Tarihi Eserler

Eşrefoğlu Rumi Camii -İznik- Tarihi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Eşrefoğlu Rûmî Camii. İznik’te XV. yüzyılda Eşrefoğlu Rûmî adına yaptırılan ve orijinal şekli günümüze ulaşmayan cami.

Eşrefzâde veya Eşref-i Rûmî Camii adlarıyla da anılan ve Yunan işgali sıra­sında tamamen ortadan kalkan cami­nin ilk yapısından günümüze yalnızca minaresiyle hazîre kısmı ulaşmıştır. Ca­mi, İznik’te yaşamış ve burada ölmüş olan Kâdiriyye tarikatının Eşrefıyye kolu­nun kurucusu ünlü mutasavvıf Eşrefoğ­lu Rûmî (ö. 874/1469-70) adına inşa edil­miştir. Eski fotoğraflarda Eşrefoğlu Rû­mî’nin türbesinin de caminin hemen bi­tişiğinde olduğu görülmekte, ancak iş­gal sırasında o da tamamen yıkıldığı için günümüzde şeyhin kabrinden başka her­hangi bir izine rastlanmamaktadır. Ca­minin inşa tarihi ve banisi belli değildir. Yalnız burada 1485 yılında Fâtih Sultan Mehmed’in eşi Mükrime Hatun tarafın­dan bir cüz okuma vakfının kurulduğu bilinmekte ve bu durum yapının bu ta­rihten önce yapılmış olduğu görüşüne kesinlik kazandırmaktadır. Cami, büyük ihtimalle Eşrefoğlu Rûmî’nin ölümünden sonra türbe ile birlikte veya türbeden hemen sonra ona yakın bir tarihte inşa edilmiş olmalıdır. Minarenin camiden ayrı ve türbe duvarına bitişik yapılması da aynı ihtimalleri hatırlatmaktadır.

Geçmişte yapılan araştırmalardan ve mevcut fotoğraflarından hakkında bilgi edinilebilen Eşrefoğlu Rûmî Camii’nin uzunlamasına dikdörtgen planlı, düz ça­tılı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Dev­şirme dört sütuna oturan beş kemerli, yanları kapalı ve hayli derin bir son ce­maat yeri ile dışa açılır. Ortada yer alan kapının iki yanında simetrik olarak alt­ta büyük, üstte küçük birer penceresi bulunmakta ve bunların kapıya uygun düşecek şekilde sivri kemerlerle donatıl­dıkları görülmektedir. Duvarlar düzen­siz taş ve tuğla sıralarıyla meydana getirilmiştir. Yapının iç kısmında sekiz ah­şap direk üzerine oturan bir müezzin mahfili bulunmaktaydı. Mukarnaslı kavsarası dışında bütünü ile çini kaplı olan mihrap, iç mekânın en dikkat çekici un­surlarından biriydi. Yapıdan ayrı tutul­duğu ve bitişikteki türbenin köşesinde yer aldığı bilinen, halen şerefeden yuka­rısı eksik ve çelik kuşaklar içine alınmış olan minare, yüksek bir çokgen kaideye oturmakta olup tamamen tuğladan örülmüş silindirik bir gövdeye sahiptir. Göv­desinde ve şerefe altında dikdörtgen ve kare levhalardan meydana gelen çini ku­şaklardan başka şerefe altındaki mu-karnasların arasına da aynı tarzda çini levhalar yerleştirilmiştir. Bu çinilerin IV. Murad zamanında yaptırılan onarım sıra­sında konulduğu bilinmektedir; bu ona­rımda cami ve türbenin içi de çinilerle kaplanmıştır. Özellikle camide son cema­at yeriyle harimin duvarlarını ve mihra­bın üzerini kaplayan çinilerin son dere­ce zengin olduğu mevcut fotoğraf ve çi­zimlerden anlaşılmaktadır. Bu çinilerden halen İznik Müzesi’nde bulunan çok sayıdaki parçasının sır altı tekniğinde yapıldığı ve XVII. yüzyıl için hayli kalite­li olan bir işçilik yanında desen ve renk açısından da önemli özellikler sergiledi­ği görülmektedir. Çok değişik çiçek de­senleri ihtiva eden bu parçalar arasında kitâbeli olanlar Özellikle dikkat çekici­dir. Eşrefoğlu Rûmî Camii ve Türbesi’-nin çinilerinden günümüze ulaşan bu kı­sıtlı malzeme, XVII. yüzyılda artık geri­lemeye başlayan İznik çiniciliğinin son dönem örnekleri olması bakımından da ayrıca değer taşımaktadır. Camiyi önem­li kılan başka bir husus da yapının İznik’­teki tek çinili eser olmasıdır. Osmanlı-lar’ın birinci derece çini yapım merkezi olan İznik’te üretim, başından beri im­paratorluğun önde gelen merkezlerinin ihtiyaçları doğrultusunda daima dış tü­ketime yönelik olmuştur.

Eşrefoğlu Rûmî Camii’nin, elli yıl ön­cesine kadar etrafında bulunan kalıntı­lardan geniş bir yapı topluluğuyla çevri­li olduğu anlaşılmaktadır. Fotoğraflarda şadırvanlı bir avlu içinde, caminin hemen bitişiğinde Eşrefoğlu Rûmî’nin dikdört­gen planlı büyük türbesinin yer aldığı görülmektedir. Türbe, batı cephesinin kuzey ucundaki bir kapı ve pencere ara­cılığıyla revaklı, güney duvarı mihrap nişli küçük bir avluya açılmakta, türbenin kuzey cephesinin Önünde ise Eşrefoğlu Rûmî’nin eşyalarının sergilendiği kare planlı özel bir bölme bulunmaktaydı. Eski yayınlardan, caminin hemen yakınında küçük ölçülerdeki bir hamamın izlerine rastlandığı ve yapıların güneyinde görülen kalıntılarla etraftaki geniş bir alana yayıl­mış izlerin de büyük bir tekke komplek­sine ait olduğunun sanıldığı öğrenilmek­tedir. Bu durumda, Eşrefoğlu Rûmî’nin tekkesi etrafında tarikata ait bir merkez meydana getirme düşüncesiyle kurul­muş ve zamanla eklenen yeni yapılarla genişletilerek şekillendirilmiş bir külli­yenin varlığı söz konusu olmaktadır.

Tamamen harap olduktan sonra 1954 yılında cami derneği tarafından basit bir tarzda kagir olarak yapılan ve aynı yıl ibadete açılan cami günümüzde de kul­lanılmakta. Eşrefoğlu Rûmi’ye ve yakın­larına ait bazı kabirler de minare ile ca­minin sağ tarafı arasında kalan açık ha-zîrede bulunmaktadır.

TDV İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler