Nedir ?

Altın Orda Devleti/Hanlığı Nerede Kuruldu, Tarihi, Hakkında Bilgi

Altın Orda Hanlığı, 1241-1502 yılları arasında Deşt-i Kıpçak’ta hüküm sûren bir Türk-Moğol devleti.

Orda Moğolca “Çadır, otağ” mânasına gelmektedir. Devletin kurucusu Batu Han’ın ak otağının üst kısmının altın yal­dızlı olması sebebiyle bu devlete Altın Orda veya Ak Orda denmiştir.

Cengiz Han’ın 1227’de ölümünden sonra yerine geçen oğullarından Ögedey zamanında karar verilen batı sefe­ri. 1237-1241 yılları arasında aralıklarla sürmüş ve Doğu Avrupa’nın önemli bir kısmı istilâ edilmişti. Cengiz’in torunu ve Cuci Han’ın oğlu olan Batu (Sayın) Han idaresinde yapılan bu seferde ilk olarak Volga Bulgarları ortadan kaldırıl­dı. Ardından 1237 yılı sonlarında, başta Moskova olmak üzere Rus knezliklerinin pek çok kale ve şehirleri iki üç ay gibi kısa bir zamanda ele geçirildi. Batu Han bundan sonra, bir Türk kavmi olan Kumanlar özerine yürüyerek onları da­ğıttı. Kumanlar’dan bir kısmı Kama Bul­garları arasına, geri kalanları da Maca­ristan’a iltica etmek mecburiyetinde kal­dılar. Kumanlar yurtlarından çıkarılıp batıya sürüldükten sonra. Aralık 1240’ta Ukrayna steplerine inilerek bölgenin en büyük knezliği olan Kiyef zaptedildi. Ba­tu Han’ın orduları daha sonra Polonya, Macaristan, Avusturya ve Dalmaçya’ya kadar olan bölgeyi yağmaladı. Batu Han nihayet kazandığı büyük başarılardan sonra 1241’de İdil nehrinin aşağı mecrasına dönerek “Orda” merkezini kurdu. Saray adı verilen ve siyasî önemi yanı sıra ticaret yollarının da üzerinde bulunan şehir kısa zamanda gelişerek Doğu Avrupa ile Batı Sibirya arasında en büyük merkez haline geldi.

Çağatay Han ve Ögedey Kağanın 1241’de birbiri ardınca ölmeleri üzerine Cengiz’in torunları arasında en yaşlı ve itibarlı kişi durumuna geçen Batu Han, daha rahat hareket etme imkânına sa­hip oldu. Böylece İrtiş boyundan Aral gölünün kuzeyindeki yerler de dahil ol­mak üzere Kama, İdil havzası. Özü boyu ve Turla bölgesine kadar uzanan geniş bir sahada, merkezi Saray şehri olan Altın Orda Devleti kuruldu. Bu devletin teşkilâtı. Cengiz Han’ın yasası ile Türk töresinin ortak esaslanna göre tesbit edilmekle beraber, idare altına alınan yerlerin mahallî birçok hususiyetleri de göz önünde tutulmuş ve bu esaslar bil­hassa Batu Han zamanında başarıyla uygulanmıştır.

Batu Han’ın 1256’da ölümünden son­ra yerine geçen oğulları Sartak ve Ulakçı’nın da aynı yıl içinde Ölmeleri üzerine Batu Han’ın kardeşi Berke, han oldu. Daha önce müslümanlığı kabul eden Berke Han’ın en büyük başarısı, Altın Orda’ya karşı başlayan isyanları büyü­meden kısa zamanda bastırmasıdır. Ni­tekim hükümdar olur olmaz, bağımsız­lığını ilân eden Galiçya kralını tekrar itaat altına almayı başardı. Daha sonra Mısır Sultanı Baybars ile anlaşarak Al­tın Orda’yı kontrol etmek İsteyen Hülâgû ile savaştı ve onu da yendi. Ancak İlhanlı Hakanı Abaka Han ile yaptığı sa­vaşta yenilgiye uğradı; dönüş sırasında­da hastalanarak 1266 yılı başlarında öldü. Berke’den sonra Altın Orda’nın ba­şına geçen Mengü Timur (1266-1280), takip ettiği ihtiyatlı politika ile devletin bütünlüğünü ve istiklâlini bir müddet daha korumayı başardı. Fakat Mengü’nün yerine geçen Tuda Mengü Han za­manında (1280-1287) devletin bütünlüğü tehlikeye düştü ve bundan sonraki yir­mi beş yıllık süre, Altın Orda’nın ilk fet­ret devri oldu. Bu ilk fetret devri XIV. yüzyılın başlarında sona erdi. Özbek Han (1315-1341) ile Canıbeg Han’ın (1342-1357) saltanatları döneminde Altın Orda’nın bütünlüğü yeniden sağlandı ve devlet eski kudretli günlerine kavuştu. Fakat Berdibeg Han’ın (1357-1359) saltanatı yıllarında Altın Orda yeniden bir karışık­lık devrine girdi. 1360-1380 yıllan ara­sındaki bu dönemde hükümdarlık ma­kamına on dört han geçtiği halde hiçbi­ri devleti eski kudretine kavuşturamadı. Çünkü saltanat için bir taraftan bey­lerin, diğer taraftan da prenslerin bir­birleriyle giriştikleri kanlı mücadeleler devletin büyük Ölçüde zayıflamasına se­bep oldu. Altın Orda’daki bu karışıklık­tan faydalanan Utvanya Dukalığı ile Podolya Prensliği hemen istiklâllerini ilân ettiler. Ardından Deşt-i Kıpçak’ın batı­sındaki Tatar beyleri baş kaldırdı ve Lit-vanya Dukalığı da Özi nehrinin doğusu­na kadar olan yerleri ele geçirdi. Litvanyalılar’ın bu hareketinden cesaret alan Ruslar ise Dimitri Donskoy önderliğinde isyan ederek 1380’de ilk defa Altın Or­da kuvvetlerine karşı başarıyla müca­dele ettiler.

Altın Orda’nın batısında bu gelişme­ler olurken doğuda Çağatay ulusu par­çalanıp yıkılmış, yerine Timur Devleti ku­rulmuştu. Timur, Altın Orda’nın başına yeni geçmiş olan Toktamış Han’ı (1379-1396) destekleyerek duruma tamamen hâkim olmasını sağladı. Fakat bu iki müslüman devletin hükümdarları ara­sındaki dayanışma uzun sürmedi ve Azerbaycan meselesi yüzünden araları açıldı. Timur Altın Orda’ya karşı sefere çıkarak Toktamış Han’ı 1391de Kondurca’da, Nisan 1395’tede Terek’te bü­yük bir yenilgiye uğrattı. Bu yenilgiler­den sonra Altın Orda Hanlığı hızla par­çalanmaya başladı. Timur Kutluk (1396-1400), Timur tarafından Altın Orda hü­kümdarı ilân edildi. Onun 1400’de ölü­mü üzerine Ediğe Mirza yönetimi ele geçirerek 1419a kadar devleti idare et­ti. Ediğe Mirza’dan sonra başa geçen Uluğ Muhammed Han (1419-1422) ise büyük bir lider olmasına rağmen salta­nat mücadelesine girmiş olan prensler tarafından tahttan indirildi. Mâverâün nehir hâkimi Uluğ Bey’in yardımı ile Ba­rak Han (1425-1427), Uluğ Muhammedi Saray şehrinden sürerek hükümdarlığı­nı ilân etti. Uluğ Muhammed 1427’de Altın Orda tahtını yeniden ele geçirdi ise de bir müddet sonra Kırım’da hanlı­ğını ilân etmiş olan Hacı Giray’ın yanma sığınmak zorunda kaldı. Altn Orda Han­lığı m ele geçiren Küçük Muhammed Han’ın (1427-1445) onu takip ettirmesi üzerine, Uluğ Muhammed kuzeye gide­rek orada Kazan Hanlığı’nı kurdu. Kü­çük Muhammed Han böylece tamamen Altın Orda’nın hâkimi oldu.

Küçük Muhammed Han’ın ölümünden sonra yerine geçen Seyyid Ahmed Han (1445-1465), Hacı Giray’ın kurduğu Kı­rım Hanlığı ile Moskova knezliğine kar­şı amansız bir mücadeleye girişti. Altın Orda’yı eski parlak günlerine döndür­mek maksadıyla giriştiği bu mücadele­de oldukça başarılı sonuçlar aldı. Fakat Kırım Hanı Hacı Giray ile Moskova knezi III. İvan, aralarında anlaşarak bir ittifak kurdular. Kırım-Moskova ittifakına kar­şı Seyyid Ahmed Han da Lehistan ve ütvanya ile anlaşıp bir cephe meydana ge­tirdi ise de bir sonuç alamadı. Seyyid Ahmed’in yerine Altın Orda’nın başına geçen Ahmed Han da (1465-14811 mü­cadeleyi sürdürdü. Bu mücadele Kırım’ın 1475’te Osmanlı idaresine geçmesinden sonra da devam etti. Osmanlı desteğin­deki Kınm Hanlığı ile mücadeleden çe­kinen Ahmed Han, Leh Kralı IV. Kazimir ile anlaşarak 1480’de Moskova üzeri­ne yürüdü. Ahmed Han’ın gelişini haber alan Ruslar Moskova’yı terkettiler. Fa­kat Moskova knezinin müttefiki Kırım hanının Lehistan üzerine sefer açarak Lehliler’in kendisine yardım etmelerine engel olması yüzünden, panik halinde kaçan Ruslar’ı takip edemedi. Kış mev­siminin de yaklaşması üzerine acele ile ve perişan bir halde geri çekilmek mec­buriyetinde kaldı. Başşehrinin Kınm top­çuları tarafından yerle bir edildiğini gö­ren Ahmed Han, memleketinin ve halkı­nın içine düştüğü bu felâketin acısına da­yanamayıp üzüntüsünden öldü. Ahmed Han’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Şeyh Ahmed Han (1481-1502), di­rayetsiz bir hükümdar olduğu için mem­leketi içine düştüğü buhrandan kurta­ramadı. Taht mücadelesine giren prens­lerin artması ve bunlar arasındaki reka­bet, zaten ağır darbeler yemiş olan dev­letin parçalanmasına yol açtı. Böylece Altın Orda toprakları üzerinde daha ön­ce kurulan Kınm. Kazan ve Nogay hanlıklarından başka Astrahan ve Sibir han­lıkları da ortaya çıkmış oldu.

