Edebi Şahsiyetler

Abdülbaki Tebrizi Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Abdülbâki Tebrîzî (ö. 1039/1629-30) Safevîler devri hattat ve şairi. Nisbesinden de anlaşılacağı üzere Tebrizlidir. Doğum tarihi belli değildir. Öğrenim hayatının ilk dönemi Tebriz’de geçti. Dinî ilimlerle beraber felsefe ve matematik tahsil ettiği gibi hatla da meşgul oldu. Sülüs ve nesihte ilk hocası Alâ Beg Tebrîzi’dir. Daha sonra tahsilini ilerletmek için Bağdat’a gitti. Tasavvu­fa meyli olduğundan Bağdat Mevlevîhanesi’nde Mustafa Dede’ye bağlandı. On­dan sülüs ve nesih yazılarını meşkede-rek çok iyi bir hattat oldu; aynı zaman­da tasavvufa da intisap ettiği için Sûfî lakabıyla anıldı. Kaynaklarda Dede Mustafa ismiyle anılan hocası hakkında bilgi yoktur. Dede Mustafa’nın. 1518’de vefat eden Şeyh Hamdullah’ın oğlu Mustafa Dede ile aynı kişi olması da mümkün değildir. Ancak Abdütbâki’nin eserlerinde Türk hat üslûbu hâkim ol­duğuna göre. hocasının Türk olması kuvvetle muhtemeldir. Bağdat’a yerle­şen hattat orada çeşitli ilimlerde ken­dini çok iyi yetiştirdi. Ancak hattaki kudreti hepsinin üstünde olduğundan, daha çok hattat olarak tanınmıştır. Tezkire-i Naşrâhâdî müellifi Muhammed Tâhir, bu bilgileri verdikten sonra ken­disinin de bu büyük üstattan meşkettiğini, fakat kabiliyeti olmadığı için ilerleyemediğini söyler.

Ahmed-i Râzî ve M. Ali Terbiyet, Tebrîzi’nin Hân-ı Hânân olarak tanınan Abdülemin Han’ın daveti üzerine Hindistan’a gittiğini ve 1596’ya kadar onun hizmetinde kaldığını belirtirler. Abdülalî Kâreng ise bu seyahatin Bağ­dat’tan önce gerçekleştiğini ve onun sanat hayatının hicrî XI. yüzyıldaki ilk on yılını Tebriz’de, ikinci on yılını Hindis­tan’da, üçüncü on yıllık devresini de Bağdat’ta geçirdiğini kaydeder. Abdülbâki’nin sanattaki şöhreti yayılınca. I. Şah Abbas o sıralarda İsfahan’da yap­tırmakta olduğu Mescid-i Sâh’ın tezyinî hatlarını yazması için onu davet etti. Hattat bu daveti kabul etmedi; fakat Bağdat’ın bir müddet sonra Şah tara­fından ele geçirilmesi üzerine (1033/16231 İsfahan’a götürüldü. Sanatkâr bu­rada Mescid-i Şâh’ın kuzey eyvanı ile kubbe yazılarını yazdı. Bugün de mev­cut olan bu yazılar 1035 ve 1036 tarih­lerini taşımaktadır.

Abdülbâki Tebrîzî, Şah Abbas’tan bir yıl sonra öldüğüne göre, muhteme­len İsfahan’da 1039 (1629-30) tarihin­de vefat etmiştir. Kaynaklarda çok İyi bir hattat olması yanında fazilet ve hik­met sahibi bir âlim, şair. iyi huylu ve merhametli bir sûfî olarak tanıtılmak­tadır. Bakî mahlasını kullanarak yazdı­ğı Farsça şiirleri bu alandaki kudretini göstermeye yeterlidir. Çeşitli tezkireler­de örnekleri bulunan şiirleri bir divan halinde toplanmamıştır. Kendisine izafe edilen bazı eserler varsa da bu eserle­rin ona ait olduğu şüphelidir. Hz. Ali’­nin Nehcü’l-belâğa’sma tasavvufî bir görüşle yazdığı söylenen Minhâcü’i-velâye adlı şerh bunlardan biridir. Ayrı­ca. Riyâzü’î-(ulemâ) da belirtildiğine göre, tasavvufî açıklamalarla yapılmış bir Kur’an tefsiri ite Şerhu’ş-Şahifeti’l-kâmile adlı bir başka eseri daha vardır.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler