Nedir ?

Batın Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna’dan Bâtın İsminin Anlamı

Bâtın, Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Bâtın kelimesinin masdarını oluştu­ran batn ve butun “gizli olmak; bilmek, bir şeyin iç yüzüne ve bir kimsenin sırla­rına vâkıf olmak” mânalarına gelir. Batn veya butunun karşıtı olan zuhurun mâ­naları içinde de “açık ve aşikâr olmak”, ayrıca “muttali olmak” gibi anlamlar var­dır.

Kur’ân-ı Kerîm’de butun ve zuhur mas-darları iki âyette mazi, dört âyette de ism-i fail sigasıyla karşılıklı olarak ve “gizli-âşikâr” mânalarında kullanılmış­tır. Bâtın, Allah’ın isimlerinden biri ola­rak Hadîd sûresinde (57/3) “evvel-âhir”, “zâhir-bâtın” tertibi içinde yer almıştır. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak muhtelif hadislerde de geçmektedir.

Allah’ın zâtını nitelendiren dört ismin belli bir tertip içinde sıralandığı Hadîd süresindeki âyet ve özellikle burada ge­çen zâhir-bâtın isimlerinin yorumuyla ilgili olarak on’un üzerinde farklı görüş ileri sürüldüğü belirtilmektedir. Bâtın kelimesinin çeşitli anlamları ve esmâ-i hüsnâdan biri olma­sı itibariyle getirilen yorumlar çerçeve­sinde bu ismin mânalarını şöylece sıra­lamak mümkündür:

a- Varlığını belgeleyen birçok delil bu­lunmakla birlikte duyulardan gizli olup gözle algılanamayan; mahiyeti bilineme­yen, kemiyet ve keyfiyetle niteleneme-yen, zihnin tasavvur sınırlarına girme­yen; mümin kuluna zahir olmakla birlik­te münkirin nazar ve tefekküründen giz­lenen,

b- Açık ve gizli bütün nimetleri veren. Bu yorum, “Allah açık ve gizli ni­metlerini size bol bol ihsan etti”(Lok­man 31/20) mealindeki âyete dayandı­rılmıştır,

c-
Açık olan nesne ve olayları (zahir) bildiği gibi gizli olanlarını da bi­len. Büyük nahiv ve lügat âlimi İmam Ferrâ ve Zeccâc’dan itibaren birçok bil­gince benimsenen bu yorum Fahreddin er-Râzî tarafından haklı olarak ihtiyatla karşılanmıştır[103]. Çünkü bu takdirde söz konusu âyetin devamın­da yer alan, “O her şeyi hakkıyla bilendir” mealindeki ifade gereksiz bir tek­rar görünümü arzetmektedir.

d-
Allah her şeyin fevkinde (zahir) olmakla bir­likte her şeye her şeyden yakındır. Ni­tekim bir âyette, “Biz insana şah dama­rından daha yakınız”(Kâf 50/161) denil­mektedir. Zahir ve bâtın isimlerine bu mânayı veren Taberî, görüşünü destek­leyen bir hadisi de kaydetmektedir.

e- Gazzâlfnin işaret ettiği ve Kur’an lügati üzerine ilgi çeki­ci bir eser kaleme almış bulunan Hasan el-Mustafavfnin de teyit ettiği bir anla­yışa göre Allah’ın zahir ve bâtın isimleri, O’nun hem görünen hem de görünme­yen âlemlerin yaratıcısı ve yöneticisi ol­duğu mânalarını vurgulamaktadır,

f- Es­mâ-i hüsnâ hakkında fevkalâde tatmin­kâr yorumlar ortaya koyan Abdülkâhir el-Bağdâdî, zahir ve bâtın isimlerinin li­teratüre geçen mânalarını sıraladıktan sonra Allah’ın gözle idrak edilemeyişi­nin perdelere bürünmesi gibi sebepler­den ötürü olmayıp göze O’nu görme gü­cünün verilmeyişinden ileri geldiğini be­lirtir ve söz konusu ilâhî isimlerle ilgili olarak ileri sürülen yorumların en doğ­rusunun, Hz. Peygamber’in şu duasında yer aldığını söyler[106]: “Allahım! Sen evvelsin, senden ön­ce hiçbir şey yoktur; sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur. Sen zahirsin, fevkinde hiçbir şey yoktur; sen bâtınsın, dûnunda (senden öte) hiçbir şey yoktur” (Müslim, “Zikir”, 61; Ebû Davûd, “Edeb”, 98). Hadîd süresindeki âyetin (57/3) ihti­va ettiği dört ilâhî ismi tekrar edip yo­rumlayan ve Allah’ın zaman ve mekâna nisbet edilemeyeceğine işaret eden bu hadis, Mâtürîdfnin de muhtemelen ilk defa olarak belirttiği üzere Allah’ın bir­liğini dile getirmektedir. Şöyle ki: Söz konusu âyet Cenâb-ı Hakk’ın bizzat ev­vel ve âhir. zahir ve bâtın olduğunu be­yan ederken O’nu tavsif eden dört te­mel kavramı karşıtlarıyla birlikte iki di­zi halinde sıralamıştır. Aslında bu kav­ramlar yaratıklar için söz konusu edil­diğinde onlar karşıtlardan sadece biriy­le nitelenmiş olabilirler. Meselâ bir var­lık evvel ise âhir olamaz, zahir ise ay­nı zamanda bâtın vasfını taşıyamaz; ay­nı şekilde bir şey eğer azîm (büyük, yü­ce) ise lâtif (ince, görülmez) olamaz. Hal­buki Allah kendisini bu karşıt kavram­larla tavsif etmek suretiyle zâtına ait isim ve sıfatların yaratıklarınkine ben­zemediğini ifade etmiştir.

Bâtın ismi “gözle algılanamayan. za­man ve mekâna nisbet edilemeyip her bakımdan tek ve yegâne olan” mânası­na alınırsa esmâ-i hüsnânın zâtî-selbî grubuna, “bütün gizlilikleri bilen” mâ­nasına alınırsa zâtî-sübûtî grubuna, “ya­ratıklara her türlü nimeti lütfeden” an­lamında kabul edilirse fiilî sıfatlar gru­buna girer.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler