Nedir ?

Çehrin Seferi/Savaşı/Antlaşması Tarihçesi, Önemi, Hakkında Bilgi

Çehrin Seferi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın 1678’de gerçekleştirdiği ve Cehrin Kalesi’nin, alınmasıyla sonuçlanan sefer.

XVII. yüzyıl başlarından beri kuzeyde gittikçe büyümekte olan Rus tehlikesi­ne karşı Osmanlılar Ukrayna Kazak hat-man’ları arasındaki mücadelelerden faydalanmak istediler ve Osmanlı yanlısı Sarıkamış Kazakları hatmanı Doroşenko’yu sancak beyiliği derecesinde Özi (Dinyeper) nehrinin iki yakasındaki Kazak topraklarının hatmanlığına getirdiler. Beyliğin merkezi Cehrin’di (Czehryn). Böy­lece devletin kuzey sınırlan üzerinde tam­pon bir beylik kurulmuş oldu (1668). 1672 yılında kazanılan Kamaniçe zaferinden sonra Ukrayna üzerindeki Leh hâkimi­yetine son verilince burası Osmanlı himayesindeki Doroşenko’nun eline geçti. 1674’te Lehliler, ertesi yıl da Ruslar ta­rafından yapılan kuşatmalara rağmen Cehrin Osmanlıların elinde kaldı. Fakat bir süre sonra Rus Çarlığı’ndan askerî ve malî yardım görmesi üzerine, Doroşenko Osmanlı Devleti aleyhine dönün­ce bu tampon beylik Osmanlı hâkimiye­tinden çıktı.

Doroşenko’nun hatmanlık merkezi olan Çehrin’i Ruslar’a teslimi, Osmanlı hükü­metini duruma müdahale etmek zorun­da bıraktı. Önce Ortodoks patriği IV. Partenios ile Dîvân-ı Hümâyun tercümanı Mavrokordato’nun kefaletiyle eski hatmanlardan Boğdan’ın oğlu olup o sıra­larda İstanbul’da tutuklu bulunan Yorgi İhmilikçi (Georges Chmielnicki) hatman tayin edildi. Bu arada Özi Beylerbeyi Şey­tan (Uzun) İbrahim Paşa ile Kırım Hanı Selim Giray Çehrin’i almakla görevlen­dirildi.

1677’de İbrahim Paşa tarafından 40.000 kişilik bir kuvvetle gerçekleştiri­len ve üç hafta kadar süren ilk sefer­den olumlu bir sonuç alınamadı. Birçok top ve malzeme düşman eline geçti. Çok sarp bir arazi üzerinde bulunan, ayrıca hendek ve surlarla tahkim edilen Cehrin Kalesi’nin zaptı oldukça güçtü. Kale 6000 kadar Rus, Kazak ve Alman askeri tara­fından başarılı bir şekilde müdafaa edil­di. Bunun üzerine İbrahim Paşa ile Se­lim Giray görevlerinden alındılar, yerle­rine Abaza Kör Hüseyin Paşa ve Murad Giray getirildi. Ardından da IV. Mehmed’in bizzat sefere çıkması kararlaştı­rıldı.

Rus Çarı III. Feodor Alexievitch’in bir elçi göndererek meseleyi dostlukla hal­letme çağrısına dostluğun ancak Osmanlılar’a ait yerlerin iadesiyle mümkün ola­bileceği cevabı verilerek 11 Nisan 1678’de Rusya’ya savaş ilân edildi. Silistre’ye kadar IV. Mehmed’in de katıldığı seferin serdâr-ı ekremliğine Vezîriâzam Merzifonlu Ka­ra Mustafa Paşa getirildi. Çehrin’e yak­laşırken Osmanlı ordusuna Murad Giray kumandasındaki Kırım kuvvetleri de ka­tıldı.

