihdeki  Mevkii:

İbn-i Cerîr, pek kudretli bir edibdir. Pek kıymetli manzumeleri vardır. O büyük bir müverrihidir. Kâinatın umûmî bir târihini yazmış, hilkatten i’tibâren Hicret-i Nebeviyye’nin (302) senesine kadar olan vak’aları muntazam bir surette zabt etmiştir. Hilkatten Hicret’e kadar olan vakayii işittiği, eski tâ­rih kitablarında, gördüğü, Kütüb-i Mukaddese’de münderic bulunduğu veçhi­le hikâye etmiş, Hicret’den sonraki vakayii de vesaik ve rivâyâta istinâd ile pek mükemmel, vâsi, bir tarzda tesbît eylemiştir.

İbn-i Esîr diyor ki: “Ebû Ca’fer, târihî vak’aları nakledenlerin en sikasıdır.”

İbn-i Cerîr, Bağdad’da İslâm şuûnunu yakından ta’kîb etmiş, İslâm var­lığının uğradığı mühlik sadmelere şâhid olmuş, İslâm ruhunu sızlatan, ağla­tan, heyecanlar içinde bırakan bir kısım acı acı sukutları, ufûlleri, ihtiras­ları, hâileleri derin bir teessür ile temâşâ ‘ederek bunları tedkîk ve tasvire çalışmıştır. İşte bu tedkîk ve tasvirin kıymetli bir mah­sûlüdür. Târih-i Taberî, Târîh-i Ca’ferî unvanlarıyla da yâd olunan bu kitab, târihî eserler arasında müstesna bir mevkii hâizdir. Kıdemi, mevsûkıyyeti, münakkahıyyeti ve münderecâtının vüs’ati i’übâriyle pek kıymetli bulunmakta, müverrihler için mühim bir me’haz teşkil etmek­tedir.

Müellefâtı: Onüç cilt olarak tab edilmiştir.Bu tefsir Nûh Sâmânî’nin oğlu Mansûr nâmına Fârisî’ye tercüme edilmiştir. Fıkha dâir muhtasar bir eserdir. Nâzîr bir eserdir, Aşere-i Mübeşşerenin, Ehl-i Beyt-i Nebevî’nin mevâlînin v’e kısmen İbn-i Abbâs’ın müsnedlerini, rivayet ettikleri bir kısım ahâdîs-i şerîfeyi cami’ bunların hakkında ilm-i hadîs, fıkıh, lügat i’tibâriyle lâzım gelen mütâleâtı hâvidir. îkmâl edilememiştir.Ashâb-ı Kiram ile Tâbiîn’in ahvâline dâir olup Târîh-i Taberî’nin on üçüncü cildi oîmak üze­re Mısır’da tab’ ve neşr edilmiştir.

Me’hazlar: Tezkihetü’l-Huffâz,  Tabüakaatü’s-Sübkî, Târîh-i  Kâmil, Vefeyâtü’l-A’yân,  Keşfü’z-Zünûn,  El-A’lâm,  İslâmda Târih ve Müverrihler.

Zeyl  :  Tefsîr-i Taberî’yi 326 târihinde vefat eden İbnü’l-Ihşîd Ebû Bekr Ahmed b. Alî ihtisar etmiştir. Fakîh, fasîhü’l-lisârı, mu’tezile mezhebine sâlik, zühd ile ma’rûf olan İbn-i Ahşîd’in Fazlü’l-Kur’ân, El-İcmâ’ ve sâire nâmiyle başka eserleri de vardır.

Me’haz :   El-A’lâm.

KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi

İlgili Makaleler