Bandung Konferansı Tarihi, Sonuçları
Bandung Konferansı. Adını Endonezya’nın Bandung şehrinden alan ekonomik ve siyasî açıdan bağımlı, açık ya da yarı sömürge olan Asya-Afrika uluslarını Nisan 1955’te biraraya getiren toplantı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında bazı küçük Asya ve Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını korumak, dünya sorunlarında birleşerek söz sahibi olmak çabası içindeydi. Bu ülkelerin biraraya gelerek, sorunlarını görüşmeleri fikrini ilk olarak ortaya atan Endonezya Başbakanı Dr. Ali Sastroamidijojo, 1954 Ocak ayında bağımsız Asya ve Afrika devletlerinin toplanmalarını önerdi. Bu çağrıya uyan Birmanya. Seylan, Hindistan ve Pakistan 1954 Mayısında sömürgeci ülkelerin kınandığı Kolombo Konferansı’nda biraraya gelerek büyük bir Asya-Afrika konferansının ilk görüşmelerini yaptılar.
29 Asya ve Afrika ülkesinin temsilcilerini buluşturan Bandung Konferansı’na, Güney ve Kuzey Kore, Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail ve Milliyetçi Çin çağrılmadı. Bu konferansın temel amacı, “sömürgeciliği reddetmek, milletlerarası barışı istemek, insan haklarını savunmak, meseleleri tarafsızlık içinde çözümleme kararlarını duyurmak; eski sömürge ülkelerinin artık bağımsız ülkeler olduklarını ve Batılı büyük devletlerin bu bölgelerde ve milletlerarası meselelerde tekellerini yitirdiklerini belirtmek; ‘Üçüncü Dünya’ adlı bir blok oluşturup, bundan böyle dünyadaki siyasi gelişmelere ağırlıklarını koymak; emperyalistlere, bunların irili ufaklı bütün güçlerine karşı özgürlüğüne yeni kavuşan yahut kavuşmaya çalışan ülkelerin siyasi işbirliğini gerçekleştirmek; tekellere karşı mücadelede ekonomik işbirliğini ve dayanışmayı sağlamak”tı.
Bu amaç çerçevesinde düzenlenen Bandung Konferansı, 18 Nisan 1955’te başladı. Bandung ateşli tartışmalara, uzun konuşmalara sahne oldu.
Batı taraftarı ülkelerin sözcülüğünü üzerine alan Türk heyeti adına Fatin Rüştü Zorlu konferansın 21 Nisan oturumunda bir konuşma yaparak özellikle komünizm tehlikesi üzerinde durdu, tarafsızlık siyasetini “iyi niyetli fakat yanlış yola sürüklenen” bir görüş olarak niteledi ve ABD’nin öncülüğünü yaptığı paktları savundu, ulusları bu gibi birleşmelere iten şeyin saldırı tehlikesi olduğunu ileri sürdü. Zorlu’nun sözleri konferansa katılanların çoğunluğunca iyi karşılanmadı. Hindistan Başbakanı Nehru, Türk Başbakan yardımcısının “madalyonun sadece bir yüzünü gösterdiğini” ileri sürdü; ülkesinin her türlü bloklaşmaya karşı çıkacağını, iki taraf arasında bloklaşmanın savaşa yol açacağını, NATO’nun ise emperyalizmin bir aracı olduğunu belirtti ve Asya-Afrika ülkelerinin bloklardan herhangi birine katılmasını küçük düşürücü bir tutum olarak niteledi.
Konferansa katılan ülkeler daha görüşmelerin başında iki ayrı kampa ayrıldı: l.Grup tarafsızlık politikasına karşı çıktı. 2.Grup ise taraflılığı şiddetle kınadı. Türkiye l.Grupta yer alarak tarafsızlık politikasına karşı çıktı ve Kuzeyden (komunizm) gelecek tehlikeye karşı Batı kamplarını gösterdi. Bu görüşü paylaşan ya da paylaşmaya meyilli olan ve 1.Grupla yer alan ülkelerin başını, Türkiye’nin yanı sıra Pakistan, Irak ve Seylan çekti. Bu ülkeleri Batı yanlısı olmakla suçlayan, tarafsızlık politikasına sarılan, taraflılığı kınayan, Batı karşıtı olan ve bağlantısızlığı savunan ülkelerin başında ise Hindistan, Birmanya, Mısır, Çin Halk Cumhuriyeti ve Endonezya yer aldı.
24 nisan 1955’te Bandung Konferansının son gününde yayımlanan ortak bildiri, uzun yıllar dünya siyasetinde hiç değilse manevî açıdan büyük etkiler yaptı.
Bandung kararları dört ilkeyi kapsıyordu:
- Ulusal bağımsızlık;
- Sömürgecilik ve emperyalizmle mücadele:
- Devletlerin içişlerine karışmama;
- Barış içinde birlikte yaşama.
Bunların dışında alınan önemli kararlarda şunlardır:
- Uluslararası ilişkilerde yeni ulusların bağımsızlığını tanımak ve ırkçılığı kınamak
- Konferansa katılan ülkelerin, emperyalist ülkelerden ayrı olarak bağımsız bir politika izlemelerini sağlamak
- Toplumlararası iktisadî ve kültürel ilişkileri geliştirmek
- İsrail’e karşı Filistin halkının haklarını korumak, onları propaganda ve maddî alanda desteklemek
- Konferansa katılan ülkelerin arasındaki işbirliğini ne pahasına olursa olsun savunup sürdürmek
Bağlantısızlar topluluğunun doğmasını sağlayan bu ilkeler 1960 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildi ve sömürgeciliğin kesinlikle kınanmasını öngören bir karar alındı.
Türk Hükümeti konferans sırasında yürüttüğü olumsuz siyaseti 24 Nisan 1955’te açıklanan ortak bildiri karşısında da sürdürdü. Başbakan Adnan Menderes kısa bir süre sonra AP muhabirine verdiği bir demeçte Bandung kararlarını eleştiriyor, barış içinde birlikte yaşama ilkesinin gerçekte birtakım küçük ülkeleri Doğu bloku karşısında savunmasız bırakmağa yaradığını, tarafsızlığın bir çıkar yol olmadığını belirtiyordu.