Kuşatma 21 Temmuz 1678 günü baş­ladı. 150 kadar top ve kalabalık bir kuv­vetle savunulan kaleye Rus Generali Ro-modanovski de yardıma gelmiş ve ordu­gâhını Tasma suyunun karşısına kur­muştu. Üç tarafı bataklık olup ancak bir tarafından yaklaşılabilen Çehrin’in muha­sarasına güçlükle devam edilirken bu arada yardıma gelen Rus ve Barabaş Kazaklan’yla da kanlı savaşlar oluyordu. Bu yüzden kale gereği gibi kuşatılamı-yordu. Hatta bir ara Ruslar gece karan­lığından faydalanarak 20.000 kadar as­keri kaleye sokmayı başardılar. Vezîriâ­zam otağında yapılan istişarede bazıla­rının muhalefetine rağmen muhasara­ya devam kararı alındı. Serdâr-ı ekremin soğukkanlılığı ve top savaşını başarıyla yürütmesi kumandanların ve askerin maneviyatını kuvvetlendirdi. Sonunda, kale duvarlarının altından açılan iki la­ğımın patlatılması ve hemen ardından yapılan genel bir hücumla kale kuşat­manın 33. günü alındı. Muhafazası çok zor olduğu için kale ta­mamen yıkıldı. Savaşın sonucunu gören Rus Generali Romodanovski yanındaki kuvvetlerle çekilmek zorunda kaldı. Esa­sen Tasma suyunun üstündeki köprüle­rin yıkılmasından sonra kaleye yardım yolları da kapanmıştı. Daha sonra düş­manı takip eden Osmanlı kuvvetleriyle Ruslar arasında kanlı çarpışmalar olduysa da kış mevsiminin yaklaşması üzerine ordu serdarlığına Kara Mehmed Paşayı getiren Mustafa Paşa Edirne’ye döndü ve IV. Mehmed tarafından büyük iltifat­larla karşılandı.

Bir süre sonra Ruslar’ın Özi nehrini geçerek Osmanlı topraklarına saldırma­sı üzerine yeni bir sefer kararı alındı. Fa­kat Osmanlı ordusunun hareketini du­yan Rus çarı Kırım hanının aracılığıyla barış istemek zorunda kaldı. 1679’da Kırım’ın merkezi Bahçesaray’da başla­yan barış görüşmeleri ancak 1681’de sonuçlanabildi. Bu ilk Türk-Rus antlaş­ması ile iki devlet arasında yirmi yıllık bir mütareke yapılmış, Özi nehri sınır kabul edilmiş, Kırım hanlarına verilmek­te olan yıllık verginin aksatılmadan gön­derilmesi, geçen üç yıllık verginin top­tan ödenmesi, buna karşılık Kırımlılar’ın da Rus topraklarına akın yapmamaları kararlaştırılmıştır. Yine bu antlaşmaya göre Özi ile Aksu arasında Osmanlılar ve Kırım Hanlığı kale yapmayacaklar; Tatarlar Özi’nin her iki tarafında sürü­lerini otlatabilecekler, Kazaklar da bu nehirden balık avlayabilecekler ve tuz çıkartabileceklerdi. Kief Ruslar’ın elin­de kalacak, yazışmalarda çarın lakapla­rı tam olarak yazılacak; Osmanlı padi­şahı ve Kırım hanı çarın düşmanlarına yardım etmeyeceklerdi. Daha sonraki Kı­rım-Rus münasebetleri uzunca bir sü­re Bahçesaray Antlaşması’ na göre dü­zenlenmiştir.

Mevsim şartlan ve kalenin mevkii yü­zünden gerek kuşatma ve fetih sırasın­da gerekse ordunun dönüşü esnasında çok sayıda askerin ölümüne yol açan bu sefer zaferle sonuçlanmışsa da Cehrin ancak sekiz yıl kadar Osmanlı hâkimiye­tinde kalmış, daha sonra Rusya’nın eline geçmiştir. Bu bakımdan artık nihaî hu­dutlarına varmış Osmanlı İmparatorluğu için biraz gereksiz ve pahalıya mal olmuş bir sefer olarak değerlendirilebilir.

Cehrin Seferi’yle ilgili olarak devrin ta­rihçi ve şairleri tarafından birçok eser kaleme alınmıştır. Sefere bizzat katılan Behcetî Hüseyin’in Mi’râcü’z-zafer adlı eseri bu seferin âdeta günlüğü gibidir. Ayrıca Paris Bibliotheque Nationale’de seferle ilgili kırk iki varaklık anonim bir risale ile Vuslatrnin Gazânâme-i Cehrin adlı 125 varaklık manzum bir eseri daha vardır. Bunlardan başka Selim Gİray’ın kâ­tibi Abdülkerim de Cehrin Seferi’yle ilgili bir eser kaleme almıştır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler