SİBERNETİK
SİBERNETİK
Sibernetik,
makinalarla, insanlarla ve diğer organizmalarla ilgili bir dizi araştırma
ve teoriyi ifade eder.
Bu araştırma ve teorinin yoğunlaştığı noktalar, a) Maki nal ar in veya organik
yapıların geri besleme yöntemine dayalı süreçlerindeki otokontrol ve otobakım
işleri; b) Makinalarda veya canlı sistemlerde bilgi aktarımı. Sosyal bilimlerdeki
modern şekliyle “sibernetik” kelimesi ilk defa N. Wiener tarafından
1949’da yayınlanan Sibernetik veya Canlı ve Makinalarda Kontrol ve İletişim
(Cybernetics, or Control and Comnunication in the An imal and the Machine)
kitabında kullanılmıştır.
Sibernetikle ilgili
araştırma ve teoriler, kendi aralarında da bağıntılı olan iki grupta incelenir:
Kontrol ve iletişim.
Bir zamanlar
makinalann teorisinde ser-vo-mekanizmalarda çok açık olan bir şey vardı:
Makinanın bir parçası enerji ve güç sağlarken, diğer biri bunların miktarını
kontrol edebilirdi. En basit servo-mekaniz-malarda bile kontrol işlemini
yürüten par çanın doğrudan doğruya insan tarafından kullanılması gerekiyordu.
Örneğin, eski model ısı makinalarında sıcaklık düştüğünde bunun farkına varan
işçi, ya kazanın çok yanması için verilen havayı artıracak, ya da makinaya
yakıt temin eden mekanizmayı çalıştıracaktır. İşte bu sistemde içine insanı da
alan bir geribesleme şebeke ağı sözkonu-sudur. Şimdilerde modern termostatların
kullanıma konulmasıyla işçinin aleti istediği sıcaklıklara ayarlayabilmesi
mümkün olmuştur. Sıcaklık arzu edilen düzeyi aştığı zaman, ısı kaynağını
kontrol eden mekanizma kapanır veya bu düzeyin altına düştüğünde de bu
mekanizma açılır. Bu şekilde de baştan bir kere ayarlandıktan sonra, herhangi
bir insan müdahalesine ihtiyaç göstermeyecek şekilde bir denge veya
homeos-tatik durumu korumak sorun olmaz. Hatta sistemi daha da karmaşık bir
duruma sokabiliriz; şöyle ki, termostat da ayan yapılan sıcaklığı zaman içinde
periyodik olarak değiştirilen bir başka mekanizmaya bağlanır, böylece farklı
zamanlarda termostat farklı sıcaklıklar için çalıştırılabilir.
Makinalann bu tür
kullanılmalarında^ teorik mantıktan faydalanarak canlılara -özellikle de
insana- faydalı sonuçlar verecek formülasyonlar da elde edildi:
a) Şu giderek açıklık kazanıyor ki, herhangi bir
“amaca yönelik hareket”de, hareketin kontrolünü geri-besleme
yöntemiyle cemin edecek bir kontrol şebekesi olmak zorundadır,
b) Karmaşık sistemlerde bu tür kontroller bir
hiyerarşiye tabidirler,
c) Her ne zaman kontrol şebekesi ve geri-beslenme işlemi
ile karşı karşıya gelirsek, bunun anlamı amaç yönelimli bir hareketin
bulunmasının muhtemel olduğudur.
Yukarıdaki izahlardan
da anlaşılacağı gibi, kontrole ait sibernetik teorisi; işin yükünü sisteme
yönelik hareketin sonuçlarına yüklemez. Onun yerine yük, asıl çalışan birinin
kontrolünün geri-besleme ile nasıl gerçekleştiği üzerinde yoğunlaşır.
İletişim kavramı,
aslında, geri-besleme işlenil i kontrol teorisinde zımnen mevcuttur. Zira çalışan
bir makinadan veya bir yerden kontrol mekanizmasına geri yollanan haberin
boyutları, bu haberin yol açtığı etkilerin boyutlarından çok daha küçük çaplıdır,
bu tabii ki sadece bir sinyaldir. (Etkinin kendisini enerji olarak ölçmek
mümkündür, ancak bu geri-besleme ile yollanan sinyalin de enerji cinsinden
olmasını gerektirmez). Gene bunun aynısı, kontrol mekanizmasından diğer
parçalara iletilen sinyaller için de söylenebilir, bu nedenle de sibernetik
teorisince öngörülen ağı kontrole dayalı
bir sistem olarak
düşünülebileceği gibi, iletişim sistemi olarak da düşünmekte bir beis yoktur.
iletişim sistemlerinde
bilgiye ait matematik teorisi, gönderilen sinyallerin anlamı üzerinde fazla
durmaz, asıl üstünde durduğu şey bu gönderilen sinyallerin, diğer sinyal
sistemlerine kıyasla taşıyabildikleri bilgi kapasitesi ve ayrıca iletişim
kanallarından geçiş esnasında mesajı bozabilecek parazit ve kaçamaklardır.
Bilgi kapasitesinin
Ölçü olarak kullanımı ile anlama ne kadar yaklaşıp uzaklaşıldığı açıkça anlaşılır.
Zira bu yöntemle, anlamlı bir mesaj taşımasalar bile, iki sinyal sistemi
arasında bilgi kapasitelerini mukayese imkânı elde edilir. Örneğin 85
karakterli bir daktilo, her satır başına 60 karakterden toplam 25 satir için
1500 karakter üretir. Eğer biri iki sinyalli telgraf bordu kullanmak suretiyle
mümkün olan tüm 1500 karakteri daktiloda yazmaya kalksa, bunlar ister anlamlı,
ister anlamsız olsun görecektir ki, bu işlemi tamamlamak için yaklaşık 9614
telgraf sinyali gerekecektir. (Bu tür mesajların toplam sayısı ise 8515OO’ü
bulur). Şu halde daktilo ve telgraf bordlannın taşıma kapasiteleri 9614/1500
oranla belirlenir, bu sayı 614/100 veya 6.41’e tekabül eder.
Bu örnek ilk bakışta
insanda uyandırdığından daha büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bir sinyalin
bilgi kapasitesini ölçerken referans olarak her biri diğeri kadar muhtemel
olan 2 sinyalden oluşan bir baz kullanılır ki, bu tür iki-sinyale dayalı
sistemlerdeki her bir sinyalin şekli biner birimine (bit) tekabül eder;
herbiri diğerleri kadar muhtemel sekiz sinyalli bir sistemde herbir sinyal
şeklinin üç bitlik bilgi içeriği vardır. Bunu şu örnekle daha iyi
anlayabiliriz: Şayet elimizde sekiz muhtemel, eş olasılıklı bir sinyaller
sistemi varsa, örneğin ABCDEFGH gibi, A’nın şekli alıcıyı bunun A olduğunu
BCDEFGH olmadığı yönünde enforme eder. Aynı enformasyonu iki sinyalli sistemde
elde etmek içinse üç sinyale ihtiyaç vardır. Bunların ilkinde bir bitlik bilgi
vardır, bu bilgi ile sekiz muhtemel sinyalden dört muhtemel sinyale düşülür.
ABCD tutulur, EFGH bırakılır. İkinci sinyal vasıtasıyla da ABCD’nin AB’ye
indirgenişi sağlanır ve CD bırakılır. Son sinyalle de B bırakılır A tutulur.
Böylece ABCDEFGH’ın A’ya indirgenişi ikili (binary) sistemde üç basamakta
gerçekleştirilmiş olur. Eğer herhangi bir şekilde “A”yı doğrudan
doğruya verme imkânınız olsaydı, aynı bilgiyi tek basamakta aktarmış
olurdunuz. Bundan dolayı da’ bilgi taşıma kapasitesi açısından sekiz
eş-olasılıklı sinyal içeren bir sistem iki sinyalli sistemden üç kere daha
verimli çalışır. Daktilo bordu örneğindeki her daktilo karakteri 6.41 bitlik
bilgiyi taşır veya başka şekilde söylersek 85 karakteri tek karaktere
düşürünceye kadar 6.41 biner basamaktan geçmek gerekecektir; halbuki daktilo
bor-dunda bu işlem tek bir basamakta bitirilir. Konuşulan örneklerde bir
sinyalin olasılığının, daha doğrusu tüm muhtemel mesajlarda görünme
sıklığının, sinyal sistemindeki diğer sinyallerinkiyle eşit olduğunu
varsaymıştık. Bir sinyal grubundaki sinyallerin olasılıkları diğerlerinin
olasılıklarına eşit olmadığı zamanlarda, belirli bir sinyalin taşıdığı
ortalama bilgi iki tabanına göre logaritma alınarak gene hesaplanabilir
(böylece hesap biner tabana göre yapılmış olur). Logaritması alınacak sayı l/P
dir ki, burada P sinyalin olasılığını temsil eder (bu aslında sinyaller
eşolasılıklı olduklarında
da kullanılan
formüldür, yal nızca bu durumda olasılık sadece l/N dir ki, N bu formül için
muhtemel sinyal sayısıdır. Sinyaller eşolasılıklı değilse olasılık başka yöntemlerle
hesaplanmalıdır). Bu durumda, önceki sekiz eşolasılıklı sinyal örneğinde,
sinyal başına düşen bilgi miktarı loge 1/114 veya loge 4 ya da 2’dir. Bu
durumda A iki bitlik bilgi taşıyor demektir. Sinyallerin eş olasılıklar
taşımadıkları durumlarda sinyal başına düşen bilgi miktarını ölçerek, taşınan
bilgi miktarını ölçmek mümkün olur. Bunun sebebi şudur: Semantik açıdan anlamlı
sinyallerin kombinasyon kuralları bazı sinyallerin daha sıklıkla
rastlanmalarına, diğerlerinin de daha az rastlanmalarına yol açar. İngiliz
alfabesi için de durum böyledir. Bu şekliyle bilgi teorisi dolaylı olarak
semantik enformasyona bağlanmış olur. Taşınan gerçek sibernetik bilgi miktarını
ölçebilecek şekilde sibernetiğin bilgi teorisi ile semantik enformasyonun
doğrudan birbirlerine bağlanmaları daha zordur. Yalnızca bazı basit
durumlarda bu gerçekleştirilebilir. Mesela, bilsek ki gelecek sekiz dakika
için her dakika bir tren kalkış yapacak, ne zaman kalkacağını soranlara
vereceğimiz sekiz muhtemel yanıt vardır: 1,2,3,4,5,6,7, veya 8 dakika. Cevap
diyelim “bir dakika” olsa, üç bitlik semantik enformasyonun taşındığı
söylenebilir. Çünkü cevap veren sadece “evet” veya “hayır”
diyebiliyor olsa, bilgi sonucu için bu bilgiye ulaşmak üç soru gerektirecektir.
Bir mesaj serisi için,
bir kere bir bilgi ölçüsünü tutturduktan sonra, artık aktarılan bilgi
miktarını bulmak mümkün hale gelir. Bu da bilginin çıkış miktarından aktarılma
esnasında eklenen miktarın düşürülmesiyle veyahut da giriş esnasındaki bilgi
miktarn-dan aktarılma esnasında kaybolan bilgi miktarının çıkarılması ile elde
edilir.
Daha Önce de işaret
edildiği üzere geri-besleme İşlemli herhangi bir kontrol sistemini iletişim
sistemi olarak düşünmek kabildir. Buna bağlı olarak da, tek tek organizmaları
veya grupları sinyal sistemi kullanan iletişim sistemleri olarak tanımlamak
mümkündür (bu sistem bizim sıradan iletişim olarak düşündüklerimizden başka organizma
ve uyarım ilişkilerini de içerir). Bu benzerlik imkânı nedeniyle de bilgi
teorisini psikolojik ve sosyolojik içerikli bazı araştırmalarda da kullanmak
mümkün olmuştur.
Oyun Teorisi’ni de
sibernetiğin bir parçası olarak düşünmek kabildir. Çünkü kesinliğin olmadığı
durumlarda gerek insandaki, gerek makinalardaki iletişim, geri-besleme ve
kontrol mekanizmaları mutlaka olasılık tahminlerine dayalı düşünme ve ka rar
süreçleri ile yürütülür.
D. Mac Rae,
“Sibernetik ve Sosyal Bilim” adlı yazısında kendinden öncekilerin ve
N. Wiener’in çalışmalarının bir muhasebesini, sonuçta sibernetiğin sosyolojik
çalışma ile ilintisi üzerine yorumlarla bağlıyor. Çalışmasının büyük kısmında
sibernetik eksene alınıp yapılan benzetmelerin lek başlarına sosyal bilimlerde
devrim yapabilecekleri konusuna şüphe ile yaklaşıyor. Mac Rae “Sosyal bir
evren… sibernetiğin en çok ilgi alanına giren ilişkilere ait matematik
ifadelere yetecek bir örnek kümeyi oluş-turamıyor. Diğer yandan şunda en ufak
bir şüphem yok ki, birisini yeni diliyle ve takınacağı bu yeni tutum ile
tasavvur etmek, dinamik sosyal süreçlerin önemli bir kısmının yapısını
anlamamıza yarayacaktır.”
“Sibernetiğin
müşkülleri, davranış psikolojisinin tüm çeşitlerinin de müşkülleridir, çünkü
sibernetiğin kısmen esas yapısında bu vardır” tipindeki geleneksel
tavırların yerini bu benzetmelerin alabileceğinden de şüphe ediyor. Sonuçlan
incelerken Mac Rae, Örneğin sınıf yapılan İçin sibernetiğin tekniklerini sosyal
organizasyonlara ait çalışmalara uygulayabilme konusunda, bir sosyal
araştırmaya ayrılabilecek geniş bir saha sezinliyor.
(SBA)