ÇATIŞMA TEORİSİ
ÇATIŞMA TEORİSİ
Çatışma teorisi
toplumsal dinamizmin, toplum yapısında yer alan çeşitli unsurlar arasındaki
çatışmalar tarafından belirlendiğini savunan teoridir. Çatışma teorisi toplumu
bir çatışmalar bütünü olarak ele alır.
Toplumsal çatışma
çeşitli şekillerde ortaya çıkar ve rekabet, fiilî fiziksel şiddetin işlemediği
yerde başkaları tarafından arzulanan avan-
tajların ya da
kaynakların kontrolü konusunda bir çatışmayı ifade eder. Düzenlenmiş rekabet,
üzerinde anlaşmaya varılmış kuralların çatısı içinde çözümlenen bir tür
barışçı çatışmadır. Piyasalar hem düzeni, hem de karışık rekabeti içerirler.
Diğer çatışmalar daha şiddetli olabilir ve güç kaynaklarını harekete geçiren
partiler tarafından alaşağı edilecek olan yöneticiler tarafından bu durum
engellenemez.
XIX.yüzyılda ve
XX.yüzyılın başlarındaki toplum teoricileri toplumdaki çatışma konusuyla
İlgilenmişlerdir. Bununla birlikte, XIX.-yüzyılın ortalarında işlevselciler
(fonksiyona-listler), toplumsal bütünleşmeyi ve ortak değerlerin uyum
sağlayıcı etkisini vurgulayan birlikçi bir toplum ve kültür anlayışı lehine
çatışmayı ihmal etmişlerdir. İşlevselciler, çatışma olayını ele aldıklarında
ise onu sağlıklı bir toplumsal organizmanın olağan durumu olmaktan çok,
hastalıklı (patolojik) bir durum olarak gördüler.
1950 ve 1%0’larda bazı
sosyologlar K.Marks ve G.Simmel’i bu amaçla kaynak alarak zamanın baskın
görüşü olan işlcvselciliğc karşı ‘çatışma teorisi’ adını verdikleri şeyi
canlandırmaya giriştiler. Marks, toplumun bütününün sermaye ve emeğin
çıkarlarını temsil eden iki temel sınıfa bölündüğü toplumsal çatışmaya ilişkin
çatışma dikatomik bir model ortaya koydu. Simmel bir yandan çatışmanın önemini
vurgularken, öbür yandan ne çatışmanın sonunda mevcut toplumsal düzeni tahrip
edebileceği varsayımını, ne de dikatomik modeli be-nimsedî. O İnanıyordu ki,
çatışma toplumsal kararlılık adına olumlu işlevlere sahiptir ve gruplar ve
kolektivitelerin korunmasına yardım eder. L.Coscr çatışmanın genellikle çoğulcu
karmaşık toplumlarda işlevsel olduğunu gösteren Simmclci bir perspektif
geliştirdi. O, enine kesilmiş çatışmaların -ki bunların İçinde bîr tartışmaya
katılan kişi bir başkasına muhaliftir- bir eksen üzerine düşen çatışmaları koruduğunu
ve toplumu dikatomik çizgiler boyunca böldüğünü iddia etti. Karmaşık toplumlar,
kararsızlığı muhafaza edecek dengeleyici bir mekanizma sağlayan çıkarlar ve
çatışmaların çoğulluğunu içerir. R.Dahrendorf benzer biçimde çalışmaların
enine bölücü olduğunu, üstüste gelmediğini, Marks’tan farklı olarak iddia
ederek, tüm toplumsal kurumlardaki temel çatışmanın sermayeden çok güç ve
otoritenin bölüşümüyle ilgili olduğunu savundu. Ona göre bu antagonistik
çıkarları üreten, esasında egemenlik ve itaat İlişkisidir. O, ekonomi
içindeki endüstriyel çatışmayı başarılı bir şekilde kontrol altına almanın
özellikle bu bağlamda önemli olduğunu düşünmüştür.
D.Lockwood, Marksİzmde
zımnen bulunan ‘sistem’ ile ‘toplumsal’ çatışma arasında bir ayrım yaptı.
Sistem çatışması, kurumlar uyum içinde olmadığı zaman meydana gelir. Örneğin
siyasa] alı sistem ekonomik alt sistemin ihtiyaçlarıyla çalışan politikalar
peşinde koştuğu zaman, toplumsal çatışma İse kişiler arası olup yalnızca
toplumsal etkileşimler çerçevesinde ortaya çıkar.
İşlcvselcİliğin
çöküşüyle birlikte, 1970’lerde sosyal bilimlerde Marksist ve Wcbercİ yaklaşımlarda
görülen canlanma, çatışma kavramını teori ve analizin merkezinde yer aldığı
eski yerine yeniden oturttu.
(SBA) Bk. Konsensüs;
Rekabet.