Edebi Şahsiyetler

Elvan-ı Şirazi Kimdir,, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Elvân-ı Şîrâzî (ö. 829/1426’dan sonra) Tercüme-j Gülşen-i Râz adlı eseriyle tanınan mutasavvıf şair.

Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Orhan Gazi zamanında Ana­dolu’ya yerleşen Türkleşmiş İranlı bir aile­ye mensup bulunduğu ve ataları Şîrazlı olduğundan Şîrâzî nisbesiyle tanındığı ileri sürülmektedir. Latîfî, “şeyh” unva­nıyla anılan Elvân-ı Şîrâzrnin Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halifelerinden veya dost­larından olduğu rivayetini nakletmek-teyse de Hacı Bayram ve Bayramiyye ta­rihiyle İlgili eserlerde bu konuda kesin bir delil yoktur. Tercüme-i Gülşen-i Râz’ tamamladığı 829 (1426) yılında elli ya­şında olduğunu bildirmesinden hareket­le 779’da (1377) doğduğunu söy­lemek mümkündür. Elvân-ı Şîrâzî’nin ölüm tarihi de belli değildir. Thury Jozsef onu Aşık’Paşa’nın oğlu Elvan Çele­bi ile karıştırmıştır. Bursalı Mehmed Tâ-hir’in Elvan Çelebi’ye isnat ettiği şiirler İse Elvân-ı Şîrâzîye aittir.

Divan şiiri estetiğinin henüz oluşma­dığı bir dönemde yaşayan Elvân-ı Şîrâ­zî’nin şiir mecmualarında yer alan şiir­leri sade bir Türkçe ile yazılmıştır. Seni Bey, “Eş’ârında olan selâset ve elfâz-ı nazmında silk olan letafet değme şairin şiirinde yok”tur ifadesiyle onun bu özel­liğine dikkat çeker.

Elvân-ı Sîrâzî, İranlı mutasavvıf şair Mahmûd-ı Şebüsterfnin (ö 720/1320 I?]) Gülşen-i fldzadlı Farsça eserinin tercü­mesiyle tanınır. Horasanlı sûfî Ernîr Hü-seynfnin hikemî ve tasavvuf! konularla İlgili on beş kadar sorusuna Şebüsterf-nin manzum olarak verdiği cevaplardan oluşan Güîşen-i Râz, özellikle vahdet-i vücûd anlayışını benimseyen sûfî çevre­lerce büyük ilgi görmüş ve âdeta bir ta­savvuf klasiği niteliği kazanmıştır.

Müellifin bilinen tek eseri olan Ter­cüme-i Gülşen-i Râz 829 (1426) yılın­da II. Murad için kaleme alınmıştır. Aslı gibi mesnevi tarzında ve “mefâîlün me-fâîlün feûlün” kalıbıyla yazılan eser yak­laşık 3000 beyitten meydana gelmek­tedir. Tercümenin 180 beyit kadar tu­tan giriş kısmında bir tevhid. na’tlar, II. Murad hakkında bir methiye ve “sebeb-i te’lîf” bölümü yer alır. Daha sonra Gül­şen-i Râz’n tercümesine geçilir. Eser kelime kelime yapılmış bir çeviri olma­yıp geniş ve ilaveli bir tercümedir. Elvân-ı Sîrâzî, 999 beyitten (bazı nüshaları 1008 beyit) meydana gelen Gülşen-i Râz’ yaptığı eklemelerle aslının üç katına çı­karmıştır. Bu bakımdan Şîrâzrnin ese­rine bir tercümeden ziyade şerh demek daha uygun olur.

Emîr Hüseynînin, Gülşen-İ Râz’m esa­sını teşkil eden “düşünce nedir; neden düşünce bazan ibadettir bazan günahtır; kendinden kendine git derler, bunun mânası nedir; sâlik nasıl kişidir, vahdet sırrına kim vâkıf olur; arif olan neyi bi­lir ve anlar; kimdir ene’l-hak diyen” gi­bi sorularına Şebüsterî vahdet-i vücûd anlayışı çerçevesinde cevaplar vermiş, El­vân-ı Şîrâzî ise tercümesinde birçok âyet ve hadis zikrederek eseri daha kolay an­laşılır hale getirmiştir. Kitabın sonunda, Güîşen-i Râz’m son sorularından olan “mâna eri sözünde göze, dudağa işaret etmekle ne murat eder; şarabın, mu­mun, güzelin anlamı nedir; meyhaneye düşmek, sarhoş olmak ne demektir; put, zünnâr, tersâ, küfürden maksat nedir” şeklindeki sorular genişçe izah edilmiş­tir. Böylece tasavvuf sembolizminin Türk edebiyatına ilk olarak Elvân-ı Şîrâzî’­nin bu eseriyle girdiği söylenebilir. Sade bir dille kaleme alınan, rahat bir söyle­yişin hâkim olduğu Tercüme-i Gülşen-i Râz divan şiirinin gelişmesinde etkili ol­muştur.

Elvân-ı Şîrâzfden sonra yaşayan Bay-rarnî-Şemsî şeyhlerinden İbrahim Ten-nûrî (ö. 887/1482), mesnevi tarzındaki Türkçe Gülzâr-ı Ma’nevî adlı eserini te­lif ederken Gülşen-i Râz tercümesinden ilham almış ve aynı vezni kullanmıştır. Bayramı melâmîlerinden Sarı Abdullah Efendi Semerâtü’l – fuâd’mm birçok ye­rinde Elvân-ı Şîrâzrnin tercümesinden iktibaslar yapmıştır. Daha çok vahdet-i vücûd anlayışını benimseyen Bayramiy­ye tarikatı mensupları arasında rağbet gören Tercüme-i Gülşen-i Râz’m çe­şitli kütüphanelerde birçok yazma nüs­hası bulunmaktadır. Bu nüshalar arasında özellikle İstanbul Üni­versitesi Kütüphanesi’ndeki nüsha, eserin telif edildiği dönemde ve ha­rekeli nesih hattıyla İstinsah edilmesi ba­kımından önemlidir.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler