Râgıb İsfehânî Kimdir? Hayatı ve eserleri
Meşhur tefsir ve nahiv (dilbilgisi) âlimi. İsmi; Hüseyin bin Muhammed bin Mufaddal er-Râgıb el-İsfehânî’dir. Râgıb-ı İsfehânî diye meşhûr olmuştur. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Aslen İsfehanlı olup, Bağdât’ta oturdu. 1108 (H.502) senesinde vefât etti.
İmâm-ı Gazâlî ile aynı asırda yaşayan, hayâtı ve hocaları hakkında fazla bilgi bulunmayan Râgıb-ı İsfehânî’nin Mûtezile fırkasına mensup olduğunu iddiâ edenler varsa da Fahreddîn-i Râzî Esâs-üt-Takdîs adlı eserinde onun Ehl-i sünnet îtikâdında olduğunu bildirmiştir. Fıkıhta Hanefî mezhebine tâbi olup, onun Mûtezilî olduğu rivâyeti yanlıştır.
Eserleri:
Tefsîr-ül-Kur’ân: Çok kıymetli bir tefsir kitabı olan bu eserini tamamlayamamıştır. 2) Müfredat-ül-Elfaz-il-Kur’ân: Bu eser, Kur’ân-ı kerîmin kelimelerinin lügat mânâlarını, iştikaklarını ve birbirine olan irtibatlarını anlatmaktadır. Birkaç defâ basılmıştır. 3) Muhâdarât-ül-Üdebâ, 4) Ahlâk-ı Râgıb, 5) Hallü Müteşâbihât-il-Kur’ân, 6) Tahkîk-ül-Beyân, 7) Kitâb fil-Îtikâd, 8) Efânîn-ül-Belâga, 9) Eş-Şuarâ vel-Büleğa, 10) Ez-Zerîa ilâ Mekarim-iş-Şerîa: Basılmış olan bu eseri, İmâm-ı Gazâlî’nin yanından hiç ayırmadığı rivâyet edilir.
KAYNAK: REHBER ANSİKLOPEDİSİ, 17. CİLT
Râgıb-ı İsfehânî Kimdir? Hayatı ve eserleri: Ebü’l-Kaasım, Huseyn b. Muhammed b. Müfaddal pek meşhur bir âlimdir. (503) târihinde vefat etmiştir.
Râgıb-ı Isfehânî, pek mütefekkir, mütebahhir ulemâdan ma’duttur. Şer’î ilimlerde büyük bir iktidar sahibi olduğu gibi hikmette, ahlâkta, edebiyatta da yüksek bir ihtisas sahibi idi. Fahrü’d-Dîn-i Râzî, Te’sîsü’t-Takdîs ünvanlı eserinde bu zâtı Ehl-i Sünnet imamlarından ve Gazâlî’nin muâsırlarından olmak üzere göstermiştir. Binâenaleyh, Mu’tezile mezhebinde olduğuna dâir olan bir zehap doğru değildir. Fıkhan Hanefiyyü’l-mezheb idi.
Rivayete nazaran İmâm-ı Gazâlî, Râgıb-ı Isfehânî’nin Mekârimü’ş-Şerîa ünvanlı eserini nefasetinden dolayı pek tahsîn eder, dâima yanında bulundururdu.
Râgıb-ı Isfehânî hadd-i zâtında büyük bir müfessirdir, tefsir ihnine büyük bir hizmette bulunmuştur. Tefsire dâir yazdığı bir eseri ikmâl edememiştir. Fakat bu natamam eser büyük bir kıymeti hâizdir, hattâ Kaadî Beyzâvî gibi bir büyük müfessir, bu kitaptaki tahkîkattan müstefîd olmuştur.
Bu kitabın yazma müzehhep bir nüshası, Lâleli Kütüphanesinde (171) numarada mukayyettir. Fatiha süresiyle, Bakare sûresinin evâiline dâirdir. Bu kitap, usûl-i tefsire dâir pek mükemmel bir mukaddimeyi cami’dir ki, eser de hatt-ı zâtında bu mukaddimeden ibarettir.
Bu mukaddimede ezcümle Kur’ân’ın nasıl bir mu’cize olduğuna dâir pek güzel malûmat vardır. Bahusus deniliyor ki : Aklî ve sem’i ma’lûmâtın. külliyyâtını müş’ir olan hiçbir büfhan, delâlet, taksim ve tahdit yoktur ki, Kitâbullâh onu nâtık bulunmasın. Şu kadar var ki, Cenâb-ı Allah bu Kitâb-ı Mübîn’i, Arabın âdeti, tarz-ı muhâverâtı üzere i’râd buyurmuş, ve şu iki sebepten dolayı hükemânın, mütekellimînin dakîk tarikları veçhile i’râd ve inzal buyurmamıştır.
Birincisi : âyet-i kerîmesiyle beyân buyurulan sebeptir. Yâni Peygamberler, kendi kavimlerine lisanlariyle, onların idrâk edecekleri bir veçhile hitab ederek muhtâc oldukları şeyleri beyan buyururlar, bu bir risâlet muktezâsıdır.
İkinci sebep de: Cenâb-ı Hakk’ın her hakikati her veçhile tefhim ve tebyîne kaadir bulunmasıdır. Şöyle ki : Dakîk hüccetler gayr-i vazıh deliller i’trâdına mail olanlar, açık hüccetler ikaamesinden âciz olanlardır. Çünkü ekseriyyetin anlayabileceği bir tarzda maksadı ifhâma muktedir olan bir zât, öyle az kimselerin zevkine varabilecekleri tarzda muratlarını ifhâma çalışmazlar. Allâhu Teâlâ ise, en mühim hakaayıkı herkesin idrak edebileceği bir tarzda tebyîne kaadir olduğundan Kur’an’da muhâtabâtını bütün böyle açık, herkesçe anlaşılması mümkün bir halde izhâr buyurmuştur.
Bu mukaddimede mu’cizât hakkında da pek güzel ma’lûmât serdedilmiştir. Şu veçhile hülasa edilebilir:
Mu’cizeler, hissi ve aklî olmak üzere iki türlüdür: Göz ile görülebilen ve âmme tarafından idrâk olunan mu’cizeler, birer hissî mu’cizedir. Tûfân-ı Nûh, Nâr-ı İbrâhîm, Asâ-yı Mûsâ gibi. Basiret ile idrak olunan, hakîkaten, ukûl-i râciha sahipleri tarafından mu’cizeler de birer aklî mu’cizedir. Ta’rîz veya tasrîh suretiyle gaibden haber vermek, birtakım ulûmun hakaayıkına bilâ-teallüm muttali’ olmak gibi. Hissî mu’cizeler, bâzan olabilir ki, kehânetten, veya ittifakı surette vâki’ olmuş hâdiselerden az kalır ki, tefrik edilemesin, aklî mu’cizeler ise böyle değildir.
Benî İsrail’in belâdetlerinden, basiretlerinin kılletinden dolayı kendilerine karşı ibraz buyrulan mu’cizelerin ekserisi hissî idi. Ümmet-i Merhumenin kemâl-i aklından, kemâl-i fehm ve zekâsından dolayı da kendilerine ibraz buyrulan mu’cizelerin ekserisi aklî bulunmuştur. Bunun içindir ki, aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz buyurmuştur.
Râgıb-ı Isfehânî: unvanlı eseriyle de müfessirlere büyük bir hizmette bulunmuştur. Bu eser, Kur’ân-ı Kerîm’in elfâz-ı mübârekesini tahlîl ve tavzih eder. Bunların müştakkaatini, lûgavî ma’nâlariyle mecazî ve kinâî ma’nâlarını ve aralarındaki münâsebetleri gösterir. Mühim bir felsefe-i lügat ünvanına lâyık olan bu eser, tefsir ile iştigal eden her zât için büyük bir rehberdir. Bu kıymettar eser, Beyzâvî’nin de me’hazlarından biri bulunmaktadır.
Müellefâtı: Na tamam. matbû’dur. matbû’dur. üvanlı bir esere zeyl olarak basılmıştır.tasavvufa, ahlâka dâir, matbu’ bir eserdir. nevâdiri cami’, ilm-i nefs ile ahlâka dâir, matbu’ bir kitaptır. matbu’ dur, iki cilddir. ve sâire.
KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi