Tarih

Benito Mussolini Kimdir, Hayatı, Faşistliği

Benito Amilcare Andrea Mussolini. İtalyan devlet ve siyâset adamı İtalyan Faşizmi’nin kurucusu ve Avrupa’nın ilk faşist diktatörü (29 Temmuz 1883’te Forli eyaleti Dovia di Predappio yakınalrında doğdu, 28 Nisan 1945’te Como Gölü uakınında Dongo’da öldürülürdü).

Babası sosyalist fikirli bir demirci, annesi de köy öğretmeniydi. Ona Meksikalı devrimci Benito Juares, bir anarşist olan Amilcare Cipriani ve Romagna’lı bir sosyalist olan Andrea Costa’nın adlarını verdiler. İlk ve orta öğrenimde saldırgan ve disiplinsizliğiyle dikkati çekmiş ve iki okuldan da arkadaşlarını çakıyla yaralamaktan atılmıştı. 1901’de On sekiz yaşında öğretmen oldu aynı yıl İtalyan Sosyalist Partisi’ne üye oldu (PSİ), bir yıl sonra yüksek tahsil için İsviçre’ye gitti. Çeşitli işlerde çalıştı, ayrıca Kant, Spinoza, Kropotkin, Nietzsche, Hegel, Marx, Kautsky, Sorel gibi düşünürlerin eserlerini okudu. Hiçbirinin görüşlerini tam olarak benimsemedi, sadece belirli noktalarda etkisi altında kaldı. Burada ihtilalci sosyalistlerle giriştiği faaliyetler netîcesinde devâm ettiği Lozan Üniversitesinden kovuldu. İtalya’ya geri dönerek askerliğini yaptıktan sonra Avusturya İmparatorluğunun elinde bulunan Trento’ya giderek sosyalist gazetelerde çalıştı. Bir süre sonra faaliyetleri sebebiyle Avusturya polisi tarafından sınırdışı edilince İtalya’ya döndü. “Gerçek Dinsiz” imzasıyla çeşitli sosyalist gazetelere yazılar yazdı. Lotta di Classe (Sınıf Mücâdelesi) adlı gazetesini kurdu. 1911’de Grovanni Giolilti hükûmetinin Trablusgarb’ı işgâlini, sınıf savaşı teorisine inandığı için emperyalistlikle vasıflandırıp karşı çıktı. 1912’de (PSİ) resmî yayın organı Avanti’nin (İleri) yayın yönetmenliğine getirildi. Burada savaş aleyhtârı bir tutum tâkip ederek gazetenin satışını iki katına çıkardı. Ama çok geçmeden savaş lehinde propagandaya girişince görevinden alındı. Avusturya’ya karşı savaşa girilmesini savunan bir yayımcının mâlî desteğiyle çıkan İl Popolo d’İtalia (İtalya Halkı) gazetesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Gazetedeki yazılarında faşist görüşlerini ortaya koyunca Sosyalist Partiden ihraç edildi. 1915’te İtalya savaşa girince orduya katıldı ve 1917’de eğitimde yaralanıp geri döndü.
tarih/mussolinihitler
Büyük ümitlerle I.Dünyâ savaşına katılan İtalya, savaştan sonra beklediğini bulamamanın hayalkırıklığı ve tatminsizliğiyle karşılaştı. Sömürge dağıtımından pay alamadığı gibi, ekonomik hayâtı da felce uğradı. Sosyalizm, komünizm ve sendikalizm gibi fikir akımları, liberal demokrasinin yanında güçlenmeye başladı. Bu sırada Mussolini, 23 Mart 1919’da Milano’da Fasci di Combattimento ismiyle ilk faşist hareketleri başlattı. Paris Barış Konferansında küçük düşürülen İtalyan milletine parlak bir gelecek vaadiyle komünist ve sosyalistleri de hedef alan kesif bir propaganda faaliyetine girişti. Akdeniz’e “bizim deniz” (mare nostrum) diyerek, eski Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırmaya çalıştı. 1921 seçimlerinde parlamentoya otuz beş milletvekili soktu ve Faşizm giderek cemiyetin bütün kesimlerinde taraftar topladı. I.Dünyâ Savaşının ülkelerde doğurduğu düzensizlik ve istikrarsızlık, disiplin taraftarı rejimlerin modasını güçlendirirken İtalyan halkı da, Faşizmin otoriter rûhuna sarıldı. “Kara gömlekliler” askerî birlikler şeklinde teşkilâtlanmaya başladılar. Kasım 1921’de Roma’da toplanan Faşist Kongresi partileşme kararı aldı ve 300.000 kayıtlı üyesi olan PNF (Partito nazionale fascista-Ulusal Faşist Parti) kuruldu. Mussolini, 30 Ekim 1922’de Napoli’den Roma’ya yürüyüşe geçerek hükûmet darbesine hazırlandı. Bunun üzerine İtalya Kralı tarafından başbakanlığa getirildi.

1925-1926 yıllarında Faşist Parti dışındaki tüm partiler yasaklandı, basın siyasi iktidarın denetimine sokuldu. Faşizm, gizli polis ve askerî birliklerce korundu.

Ocak 1927’de çıkarılan iş yasasıyla “sınıflar arası uzlaşmanın sağlanmasına yönelik” korporatif sistem kabul edildi. Bu korporasyonlarda belirleyici oy hakkı işveren temsilcilerinde olduğu için işçilerin hiçbir pazarlık gücü olmuyor ve durumları gittikçe kötüleşiyordu.

1928’de Faşist Parti’nin en üst organı olan Büyük Faşist Konsey anaysa organı haline getirildi, aynı yıl seçim sisteminde yapılan değişiklikle bu konseyin belirleyeceği adayların tek liste halinde halkoyuna sunulması sistemi benimsendi.

Mussolini iktidâra geçince bütün yetkileri kendisinde toplamak maksadıyla yavaş yavaş demokratik kurumları işlemez hâle getirdi. İçişleri, Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarını üstlenerek, çevresine zayıf kimseleri topladı. Böylece düşüncelerini tatbikâta daha rahat koyarak İtalya’da diktatörlüğünü tesis etti.

Mussolini 1929’da Vatikan’la imzaladığı Laterna Antlaşması’yla İtalyan devletiyle Roma Katolik Kilisesi arasında olan yıllardır süren tartışmayı bitirdi. İtalyan laiklikliğinde faşizmin yıkılışından sonra da kaldırılamayan ilk ve orta eğitimde din dersi, kilise okullarının devlet okullarıyla aynı statüye getirlmesi, dini dini evlilik geçerli kılınması gibi tavizler verildi.

Mağrûr, son derece ihtiraslı ve kalabalıklar karşısında gösteriş meraklısı olan Mussolini, milletlerarası her sâhada, her imkânı kullanarak emperyalist bir politika izlemeye başladı. 1924’te Yugoslavya’ya baskı yaparak Fiume’yi aldı. Kral Ahmet Zogu’nun iktidara geçmesini sağlayarak Arnavutluk’ta himâye rejimini kurdu. Akdeniz’de, Kuzey-Doğu Afrika’da ve Arnavutluk vâsıtasıyla Balkan ülkelerinde varlığını hissettirmeye başladı. İtalyan donanmasını güçlendirdi, ancak II.Dünyâ Savaşında Almanlar Akdeniz’e ağırlıklarını koydular. Mussolini’nin Doğu Akdeniz ve Anadolu’yu yayılma sâhası olarak görmesi, Bulgaristan ile Macaristan’ın bâzı vaadlerle İtalya’ya yaklaşması, 1934 yılında Balkan Paktının kurulmasında mühim rol oynadı. Avusturya Cumhûriyeti de İtalya’nın himâyesini kabul etti, ancak Hitler, savaş başlamadan Avusturya’yı işgal ettiği gibi, Bulgaristan ve Macaristan’ı da kontrol altına aldı. Mussolini sâdece Slovenya ve Dalmaçya’nın bir kısmına sâhip olabildi.

Mussolini, İtalya’nın tabiî kaynakları zayıf olması sebebiyle endüstrisi için gereken ham maddenin temini ve kırk milyon nüfusluk İtalya’da hızlı nüfus artışına çâre bulmak için el değmemiş zenginliklere sâhip Habeşistan’ı 1936 yılında işgal etti. Uluslararası platformda İtalya’nın prestijini arttıran bu durum, Türk-İtalyan münâsebetlerinde güvensizliği arttırarak Türk-İngiliz yakınlaşmasına sebep oldu. 1936 yılından îtibâren İspanya İç Savaşında General Franko’yu destekledi. Gönüllü asker silâh ve malzeme gönderdi. 1939 Mayısında Almanya ile askerî işbirliği antlaşmasını imzâladı ve bu durum II. Dünyâ Savaşının sonlarına kadar devâm etti.

II.Dünyâ Harbinin başlarında tarafsız kalacağını îlân eden Mussolini, Almanların kazandığı ilk başarılar üzerine parsa toplamak niyetiyle 10 Haziran 1940’ta Fransa ve İngiltere’ye savaş îlân ederek tarafsızlığını bozdu. Ancak idâredeki bozukluklar, savaşın başından beri uğradığı başarısızlıklar sebebiyle 1943’te İtalya işgâl edilme tehlikesine mâruz kaldı. Mussolini 24 Temmuz’da Büyük Faşist Konseyinin on saatlik bir toplantısı netîcesinde görevden alınıp tevkif olundu. Ponza’ya sürüldü. Oradan da Abruzzes Dağlarında bir otele hapsedildi. Buradan Alman paraşütçüleri tarafından kaçırılarak Almanya’ya götürüldü ve Hitlerle görüştü. Bu görüşmeden sonra Hitler’in desteğiyle Kuzey İtalya’da (Salo) kurduğu kukla İtalyan Sosyal Cumhûriyetinin başına geçtiyse de teşebbüsleri başarısızlıkla netîcelendi. Alman askeri kılığında İsviçre’ye kaçmaya çalışırken yakalanarak metresi Clara Petacci ile berâber 28 Nisan 1945’te kurşuna dizildi. Her ikisinin de cesetleri Milano’da Loreto Meydanı’nda ayaklarından asılarak teşhir edildi.

İlgili Makaleler