MEHDÎ
MEHDÎ
Yol gösteren, hidayete
eren, doğru yolu bulan, Allah tarafından kendisine rehberlik edilen kimse demek
olan Mehdi, Istılahı anlamıyla kıyamete yakın dönemde zulüm ve adaletsizliğin
her tarafı kapladığı bir zamanda gelip yeryüzünü adaletle dolduracağı ve
Islamı hakim kılacağı söylenen ehl-i beytten birisidir.
Mehdi, kelime olarak
Arapça h,d,y kökünden ism-i mef ul olup hidayete ermiş, hidayet bulmuş kişi
anlamını taşır. Meh-di’nin ahir zamanda çıkacağına, insanları iyilik ve adalete
yönelteceğine ilişkin “Ahad Haber” ler mevcuttur. Hz. Peygamber
(s.)’den nakledilen tbn Mace’de mevcut hadislere göre» MehçU’nin ehl-i beytten
olacağı bildirilmektedir. “Mehdi bizden, ehl-i beyttendir. Allah onu bir
gecede zafere erdirecektir. Mehdi, Fatma evladındandtr.” (İbn Mace, Fiten
34; Darimi, MehdU). “Biz Abdülmuttaüb evladı Cennet ehlinin efendileriyiz.
Ben, Hanıza, Ali, Ca’fer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.” (Ebu Davud, Mehdi.l;
Tirmizi, Fiten, 52-53; İbn Mace, Fiten, 34). “Dünya hayatinin sona ermesine
bir gün bile kalsa, Allah zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak ehl-i
beytten birini gönderecektir.” (Ahmet b. HanbehlI, 117-118).
Bu gibi hadislerin yanışım
diğer muhad-dislerin hadis mecmualarında da bazı haberler mevcuttur. Bu
hadisleri takviye edecek mütevatir derecede bir bilgi olmadığı gibi, bununla
ilgili olarak Kur’ani nass da mevcut değildir. Ayrıca Mehdi konusu, Maluridi ve
Eş’ari gibi, ehl-i sünnetin temelini oluşturan akaid konusunda eserler yazan
imamların eserlerinde geniş yer tutmamıştır. Ayrıca feri bir konu olduğu ve
Ahad Haber’e dayandığı için bunu inkar küfre sebep olmadığından, ilk dönem
akaid kitaplarına yansımamıştır.
Bu konu, Ehl-i
Sünnetin, akideye ilişkin muahhar-kaynak ve eserlerinde ele alınmaya başlanmış
ve iman ile ilgisi üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte Şia’nın bütün
kollarında Mehdilik, önemli bir yere sahiptir. Bunlarda konunun sürekli
işlendiği ve Mehdi beklentisinin hakim olduğu bir inanç görülmektedir. Şia’nın
gizli imamı Mehdi’dir. Fakat onlara göre bu gizlilik bir gün mutlaka sona
erecek, yeryüzündeki bu zulüm ve adaletsizlikler yok olacak ve tarih boyunca
haksızlığa uğratılan ehl-i beytin intikamı alınacaktır. Onlar Kur’an-ı Kerim’in
Hud, 8; Şuara, 4; Kasas, S gibi ayetlerinin Mehdi’ye işaret ettiğini
söylerler.
Ehl-i Sünnet’te de
Mehdi bekleme temayülü olmasına rağmen, ona insan üstü özellikler
yüklenmemekte, ancak toplumu İslama yöneltecek bir yönetici veya ilim adamı
olabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca Ahad Haberlere dayanan bu beklentinin gelip
gelmemesini düşünmek, insanın inancına gölge düşürmemektedir.
İmam Sahavi ve İbn
Hacer el-Heytemi gibi alimlerin yanı sıra, İmam Celaleddin es-Suyuti “el
Örfü’l-Verdifi Ahbari’l-Meh-di” ve “Kitabil’l-Keşf adı altında Mehdi
ile ilgili hadisleri bir araya toplamıştır. Bu eser, Ali b. Husameddin
el-Muttaki tarafından “el-Burhanfi Alamati Mehdiyyi Ahi-ri’z-Zatnan”
adıyla ve yeni bir tasnifle ilim dünyasına kazandırılmıştır. İbn Hacer
el-Heytemi de bu konuda “el-Kavlu’l-Muhta-sarfi
Alamati’l-Mehdiyyi’l-Muntazar” adlı bir eser telif etmiştir. Mehdi ile
ilgili hadisler yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Ebu Davud, Tirmizi, İbn
Mace, Ahmed b. Hanbel gibi büyük alim ve muhaddisler tarafından kaydedilmiş
hadislerdir. Buna rağmen Bu-hari ve Müslim’in bu konudaki hadislere eserlerinde
yer vermemiş olmaları dikkate şayan bir husustur.
Sahihayn dışındaki
hadis mecmualarında yer alan bu hadislerin sıhhat dereceleri tartışılmış ve
genellikle zayıf derecesinde hadis oldukları kabul edilmiştir. Zaten bunlar
arasındaki çelişkiler de, bu durumu göstermektedir.
Ehl-i Sünnet’te Mehdi
inancının söz konusu edilmesine rağmen, bir inanç olarak yerleşmemiştir. Şia
bu hususta çok ileri seviyede akideyi ilgilendiren bir mesele olarak takdim
etmesine rağmen, Mehdi’nin on ikinci imam okluğunu ifade ederken daha
önceleri beşinci imam
olan Muhammed Ba-kır’ın Mehdi olduğu ileri sürülmüştü. Hatta Ca’fer-i Sadık’ın
da Mehdi olduğunu ifade eden görüşlere rastlanmaktadır.
Tamamen siyasi bir rot
oynadığı gözlemlenen Mehdi inancı kesin bir delile dayanmamakta olup İslam
tarihinde birçok kanlı çatışmaya neden olmuştur. Emevi ve Abbasi tarihleri
boyunca ortaya çıkan birçok siyasi grup hep liderlerinin mehdi olduğunu
söylemişlerdir. Hatta Kuzey Afrika’da kurulan ve daha sonra Mısır’a da hâkim
olan Şii Fatımî devletinin ilk hükümdarının Mehdi olduğu inancı, bu devleti
kuran ve sürdüren kimseler tarafından inanılan bir husustur.
Aynca zaman zaman
Türkiye’de başta olmak üzere, İslam dünyasının birçok yerinde Mehdi olduğunu
iddia edenler hiç de eksik olmamakladır. Bu gibi kimseler Mehdi beklentisinde
olan birçok insanı aldatmış ve bu konudaki hislerini istismar etmişlerdir.
Meçhule dayalı olan bir anlayışın İslam’ın genel prensipleriyle bağdaşmadı^
görülmektedir. Bütün bunlar gÜzön&Mte bulundurulunca Mehdi inancının
İslam’da»-ki yeri kendiliğinden ortayiçdur.;
Ahmet AĞIRAKÇA