Tarihi Eserler

Fatma Sultan Camii Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Fatma Sultan Camii. İstanbul Babıâli’de XVIII. yüzyılda yaptırılan cami.

İstanbul’da Eminönü semtinde şimdi­ki Vilâyet (eski Babıâli) binasının karşı­sında inşa edilen Fatma Sultan Camii’nden bugüne hiçbir iz kalmamıştır. Cami, III. Ahmed’in kızı ve Sadrazam Nevşehir­li Damad İbrahim Paşa’nın hanımı Fat­ma Sultan tarafından Terzibaşı Pîrî Ağa Mescidi’nin yerinde yaptırılmıştır. Nev­şehirli İbrahim Paşa bu mescidin yakı­nında bir saray inşa ettirirken Fatma Sultan buradaki mescidin harap oldu­ğunu görüp sarayının arazisinden de bi­raz yer ilâve ederek büyük bir cami in­şa ettirmiştir. Devrin ünlü şairi Nedîm. divanında “Târih berây-ı Câmi-i Şerif-i Fâtıma Sultân der Nezd-i Paşakapısf başlığı altında on dört beyitlik bir tarih manzumesinde caminin yapımıyla ilgili bilgi verir:”… 0 hâkân-ı kerîmin duhter-i pâkîze-ahlâkt / Semiyy-i Hazret-i Zeh­ra cenâb-ı Fâtıma Sultân / … Geçerken devlet ü izzetle bir gün gördü kim ol­muş / Saraya muttasıl mescid mürûr-ı dehr ile vîrân / Karin-i izdivacı âsaf İb­rahim Paşa’ya / Buyurdu kasdım etmek­tir bunu bir câmi-i zîşân / … O saat emr edip bu ma’bed-i zîbâyı yaptırdı / Ki olur tarh-ı matbûun temâşâ eyleyen hayran / … Bu mısra’la Nedîmâ söyledi târîh-i it­mamın / Ne a’lâ cami’ ihya etti el-hak Fatma Sultân” (l 140/1727-28). Hüseyin Ayvansarâyî de caminin kapısı üstünde­ki tarih kaydı olarak bu manzumenin son beytini zikreder.

Fatma Sultan Camii’nin yapıldığı yıl­larda yaşayan ve 1141 (1728-29) tarihi­ne kadar geçen olayları kitabında anla­tan Küçükçelebizâde İsmail Âsim Efen­di bu hususta çok geniş bilgi vermekte­dir. Yaptırmış oldukları muhteşem sa­rayın yakınındaki Pîrî Ağa Mescidi’nin harap halini gördüğünde Fatma Sultan bu ibadet yerinin evvelkinden daha ge­niş, kagir bir cami olarak yapılmasını is­temiştir. Caminin içine avize ve kandil­ler asılmış, imam, hatip, müezzin ve di­ğer hizmetliler görevlendirilmiş ve rebîülevvelin sekizinci cuma günü III. Ahmed ve Sadrazam İbrahim Paşa’nın da işti­rakiyle açılışı yapılmış. Şeyh Yahya Efen­di bu açılışta bir vaaz vermiştir. Fatma Sultan kendi camiini ayrıca ziyaret ede­rek şeyhe, vaiz Hasan Efendi ile müte­velli, kâtip, imamlar ve hatibe, Galata Voyvodası Ahmed Ağa’ya, mimar ağaya samur kürkler, müezzinbaşı, na’than ve devirhanlara çuha feraceler, dört müez­zin, beş kayyım, bir kandilci, beş aşirhana 10’ar kuruş ihsan etmiştir.

Ahmed Refik tarafından tesbit edilen bir arşiv belgesinden. 1140 yılının 4 Rebîülevvelinde(20 Ekim 1727) yazılan bir hükme göre Rumeli’de “Paşa sancağın­da Berkofça nahiyesinde senevî 60.000 akçe malı olan Çetrofça ve tevâbii ve yi­ne livâ-yı mezbûrda Manastır ve Florina nahiyelerinde senevî 60.000 akçe malı olan Zagoriça ve tevâbii mukâtaalan, havâss-ı hümâyundan ifraz ve kendilere temlik olunup câmi-i mezbûra vakfol-mak üzere” tahsis edildiği öğrenilmek­tedir. Berkofça ve Manastır kadılarına caminin açılışından dört gün önce yazı­lan bu hüküm inşa tarihine tam uymak­tadır. Fatma Sultan, Patrona Haiil ayak­lanması ile babasının tahttan indirilip kocasının öldürülmesinden üç yıl sonra 17 Receb 1145’te(3 Ocak 1733)henüz yirmi dokuz yaşında vefat ederek Yeni-cami hazîresine defnedilmiştir.

