SİYASAL KÜLTÜR
SİYASAL KÜLTÜR
Bir siyasal sistem
içinde işleyen değerler bütününe siyasal kültür denir. Bir toplumun siyasal
kültürü, toplum üyelerinin siyasal
nesneler (hükümet,
siyasi parti, anayasa, meclis vb.) karşısındaki tutum, anlayış ve
eğilimlerinden meydana gelir. Siyasal nesneler konusundaki his, anlayış, tutum
ve eğilimler; bir toplumun İnançları, gelenekleri, tarihi hatıraları,
motifleri, normları, sembolleri ve bireysel deneyimleri gibi etmenler
tarafından belirlenir. Siyasal kültür, hem siyasal sistemin kollektif tarihinin
ürünüdür, hem de bireylerin hayat tarihçelerinin bir sonucudur. Kökleri, bir
yandan kamusal olaylara, bir yaddan da özel deneyimlere dayanır.
Her siyasal sistemde,
rejime, kurumlara ve bireylerin hareketlerine biçim ve yön veren bir değerler
sistemi bulunmaktadır. Bu değerler sistemi rastgele bir araya gelmiş ya da biri
diğerinden bağımsız olarak işleyen öğeler bütünü değildir. Bunlar, bıribirine
uyan ve biri diğerini güçlendiren, ya da besleyen ahenkli modellerdir;
toplumun ilişkiler dokusunu etkiler. Her ne kadar, belli bir toplumun siyasal
eğilimlerinde potansiyel farklılık olsa da, siyasal süreci belirli ölçüde
biçimlendiren ve anlamlandıran ortak siyasal kültür bulunmaktadır. Siyasal
kültür, toplumun genel kültür yapısının bir parçasıdır. Kısacası siyasal
kültür, toplumun tec-rübî inanç sistemlerinden, etkileyici sembollerden ve
siyasal davranışları belirleyen değerlerden oluşmaktadır. Siyasal kültür, hem
siyasal idealleri, hem de siyasete egemen olan normları kapsar; böylece,
siyasal alanın yapısını, İşleyişini ve anlamını ortaya koyar.
Siyasal kültür,
siyaset biliminde son zamanlarda moda kavram haline gelmiştir. Aslında siyasal
kültür, kökleri eskiye dayanan bir düşüncenin yeni bir kavramıdır. Çünkü, tbn
Haldun’dan Wcber”e kadar, bir-
çok düşünür, bir
toplumun ya da grubun davranışlarını biçimlendiren değerler üzerinde
durmuşlardır. Ancak siyasal kültürün, bir sosyal bilim kavramı olarak
sistematik bir şekilde kullanılmaya başlanması, 1950lerden sonraya rastlar.
Siyasal kültür, çeşitli bilimsel çalışmalardan esinlenerek geliştirilmiş bir
kavramdır. Bu kavramın geliştirilmesinde üç ayrı bilimsel çalışmanın önemi
büyüktür. Bunlardan birincisi, sosyal psikologların ve antropologların
yaptıkları inceleme ve araştırmalardır. Sosyal psikologlar, bireylerin
davranışlarını biçimlendiren veya onlara yön veren etmenler üzerinde
çalışmışlar; ayrıca toplumsallaşma, grup norm lan, alışkanlıklar ve gelenekler
gibi kavramlara büyük ilgi göstermişlerdir. İkincisi de, Avrupalı sosyologların
(Weber ve Durkheim gibi) kültüre ilişkin değerlendirmeleridir. Üçüncüsü ise,
görüşme, analiz ve bilgi toplama yöntemlerinin ve tekniklerinin gelişmesidir.
Kamuoyu araştırmaları, toplumların ve grupların psi-ko-kültürel eğilimlerini
belirleyen bilgilerin sistemli bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Böylece bu imkânlar, bilim adamlarını, kültür konusunda tahmine dayanan eksik,
yanlı anlatım ve yorumlardan kurtarmıştır. Günümüzde kültür, sosyal bütünlerin
ve toplulukların rollerini tanımlamaya yarayan önemli bir kavramdır.
Kültür, mikro yaklaşım
olan Sosyal Psikoloji İle, makro yaklaşım olan Toplum Bilimi arasında bir
köprü vazifesini görmektedir.
Siyasal kültür
kavramı, bir toplumun siyasal ideolojisi, kimliği, kurumsal yapısı, halkın
köklü değerleri ve siyasal rolleri ile ilgili konulan daha iyi anlamak ve
incelemek için ortaya atılmıştır. Bu nedenle siya-
sal kültür kavramı,
birinci olarak, siyasal sistemleri tanımlamak ve sınıflandırmak; ikinci olarak
da, siyasal olguları analiz etmek amacıyla kullanılmaktadır. Şunu da
vurgulamak gerekir ki, siyasal kültür bir teori değil, daha çok teorilerin
oluşturulmasında kullanılabilecek değişkenler kümesidir. Her ne kadar,
ülkeler arasında büyük farklılıklar olsa da, bilim adamları, siyasal kültürel
yapı bakımından ortak genellemeler ve sınıflamalar yapmaktadırlar. Örneğin
Almond ve Verba, 1963 yılında, “katılmacı”, “uyruk” ve
“yöresel” olmak üzere üç siyasal kültür tipi üzerinde durmuşlardır.
Halkın büyük bir
kesimi, siyasetin karar alma sürecine katılıyor, kendilerini talep etme ve siyasaları
belirlemede etkili görüyorlarsa, bu tür toplumlarda siyasal kültür, katılmacıdır.
Katılmacı siyasal kültürde toplum üyeleri, sadece sistemin çıktılarına değil,
aynı zamanda sistemin girdilerine de aktif katılmacı olarak olumlu bîr eğilim
içindedirler. İngiliz, Amerikan ve İskandinav ülkelerinin siyasal sistemleri,
katılmacı kültür tipine uygundur. Bireylerin büyük bir kısmının kendilerini,
siyasal sisteme karşı itaat edici, ya da edilgen bir ilişki içinde görüyorsa,
buna uyruk siyasal kültürü denilmektedir. Doğu Avrupa ülkeleri ile birçok yeni
devletin kültürü, az çok bu tipe benzemektedir. Son olarak, bireylerin kendilerini,
siyasal sistemle çok az ilişki içinde gördükleri, sistemin girdi ve çıktıları
konusunda yeterli düzeyde bilgi ve bilinçlerinin oluşmadığı, ya da eksik ve
belirsiz olduğu toplumlarda siyasal kültür, yöreseldir. Yöresel siyasal
kültürde birey, köy veya kabile grubu ötesinde daha geniş kapsamlı bir siyasal
sistemin varlığından ancak belli belirsiz biçimde haberdardır. Uzmanlaşmış
siyasal roller yoktur. Bu tip siyasal kültür, birçok geleneksel toplumlarda
görülmekte dir. Şüphesiz bunlar ideal tiplerdir. Gerçek hayatta bu tiplerin
çeşitli karışımları görülmektedir.
Bir toplumdaki
kurumlarla değerler arasında uygunluk varsa, siyasal kültür ile siyasal yapı
arasında çok yakın ilişki var demektir. Siyasal kültür ile siyasal yapı arasında
uyumun bulunması halinde siyasal değişim beklenemez. Bu gibi durumlarda,
hoşnutsuzluktan kaynaklanabilecek değişim dürtüleri, ya düşük düzeyde kalır
veya meşru olarak görülen denetim yollarıyla sınırlandırılır. Siyasal değişme,
çoğu kere, siyasal kültür ile siyasal yapı arasındaki uyum aşındığı, ya da
bozulduğu zaman ortaya çıkmaktadır.
Bilâl ERYILMAZ