Essar Tebrizî kimdir? Hayatı ve eserleri
Essar Tebrizî kimdir? Hayatı ve eserleri: (1325 – 1390) Essar Tebrizî’nin hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Birkaç kaynakta onun 1325 yılında Tebriz’de dünyaya geldiği ve 1390 yılında da yine orada vefat ettiği yazılıdır. Şairin sanatı ve kendisiyle ilgili en sahih bilgiyi, “Méhr ve Müşteri” adlı eserinden öğreniyoruz. El yazması eserinin sonunda bu eseri ebced hesabı ile hicri 778’de, miladî 1376 yılında tamamladığını yazıyor. Bu tarih de onun doğum ve ölüm tarihlerinin doğruya yakın olduğunu gösteriyor. Nizamî edebî mektebini XIV. yüzyılda devam ettiren şairlerden birisidir. Şairin eserleri Yakın Doğu’da sevilerek okunmuş ve saygıyla anılmıştır. Birçok büyük edip ve şair için kullanılan “Mevlânâ” lâkabı onun için de kullanılmıştır. Onun büyük bir ustalıkla yazdığı “Méhr ve Müşteri” adlı eserinin ünü, ülkeler aşırı yayılmıştır. Doğu, Avrupa ve Rus tenkitçileri onun eserlerini çok değerli bulmuşlardır. Essar’ın hayatı sıkıntılarla geçmiştir. O, Nizamî gibi ağır hayat şartlarına göğüs gererek sade bir hayat yaşamış, eserleri ile halkına hizmet yolunu güdmüştür. Eserlerinde, ilim ve sanat adamlarına yeterince değer verilmediğinden, zamanın yöneticilerinin tutarsızlıklarından yakınmıştır. “Méhr ve Müşteri” adlı eserinde şöyle diyor: “Sanat ve söze kıymet verilmeyen bu Tebriz şehrinde benim kıymetimi kim bilecektir? Eğer Evhedî de buraya gelse, onun da yüzü Getran gibi kara olur. Ancak ben hiç kimsenin minneti altında kalmak istemiyorum. Bu da bana yeter.”
Essar Tebrizî’nin bir divan oluşturacak kadar lirik şiirlerinin olduğunu bazı kaynaklar bildiriyorsa da onun bütün bu şiirlerinden veya divanından geriye sadece bir sakinâme ve birkaç kıt‘a kalmıştır. Ancak Türk edebiyatı için büyük şanslılık ki onun “Méhr ve Müşteri” adlı eseri el yazması halinde günümüze kadar gelip ulaşmıştır. Essar’ın bir de kafiye meselesi üzerine yazdığı
“Elfav-i Fi Té’dadü’l-Gevafi” adlı teorik bir eseri vardır.
“Mehr ve Müşteri” adlı eserin özeti:
“İstehr şehrinde Şapur adlı padişah, veziri ile beraber ava çıkarlar. Bir dağın eteyinde pîrani bir ihtiyara rastlarlar. İhtiyar onların her birisine bir parça ekmek vererek hanımlarına yedirmelerini tavsiye eder ve şöyle der: ‘Din ve devlet denizinden sizin saltanatınıza lâyık iki gevher nasibiniz olacaktır ki, birisi Asef, diğeri Cemşid gibi’
Şah ve vezir tavsiyeye uyarlar. Gerçekten belli süre geçtikten sonra her ikisinin de oğlu olur. Şah oğlunun adını Mehr, Vezirin oğlunun adını ise Müşteri koyar. Çocuklar bir yerde büyürler. Özel hocalar tutarlar. Hocalar bu çocuklara zamanın bütün bilgilerini öğretirler. Tıp, matematik, felsefe, astronomi, edebiyat, fıkıh, musikî… Bütün bu ilimlerle birlikte ata binme, savaş oyunları yapma, yüzme gibi eğitimler de alırlar. Mehr ve Müşteri büyük bir hevesle okumaktadırlar. Birbirleriyle de çok samimidirler. Şahın muhafızı, kendi oğlu Behram’ın da Mehr ile arkadaş olmasına ve onunla birlikte okumasına müsaade etmesini Şah’tan ister. Şapur Şah, kabul eder. Ne yazık ki Behram çok kötü karakterli bir çocuktur. O Mehr ile Müşteri’nin samimiyetlerini kıskanır. Mehr’i yanına çekip Müşteri’yi uzaklaştırmaya kalkışır. Bunu kendisi yalnız başaramaz, hocasını aldatarak onun da yardımını alır. Hoca, Behram’ın yalanına aldanarak Şah’a Mehr’in Müşteri ile çok yakın olmasından derslerine iyi çalışmadığını söyler. Şah, Vezirini çağırıp oğluna başka öğretmen görevlendirmesini söyler. Müşteri’yi çocuğunun yanından uzaklaştırır. Bu ayrılık Mehr’i de Müşteri’yi de çok üzer. Sarayın hademelerinden birisinin oğlu Bedr, Müşteri’ye ne kadar öğüt verirse de onu teselli edemez. Bu arada Müşteri’nin vezir olan babası ölür. Saray görevlileri Müşteri’nin sadık bir vezir olabileceğini Şah’a söylerler. Ancak Şah onun beceriksiz birisi olduğunu söyleyip bu teklifi reddeder. Müşteri bu duruma çok üzülür ve gece yüzünü gökyüzüne çevirip derdini yıldızlara söyleyip ağlar. Bedr’in tavsiyesi ile Müşteri Mehr’e yazar. Bedr, mektubu Mehr’e ulaştırır. Mehr mektubu okuduktan sonra çok üzülür, o da Müşteri’ye yazar. Behram tesadüfen bu mektuplardan birisini bulur ve Şah’a götürür. Müşteri’nin mektuplarla Mehr’i meşgul ettiğini söyler. Şah buna çok kızar ve Müşteri’yi öldürtmek ister. Ancak yeni vezir Behzat’ın ısrarıyla Şah, Müşteri’yi öldürmekten vazgeçer. Müşteri’nin ülkeden çıkarılmasını ve Mehr’in de zincire vurularak zindana atılmasını emreder. Behzat, Müşteri ve Bedr’e at, silah ve para vererek hemen ülkeyi terketmelerini sağlar. Müşteri derdini Güneşe (Mehr’e) anlatmaktadır. Irak’a doğru giderler. Yolda eşkıyaların kalesine varırlar. Eşkıyaların lideri Şahbaz, Müşteri’nin vakarına, bilgisine ve sanatkârlığına hayran kalır. Müşteri onlara ud, tambur çalar. Şahbaz onlara dokunmaz, hürmetle yolcu eder. Müşteri ve Bedr sıcak güneşin altında bir hafta yol giderler. Açlık ve suzuzluktan bîtap düşerler.
Mehyâr adında bir genç, grubuyla birlikte yardımlarına ulaşır. Diğer taraftan Şah, Müşteri gittiği için Mehr’i zindandan çıkarttırır. Mehr, Müşterinin başına gelenleri öğrenince çok üzülür. Önce Müşteri’nin bir resmini yaparak onunla teselli bulmak ister. Bu daha da hasretini artırır. Mehr bu ayrılık acısına dayanamaz ve dostu Esad, Cevher ve Seba ile birlikte Müşteri’yi aramak için saraydan kaçarlar. Ne yazık ki onlar yanlışlıkla ters yöne, Hindistan’a doğru, giderler. Mehr’in annesi oğlunun saraydan kaçmasına çok üzülür. İki arkadaşın bu hâle gelmesinden Behram’ı sorumlu tutar. Bu durumu hisseden Behram, Mehr’i bulup getirmek için Şah’tan izin ister. Behram bir grup görevli ile Mehr’i aramaya çıkar. Ne var ki onlar da Mehr’in değil, Müşteri’nin gittiği yöne gider. Müşteri ile Bedr, Müşteri’nin akrabalarından Mehrab’a rastgelirler. Birlikte Azerbaycan’a taraf dönerler. Azerbaycan, Aran, Muğan ve Şirvan taraflarını gezerler. Hazar Denizi’nin kıyısı boyunca ilerlerler. Deniz kenarında Behram, Müşteri’yle karşılaşır. Müşteri, Bedr ve Mehrab’ı tutup tüccarların gemilerine bindirirler. Behram onların hırsız olduklarını kendisinin hazinedârını öldürdüklerini söyler. Behram’ın yirmi görevlisi de onun sözlerini tasdik ederler. Müşteri’yi iki arkadaşıyla birlikte denize atarlar. Onlar iyi yüzme bildiklerinden boğulmazlar, denizde yüzen tahta parçalarına tutunarak Derbend sahiline çıkarlar. Kıpçak ve Gaytak etrafını dolanıp Elbruz Dağı eteklerine ulaşırlar. Burada Müşteri büyük kahramanlık göstererek insan yiyenlerle dövüşür ve onları dağıtır.
Diğer taraftan Mehr, Esat ve Cevher, Müşteri’yi Hindistan tarafında aramaktadırlar. Onlar da denizde gemi ile yolculuk ederken gemi fırtınaya tutulur, denize düşerler, tahta parçalarına tutunarak sahile çıkarlar. Bunlara Şeref adında bir tüccar tesadüf eder. Tüccar Şeref’le birlikte Mehr ve arkadaşları Harezm’e giderler. Yolda Mehr, kılıç ile bir aslanı öldürür. Haramilerle savaşır ve onları yener. Bu arada Şeref, Mehr’e Harzemşah Keyvan Han’ın kızı Nahid’den söz açar. Nahid’i Mehr’e lâyık görerek onunla evlenmesini öğütler.
Harezm’e varırlar. Şeref, Mehr’i Keyvan Şah’a götürür. Keyvan Şah, Mehr’in bilgisine ve yeteneklerine hayran kalır. Hanımı Şemmebanu’ya ondan bahseder. Mehr’in şah oğlu olduğunu da öğrenince kızlarını ona vermeyi uygun görürler. Mehr ise arkadaşı Müşteri’yi bulmadıkça evlenmesinin imkânsız olduğunu söyler. Bu arada Semerkant hükümdarı Karahan, Nahid’i oğluna ister. Keyvan Şah, kızının taliplisinin olduğunu söyler. Karahan kızı zorla almak ister. Savaş olur. Mehr’in gayretleri ile Karahan ve onun oğlu Yıldız yenilir. Bu sırada Müşteri arkadaşları ile birlikte Harezm’e gelirler. Bir çeşmenin başında Mehr ve nişanlısı Nahid ile karşılaşırlar. Müşteri Mehr’i ve arkadaşlarını da alarak Keyvan Şah’ın yanına varırlar. Orada Behram’la yüzleşir. Şah, Behram’ın hainliğini öğrenir. Arkadaşları ile birlikte öldürülmelerini emreder. Ama Müşteri onların affedilmesini sağlar. Behram serbest bırakılır. Fakat hemen o anda dili tutulur ve deli olup kalbi durarak ölür.
Müşteri bulunmuştur, şart yerine gelmiştir. Mehr ile Nahid’in düğününü yaparlar. Mehr mutludur. Hem arkadaşı Müşteri’ye kavuşur hem de Nahid ile evlenir. Ancak Mehr vatanını, özlemiştir.
“Eger bir yo{sul ġurbetde şah da olsa
O her a{şam yéne “veten” déyib ah çeker.”
Keyvan Şah onları yolcu eder.
Şapur Şah, oğlunun, gelininin ve Müşteri’nin dönüşüne çok sevinir. Behram’a lanet eder. Mehr’i ülkenin şahı ilan eder. Müşteri’yi de ona vezir yapar. Müşteri vezir olmayı reddeder, inzivaya çekilir. Nuranî ihtiyarın dediği “Din ve devlet denizinden iki gevher” sözleri gerçek olur. İki dost ayrı mekânlarda bulunsalar da daima kalben birlikte olurlar. Birlikte hastalanır birlikte iyileşirler.
Mehr ve Müşteri aynı günde ölürler. İkisi de aynı yerde defnedilir. Nahid de Mehr’in ölümüne tahammül edemez o da ölür.
Essar Tebrizî’nin “Méhr ve Müşteri” Adlı Eserinden Bölümler:
MÉHR VE MÜŞTERİNİN BİRGE DERS O┬UMASI
Éy könül, sen tamam bildin élmdeki hikmeti
Ki, ġaldırdın yükseklere bayraġ kimi sen’eti.
Me’naları derk édene élmin özü sübatdır,
Deġġet étsek élm ü emel esil âb-i heyatdır.
Her kesin ki, bu né’metden bir azacıġ payı var,
O bilir ki, cehl ağacı ancaġ ölüm vérer bâr.
Béle dédi hikmetlerden {eber véren bir fâzil:
Mentiġ ile hikmet öyren, her bir gizli sirri bil!
Méhr şahlıġ semasında güneş kimi gözeldi,
Be{tiyarlıġ üfüġünden tülu’ édib yükseldi.
Günden güne artdı onun ezemeti, celâlı,
Ġabiliyyet zirvesine ġal{dı onun kemâlı.
Gören kimi onda böyük leyaġet var, ağıl var,
Hünermendlik te’limine ġerar vérdi hökmdar.
Ölkesinde vardı kâmil, feziletli bir ustad,
Her bir ilme vaġiflikde çı{armışdı böyük ad.
Ferman vérdi de’vet olsun saraya o durmadan,
Ona {el’et, hediyyeler vérilsin bol, firavan.
Müellimi getirerek şaha teġdim étdiler,
Şehzâdeyle Müşderi’ni ona teslim étdiler.
KAYNAK: İRAN TÜRK EDEBİYATI ANTOLOJİSİ, Yard. Doç. Dr. Ali KAFKASYALI, ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ ERZURUM-2002