Günümüze kadar gelmeyen Fatma Sul­tan Camii’nin kapısı üstündeki kitabe de yok olmuştur. 22 Zilhicce 1168(29 Eylül 1755) gecesi çıkan Hocapaşa yan­gını Babıâli ve çevresini harap ettiğine göre caminin de zarar gördüğü tahmin edilmektedir. Şem’dânîzâde tarihinde 1175 (1761-62) yılı olayları arasında, yıl­dırım düşmesiyle Yeni Valide Sultan Ca­mii minaresiyle Fatma Sultan Camii’nin yıkıldığı bildirilmektedir. Eğer bu kayıt Paşa kapı sı ‘ndaki (Eminönü) Fatma Sul­tan Camii ile ilgiliyse (başka bir Fatma Sultan Mescidi Topkapı’dadır) bu tarihte cami Önemli ölçüde zarar görmüş de­mektir. 27 Ramazan 1223’te(16 Kasım 1808) Alemdar Mustafa Paşa’nın ölü­müyle ilgili kargaşa sırasında çıkan yan­gının da Fatma Sultan Camü’ne sıçra­mış olduğu akla gelmektedir. Fakat ca­mi, 27 Zilhicce 1241’de(2 Ağustos 1826) ikinci Hocapaşa yangınında ciddi şekil­de harap olmuş ve kapısı üstünde ta’lik hatla işlenen kitabede belirtildiği gibi II. Mahmud tarafından ihya edilmiştir: “Fâ­tıma Sultân’ın ihya etti ruhun pâdişâh / Buldu eski revnakın bu ma’bed-i zîbâ yine / Harf-i cevherdâr ile İzzet dedim târihini / Etti sultân camiin Mahmûd Han ihya yine” (1243/1827-28). Hadîkatü’l-cevâmi’m bir yazma nüshasındaki der­kenarda bu husus şu kayıtla destekle­nir: “Ba’de’l-harîk Haremeyn Hazinesi’nden bina ve imar olunmuştur, 1245”.

Fatma Sultan Camii 1280’den sonra (1863-64) Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî’nin kurduğu, Nakşibendî tarikatı­nın Hâlidî koluna bağlı bir tekkenin mer­kezi olmuştur. Burası, tekkelerin 1925’te kapa­tılmasına kadar İstanbul’un en başta gelen tarikat merkezlerinden biri olmuş­tur. Tekkenin kapanması ile hizmet dışı kalan cami, yanındaki dergâh binası ve şeyh meşrutası ile birlikte bir süre jan­darma koğuşu ve deposu olarak kulla­nılmış, bu arada minaresinin şerefeden yukarısı yıkılmıştır. 1950 yıllarında Tür­kiye Anıtlar Derneği’nce ihya ettirilecek camiler listesine Fatma Sultan Camii de alınmıştı. Fakat bu tasarı gerçekleşme­den 1956-1957 yıllarında “imar” adı al­tında yapılan yıkımlarda cami de birkaç gün içinde yıkılıp ortadan kaldırılmıştır. Sonraları caminin arsası Defterdarlık ta­rafından alınarak oto parkı ve yeşil alan halinde düzenlenmiştir.

Fatma Sultan Camii’nin ilk yapıldığındaki biçimi bilinmemektedir. Herhalde o dönemin zevkine uygun olarak çok zen­gin şekilde süslenmişti. II. Mahmud ta­rafından 1827-1828’de inşa ettirilen ca­mi ise uzunlamasına dikdörtgen biçi­minde olup kesme taştan minaresi XIX. yüzyıl minareleri tipinde idi. Caminin ka­gir duvarlarının sıvası altında ilk binasından bir iz bulunup bulunmadığı araş­tırılmadığı için bu hususta da bir şey söylemek mümkün değildir. Caminin üs­tü kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtül­müştü. Ahşap kaplı olan son cemaat ye­rinden harime açılan kapısı üstünde, harf inkılâbı yapıldığı sırada “gayretli” bir ida­reci tarafından alçı ile üstü kapatılmış tuğranın iki yanında Sultan Mahmud dö­nemi tamirini bildiren dört mısralık ki­tabe bulunuyordu.

Caminin esas mekânında içeride bir mahfille son derece sade bir minber ve mihrap vardı. Duvarlar kalem işi nakış­larla bölümlere ayrılmış, ahşap tavanın ortasında bir şemse yer almıştı. Cami sol tarafında iki sıra halindeki pencere­lerden ışık alıyordu. Sağda ise harime yarım yuvarlak bir çıkma teşkil eden ka­fesli bir mahfil eklenmişti. Yan sokakta olan avlu girişinin üstü kubbeliydi. Av­lunun içinde şadırvandan başka tekke binası ile şeyh meşrutası vardı. Bunlar dış görünüşlerinin sadeliğiyle eski İstan­bul ahşap evlerinden farksızdı.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler