KONVANSİYONALİZM
Konvansiyonalizm
terimi, kişiler veya partiler arası uzlaşma, uyuşma; hukuken uygulanabilir
uzlaşma, anlaşma üzerinde uzlaşılan ilke, yaygın şekilde kabul gören kural,
gelenek, teamül, inanç; bilimde temel kavramlar ve İlkeler (örneğin geometrik
aksiyomlar) üzerinde apriori yargılara ve fiziksel deneylere dayanmaksızın
sağlanan gönüllü uzlaşma veya anlaşma anlamlarına gelen konvansiyon
(convention) kelimesinden türemiştir. Konvansiyonal terimi geleneğe, teamüle,
yaygın şekilde kabul gören ilke, kural veya inanca dayalı şey demektir.
Konvansiyonalizm ise bu durumda konvansiyonlar (gelenekler, teamüller,
kurallar veya inançlar) gözlemleme eğilimi ve konvansiyonlar bulmaya çalışma
tavrı ya da teamülü; conventiona dayalı, ondan yola çıkan uygulama veya
faaliyet; bilimde mantığın, matematiğin ilkelerini convention’lar olarak
dikkate alan teori anlamına gelir.
Bilimsel yasaların ve
teorilerin, doğal dünyayı tanımlamanın alternatif tarzlarından aşağt-yukarı
bağımsız seçime (tercihe) tabi convention’ lar olduklarım öne süren ve
savunan teoriyi dile getiren konvansiyonalizm, seçilen alternatiflerin diğer
alternatiflerden daha fazla doğruluğa sahip bulunmadıklarını; yalnızca
diğerlerinden daha elverişli veya kullanışlı olduklarını öne sürer. Böylece
doğrular yoktur, konvansiyonlar vardır; bilimsel bilgiler konvansiyonlardır;
yani bilimsel bİlgİ konvan-siyoneldir. Konvansiyonalizm, kendileriyle doğal
dünyayı tanımladığımız yöntemin dilsel konvansiyonlara bağlı olduğunu; saf
matematik ve mantık önermelerinin bu konvansiyonlara binaen” doğru”
sayılabileceklerini iddia eder; böylece kendi içinde tutarlı olan herhangi bir
matematik ve mantık sistemini doğaya uygulamak mümkündür.
Konvansiyolanizm’in
kaynağında Kant vardır; ancak Kant konvansiyonalist değildir. Kant doğa
tanımlamalarımızı, bireysel seçim veya tercihten çok, temelde insan zihninin
evrensel Özelliklerine göre seçtiğimizi söyler. Kant açıkça konvansi-yonalizme
götürecek bir yorumu önlemek amacıyla, dünyada bulduğumuz düzenin kendisinin
zihinlerimizin karakterine bağlı bir düzen olmadığını söyleyerek düzeltmiştir.
Konvansiyonalizm,
genellikle, Kant’a çok şey borçlu olduğunu belirten Poinca-re’ye bağlanır. Aynı
şekilde Ernst Mach ve Pierre Duhem de konvansiyonalisttir-ler. Hem Mach, hem de
Duhem bilimsel teorilerdeki “resimsel” (pictoral) veya
“a-çıklayıcı” unsurla, bağıntıya dayalı unsuru birbirinden ayırırlar;
ilk unsur Önemsizdir; esas olan ikincisidir. Mach’a göre, teoriler, mümkün
mertebe basit ve güçlü tahminde bulunulacak şekilde inşa edilen tahmin
araçlarıdır yalnızca. Gizli olayların tanımlayıcıları gibi görünen bu teori
parçaları, gerçekte göründükleri gibi değildirler. Bize tahminde bulunma
imkanı veren, teorilerin ihtiva ettikleri matematiksel bağıntılardır.
Teorilerin bağmtısal parçalan doğrudan doğruya doğrulananı az; açıklayıcı
parçalar ise hiçbir şekilde doğrulanamazlar. Hangisini kabul etmiş olursak
olalım, kabul ettiğimiz “resim” konvansiyoneldir. Esas olan matematiksel
bağıntıların doğru tahmine imkân vermesidir.
Duhem de benzer bir
görüşü savunur ve matematiği bilimlerde kullanırken hipotezler içinde, keyfi
biçimde bir hipotezi diğerine bağladığımız matematiksel sembollerle tamamen
konvansiyonel tarzda ölçülebilir özellikler ortaya koyarız der. Sözkonusu
hipotezler, saf matematiğin yöntemlerine göre birbilerine bağlanırlar ve
sonuçlar tahminler olsunlar diye fizik terimlerine tercüme edilirler.
Poincare, bilimsel
teori ve yasaların yapısıyla ilgili görüşlerine, hem saf durumda, hem de
bilimsel teorilerde kulanıldık-ları sırada matematik ve özellikle farklı
geometri sistemlerini dikkate alarak ulaşmıştır. Eskiden Euclid’in paralel
postulatının -bir noktadan verili bir doğru çizgiye yalnızca ve yalnızca bir
tek paralel çizilebilir- kendi aksiyomlarından mantıki olarak çıkartabildiği
kabul ediliyordu. XIX. yüz-yüm ilk yıllarından itibaren bu tümdengelimin
Lobachevski ve Farkas Boylai tararından imkânsız olduğu ispatlandı. Eğer
Euclid postulatı aksiyomlarından mantıki olarak çıkarılabiliyor ise, bu
çelişkilerin,
aksiyomların
kabulünden ve postulatın reddinden çıkabilecekleri anlamına geliyor demektir.
Lobechevski ve Boylai’nin çalışmaları matematikçileri, Euclid aksiyomlarından
ve paralel postulatının reddinden yola çıkan tutarlı çeşitli geometri
sistemleri geliştirmeye şevketti. O aynı şe-kîlde, fiziksel dünyada tek bir
doğru geometri bulunmadığı ve postulatlar olmaksızın herhangi bir geometrinin
İnşa edilebilme imkanının şüpheli olduğu sonucuna da yol açıyordu. Zamanla
Euclid’çi olmayan geometriler geliştirildi. Poincare çeşitli geometri
sistemleri arasındaki farkları ortaya koymak amacıyla Lobachevski ve Boylai
geometrilerinin popüler bir yorumunu yaptı. Bu yoruma göre, çeşitli sistemlerde
kullanılan terimlerin, bir sistemde yer alan teoremlerin bir başka sistemdeki
teoremlere tercüme edilmesine imkan verecek şekilde bir “sözlük” ünü
yapmak mümkündü. Bu yüzden ne Euclidçi geometri, ne de diğer geometriler
çelişkiye götürmüyorlardı. Bu, Poincare’yi, Euclidçi geometrinin zorunlu tek
geometri olamayacağı ve Euclidçi olmayan geometriler imkansız olacağı için,
geometri aksiyomlarının sentetik a priori olmadıklarını söylemeye götürüyordu;
böylece onlar, geometri sürekli tashihe (düzeltmeye) açık olacağı için deneysel
doğrular diye nitelendirilemezlerdi. Geriye kalan biricik ihtimal onların
konvansiyonlar (uzlaşım-sal şeyler) olduklarıydı. Biz belirli konvansiyonları
kabul ederiz, çünkü deney bize onların kullanışlı olduğunu gösterir.
Eğer biz Euclidçi
olmayan bir geometriye göre organize edilmiş kavramlarla düşünmeyi
öğrenmişsek, ilgili geometriye fiziksel evrenin doğru bir tasviri olarak bakma
eğiliminde oluruz. Geometrik düzen zihinlerimize dünya tarafından yüklenmez;
aksine, zihinlerimiz dünyaya geometrik bir düzen yüklerler. Bizim uzay
kavramlarımız, duyumlarımızın kendileri vasıtasıyla başka yasalar keşfettiği
yasalar üzerinde dururlar. Bu yasalar tanımlarımızı keyfi tanımlar olmaktan
çıkarırlar. Fakat bunlar farklı geometriler ile de uyuşabilirler.
C.I.Lewisa/7/7on’nin
bilime, tanım, tas-nîf ve bir bilimsel realitenin kriterinin zımnen kabul
edilmesiyle girdiğini öne sürmüştür. “Zihin deneye düzen, tasnif, kategori
ve tanım unsurlarım ilave eder”. Ona göre yorumun bulunmadığı yerde bilgi
de yoktur; fakat eğer yorum daha sonraki bir deneyin kontrolüne bağlıysa, bu
durumda biz sonsuz bir geri çekilişle yüzyüze geliriz ve bilgi İmkansızlaşır.
Yorum, daha sonraki deneyin belirli bir düzen yüklenmesini sağlayan a
priori’ye bağlıdır. Ger-çek, a priori tarafından buyurulan düzen içinde görülen
veridir.
Diğer ünlü
konvansiyonalistler arasında A.S.Eddington, Arthur Pap gîbi isimler vardır.
Konvansiyonalizm Moritz Sch-lick, K.R.Popper ve Ernst Nagel gibi düşünürlerin
eleştirisine maruz kalmıştır. Ancak, konvansiyonalistler irrasyonel çizgi
üzerinde yer alırlarken, yukarda adları sayılan eleştirmenler pozitivist ve
rasyonalist çizgide yer alırlar. Bu durumun, söz-konusu düşünürlerin
eleştirisinin gücünü zayıflattığı söylenebilir. Son yıllarda, kon-vansiyonalist
bilgi ve bilim yorumu, kendileri konvansiyonalist etiketiyle
isimlendi-rİlemeseler bile, Wittgenstein ve Kuhn’un çalışmalarıyla yeni bir güç
kazanmıştır. Konvansiyonalizm, nihai noktada, bilimi, irrasyonel olanla
açıklama teşebbüsüdür, bu yüzden de en açık ve doğrudan çağrışımları
irrasyonel olan yönündedir. Bu anlayışın günümüzde, “Bilginin
her durumda
konvansiyonel” olduğunu öne süreri sosyolojik anlayışlarla desteklenmekte
ve bilimcilik (scientism)’in dünyadaki üstünlüğüne gölge düşürmektedir.
Hüsamettin ARSLAN Bk. Bilim; Mantıkçı Pozitivizm.