Kültür ve İktisadî Hayat. Altın Orda hal­kının büyük çoğunluğunu, X. yüzyıldan itibaren müslüman olan çeşitli Türk boyları meydana getiriyordu. Yalnız ida­reci durumundaki bir kısım Moğol un­surlar, başlangıçta İslâmiyet’i kabul et­memişlerdi. Fakat Batu Han’ın küçük kardeşi Berke Han’ın Müslümanlığı ka­bul etmesiyle Altın Orda tam manasıyla bir Türk-İslâm devleti haline gelmiştir. X. yüzyıldan beri İslâm kültürünün iyi­ce yaygınlaştığı bölgede bilhassa Saray şehrinin kuruluşu ve devlet merkezi ya­pılmasından sonra Türkistan’la ticarî ve kültürel münasebetler hızla gelişmiş, bundan dolayı da İslâmiyet’in tesiri art­mıştır. İslâmiyet, özellikle Özbek Han zamanında Altın Orda’nın hâkim olduğu sahalarda hızla yayılmış. Saray başta ol­mak üzere birçok şehir, bütün İslâm memleketlerinde olduğu gibi camiler, medreseler ve tekkelerle süslenmiştir. Hükümdarlarla devletin ileri gelenleri saraylarında ve malikânelerinde âlimle­ri, şeyhleri, seyyidleri ve hocaları barındırmış ve korumuşlardır. Hatta Kutbüd-din er-Râzî, Şeyh Sa’deddin et-Teftâzânî gibi meşhur İslâm âlimleri davet üzerine Saray şehrine gelmişlerdir. Sa­ray’dan başka Azak, Batçin, Baku, Büler, Bulgar, Derbent, Gülistan, Kınm, Kırım-ı Cedîd, Macar, Macar-ı Cedîd, Saraycık. Sığnak-ı Cedîd, Ükek, Hacı Tarhan, Şabran gibi şehirler kültür ve tica­ret bakımından oldukça gelişmiş, bun­lardan bazılan ithalât ve ihracat liman­ları haline gelmiştir. Ancak Avrupa ile Asya arasındaki ticaret daha çok Ön Asya yolundan yapıldığı için Altın Orda İktisadî bakımdan pek ilerleme göste­rememiştir. Devletin gelirleri halktan, bağımlı Rus knezliklerinden ve yaban­cı tüccarlardan alınan vergilere dayan­maktaydı.

Altın Orda’nın İdarî teşkilâtı eski Türk idare sistemine göre düzenlenmiş, ay­rıca bozkır gelenek ve teşkilâta da de­vam ettirilmiştir. Bununla beraber, hal­kın gittikçe toprağa bağlanması, ziraat, ticaret ve sanayinin gelişmesi, devlet ida­resinin yerleşik hayatın getirdiği şartlara göre yeniden teşkilâtlanmasına yol aç­mıştır. Altın Orda Hanlığı’nda en önemli devlet organı, ancak önemli hadiseler üzerine toplanan kurultay olup han bu meclisin başkanıydı. Kurultay hanlann seçimi, büyük savaşların ilânı ve önemli devlet meselelerinin konuşulması gibi hallerde toplanırdı. Kurultay’a hanedan mensuplan, “Ulus”un çeşitli bölgelerin­den gelen emirler ve hanın hatunları katılırdı. Hatunlar ayn saray ve malikâ­nelerde yaşarlar, Türk kağanlıklarında olduğu gibi hanla birlikte devlet idare­sinde rol oynarlardı. Ülkedeki bütün ya­zışmalar “Divan yazıcılan” (divan bitikçileri) tarafından yapılırdı. Aynca devletin iç ve dış temsilciliklerini yapan makamları olduğu gibi yol, vergi, ticaret sanayi gibi işlere bakan memurluklan ve makamları da vardı. Bütün bunların görevleri ayn ayrı tesbit edilmişti. Bu teşkilât, Al­tın Orda parçalandıktan sonra kurulan yeni hanlıklarda da devam etmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopeidisi

İlgili Makaleler