Tarih

Hz. Musa Kimdir, Hayatı, Kıssaları, Asası, Mucizeleri, Peygamberliği

Hz. Mûsa. Beni İsrail (İsraîl Oğullarından) (İbrani) peygamber İmran (Kitab-ı Mukaddes’e göre Amram) adındaki bir şahsın oğludur. Kur’ân’da bu konuda bilgi yoktur. Mısır’da doğmuştur. Yahudilik dini dışında Hıristiyanlık ve İslam’da da peygamber kabul edilir.

Kur’ân’da olsun, sahih hadîslerde olsun, hayat hikayeleri en çok bildirilen büyük peygamberlerden biri ve belki de birincisi Hz. Mûsâ’dır. Kendisine Tevrat vahyedilmiştir. Kur’ân’ın 34 sûresinde 131 âyette 136 defa zikredilir.

İsraîl Oğulları Mısır’da çoğalarak on iki kabileye ayrılmışlardı. Bunlara “Beni İsraîl Esbatı (İsraîl oğullarının torunları)” denirdi. Bunların böyle çoğalmaları, Mısır’ın eski halkı olan Kıptî’lerin hoşuna gitmiyordu. Onun için bunlara eziyet ediyorlar ve dedelerinin ili olan Kenan yurduna çıkıp gitmelerini engelliyorlardı.

Çocukluğu

Bir gün Mısır kâhinlerinden biri, Firavun’a (Kabus ibni Mus’ab adlı hükümdara) şöyle bir haber vermişti: “İsraîl Oğullarından gelecek bir çocuk, Mısır devletinin batmasına sebeb olacak.” Firavun da, İsraîl Oğullarının yeni doğan çocuklarını öldürmeye başlamıştı. İşte bu sırada Mûsa doğdu. Annesi, onu, Firavun tarafından öldürülmesin diye bir sandık içine koyarak Nil nehrine atmayı uygun buldu. Nil nehrinin kenara attığı bu sandığı, Firavun’un zevcesi Asiye ele geçirip açtı. İçinden çıkan pek sevimli ve nurlu çocuğu çok sevdi ve onu kendisine evlâd edindi. Musa’nın annesi de, bir yolunu bularak, kendisini bu seçkin çocuğa süt anne tayin ettirdi.

Hz. Musa, kendisine düşman olacak Firavun’un sarayında besleniyordu. Bu, Yüce Allah’ın ibret alınacak pek büyük bir hikmeti idi.

Peygamberliği

Hz. Musa büyüdü. Bir gün İsrail Oğullarından biri ile sokakta kavga eden bir Kıptî’ye bir tokat attı. Kıptî yere düşüp can verdi. Musa yaptığına pişman oldu. Firavun’dan korkarak Medyen şehrine çıkıp gitti. Orada Şuayb peygamberin kızı “Safura” ile evlendi. Bir süre sonra Mısır’a dönüp gitmek üzere zevcesi ile beraber yola çıktı. Giderken Tûr dağına uğradı. Orada Yüce Allah’ın hitabına kavuştu, kendisine peygamberlik verildi. Büyük kardeşi Harun’la Firavun’u dine çağırmaya Allah tarafından görevli kılındılar.

Firavun ve Mucizeler

Hz. Musa’nın eli ay gibi parladı. Elindeki asa da, dilediği vakit büyük bir ejderha oluverirdi. Bunlar birer mucize idi. O zaman Mısır çevresinde büyücülük çok ilerlemişti. Firavun bu mucizeleri birer sihir (büyü) sanmıştı. Büyücüleri topladı. Bunlar Musa’ya meydan okudular. Fakat Hz.Musa’nın asa mucizesini görünce, büyücülerin hepsi iman ettiler. Bunun bir büyü olmadığını hemen anladılar. Çünkü bu asa bir ejder kesilerek büyücülerin ortaya atmış olduğu hünerlerin hepsini yutmuştu. Eğer Musa’nın gösterdiği şey, bir gözbağcılık olsaydı, böyle yok etme üstünlüğü meydana gelemezdi.

Mısır’dan Çıkış

Çekinmeden Rab olma davasında bulunan Firavun ile Mısır’ın eski halkı Kıptî’ler, Hz. Musa’nın bu mucizesini gördükleri halde, iman etmediler. Daha sonra bir gece, Hz. Musa İsraîl Oğullarını alıp Mısır’dan çıktı. Süveyş denizi bir mucize olarak yarıldı. On iki yola ayrıldı, İsrail Oğullarının on iki kabilesi bu yollardan karşı yakaya geçtiler. Bunları izleyen Firavun ile onun ordusu, suların tekrar kapanması üzerine boğulup gittiler. Yalnız Firavun’un cesedi, suların çarpması ile sahile atılmıştı. Kendi ölümlü varlığına güvenerek yaradanını unutmuş, Tanrılık davasında bulunmuştu. İşte böyle büyük bir gaflet içine düşen bir şahsın akıbeti büyük bir ibret levhası olmuştu.

Hz. Musa artık Firavun’dan kurtulmuş, İsrail Oğulları ile beraber selâmetle denizi geçerek Tiyh sahrasına gelmişti. Onları burada bırakarak “Tur-i Sîna” denilen Tûr dağına gitti. Orada kırk gün kadar Allah’a ibadette, ve yalvarışta bulundu. Mekândan ye zamandan münezzeh olan Allah’ın hitabına kavuştu. Kendisine Tevrat kitabı verildi.

Kavminin Sapkınlığı

Hz. Musa, Tur-i Sina’dan Tiyh sahrasına dönünce, kavminin bir kısmını, Samirî adında birinin altından yapmış olduğu bir buzağıya tapar halde buldu. Bundan çok üzülmüştü. Bunlar Harun peygamberin öğütlerini dinlemeyerek böyle bir sapıklık içine düşmüşlerdi. Sonra tevbe edip yaptıklarına pişman oldular.

Hz. Musa, Ken’an topraklarını, Arz-ı Mukaddes’i almak için Amalika ile savaşmak istiyordu. İsrail Oğulları ise savaştan kaçındılar. Böylece peygamberin bedduasına uğrayarak kırk sene Tiyh sahrasında kaldılar. Aradan bir hayli zaman geçti. İsrail Oğulları arasında çölde büyümüş yiğitler yetişti. Hz. Musa bunları alıp Lût denizinin güney taraflarına götürdü. Daha ileriye giderek Amalika’dan Avc ibni Unk adındaki hükümdara savaş açtı. Şeria nehrinin doğu taraflarındaki beldeleri elde etti.

Hızır ile Yolculuğu

Hz. Mûsa, bir aralık gidip İbrahim peygamberin zamanından beri yaşayan veya Hz. İbrahim ile hicret eden kimselerin soyundan olan Hızır ile görüşmüş, ona verilen “Ledün ilmine (Allah’ın verdiği özel ilme)” şahid olmuştu.

Hızır’ın bir peygamber olduğunu ve kıyamete kadar yaşayacağını söyleyenler vardır. Zülkarneyn ile yolculukta bulunmuş, hayat kaynağına varıp ab-ı hayattan (ölmezlik suyundan) içmekle böyle uzun bir ömre kavuşmuş olduğu söylenmektedir. Bir kısım alimlere göre de, ölmüş bulunmaktadır. Zaten bu gibi büyük şahsiyetlerin ölümleri ile hayatları birdir. Onlar sonsuz ve yüksek bir hayata kavuşmuşlardır.

Vefatı

Hz. Musa rivayete göre, Kenan ili sınırına yakın bir yerde yüz yirmi yaşında olduğu halde Arz-ı Mevud’a giremeden vefat etmiştir. Hz. Âdem devrinin 3868. yılına ve Mısır’dan çıkışlarının 40. yılına rastlar.

İlgili Makaleler