KİTLE TOPLUMU
KİTLE TOPLUMU
Kitle toplumu kavramı, çağdaş toplumun şu özellikleri
haiz olduğunu öne süren etkili bir toplumsal teorinin merkezinde yer alır:
Bireyler çoğunlukla birbirinin benzeri, farklılaşmamış ve birbirinin kopyası
olup hiçbir bireysel özellik göstermezler; iş hayatı rutinleştirici ve yabancılaştırı–cıdır; her ne
kadar kitleler ideolojik fanatizme eğilimli olsalar da din, etkisini kaybetmiş
olup bu nedenle sağlam bir tutamak ve Önemli ahlaki değerler sağlamaz, bireylerarası İlişkiler zayıf ve talidir, akrabalık
bağları ise önemini yitirmiştir; kitleler siyasal açıdan coşkusuzdur ve
diktatörlüklerle bürokrasiler tarafından çekip çevrilmeye elverişlidir;
kültür -sanat, edebiyat, felsefe bilim- kitle kültürü haline gelmiş, yani
müşahedenin en alt seviyesine hitap eder duruma indirgenmiştir.
Yukarıdaki ifadelerle toplumu tasvir eden yazarlar,
kitle.toplumu kavramım olumsuz anlamda kullanırlar ve genellikle toplumdaki
hastalıklı ve kötü tarafları kapitalizm ve sanayileşmeye bağlarlar. Bu
konuların bir kısmı XIX. yüzyıl toplum teoricilerinin, örneğin A.de Tocque–ville ve F.Tönnİes’in eserlerinde mevcuttur ve çok genel olarak
sanayi öncesi ile sanayi toplumları arasındaki dikotomi
bu çağda moda olmuştur. Bununla birlikte, özgül kitle toplumu teorisi 1920 ile
1960 yılları arasında üç belli başlı yönde geliştirilmiştir:
1-İngiltere’de bazı yazarlar, özellikle T.S.EliotveF.R.Leavis gibi edebiyat
eleştirmenleri genel olarak edebiyat ve kültürden erdemin kayboluşu ve aydın
bir kamunun ortadan kalkışı üzerinde eleştirilerini yoğunlaşırdılar. Onların
görüşleri temelde kapitalist topluma karşı muhafazakar bir tepkiyi temsil
ediyordu ve bir takım sosyologlar, özellikle de K.Mannheim
tarafından kabul görmüştür; 2-Frankfurt okulunun üyeleri, özellikle Hitler
Almanya’ sındanABD’ye kaçışlarından sonra kitle
toplumunun siyasal yönlerinden çok kültürel yönlerini çözümlediler. Tezleri
şuydu: Kapitalizm bir kitle toplumu üretmek suretiyle kitlelerin yönetici
seçkinler-ce zaptu rapt altına alınmasına uygun şartları yaratmıştır. Bu
yaklaşım daha ziyade savaş arası dönemin toplumsal ve uluslararası sorunlarına
sosyalist bir tepki özelliği gösterir; 3-Kitle toplumu kavramını kullanan bazı
Amerikalı yazarlar ona daha olumlu bir açıdan yaklaşmışlardır. Örneğin, E.Shils’e göre kitlelerin siyasal katılımı arttıkça,
seçkinlerin kitle topulumu-nu çekip çevirmesi giderek
güçleşmektedir.
Kitle iletişim araçları üzerine ilk yapılan
araştırmalardan bazıları, kitle toplumute–orisinden, özelikle de Frankfurt Okulu’-nun
görüşlerinden etkilenmiştir. Onlarda kitle toplumunu nisbeten
ferkhlaşmiş ursa da, takip edilmesi gerekmez
nenTl Pf°gramlai-dr k°la^ -M- «on yllarda
klan sistemleri üzerine çok
nen fra da bu programlarca
çekip çevri- saydaarast.rmalaryapIlrm5to.
BuarasS
likte kitle
toplumu kavramının günümüz düğü
klanlara patri-klan (baba soyuna
sosyolojisinde etkisi azalmıştır. Kitle top- bağlı klan), soyun kadınlardan devam ettİ–
lumu teorisine
yöneltilen eleştiriler ara- ğiklanlaraisema/n%Wö/ı(anasoyunabağ–
smda şunlar
sayılabilir: 1-Çağdaş toplum- lı klan) adı verilmiştir. Ünlü antroooloff
ıM «–«.i——->-■……… Radcliffe-Brown,
klan I
Çİk bir tanımı
yapılmadı lanildığını söylemekte v mektedir: “Pek çok farklı türden klan sistemleri
vardır, fakat klan terimi, ancak, tüm üyelerinin birbirini belirli bir anlamda
akraba olarak gördüğü tek taraflı (anne ya da baba
tarafından) İnen soya sahip bir grup için kullanılmalıdır. Klanlar yer-
KLAN
leşik ya da dağınık
olabilirler ve toplu
gruplar oluşturabilirler, ama oluştunna–
Klan, anne ya da baba
tarafından inen dıkları
da vakidir. Keltik klanlarla olan es-
soy grubu demektir. Ana soyundan gelebi– ki bağlantısı nedeniyle onun yerini tuta-
İeceği gibi, baba
soyundan da gelebilir, fa- cak bir terim bulma yolunda bazı çabalar
kat zorunlu olarak birleşmiş dışardan ev- gösterilmiştir. Örneğin klan yerine Lang
lenmenin yasak
olduğu totemsel, ya da lo– ve Frazer “totem-akrabalığr terimini
kalize edilmiş
gruplar değildirler.
önermişlerdir. Ancak gerçekte klan teri-
Klan başlangıçta antropolojide Toton minin kesin bîr tanımının yapılmayışı, ol-
ve tskoç toplumuna atıfta
bulunacak şekil- mayısı, onun
popülerleşmesinde ve kulla-
de kullanılmıştır.
B.S.Phîlpotts’a göre nışlı olmasında
önemli bir etken olmuş-
klanlar baba tarafından olan bir akraba- tur.
hk temeli üzerinde organize olmuş
kala-
(SBA)
balık akraba grupları olup; bir klan sabit Ek. Aile; Akrabalık; Soy. bir baba
tarafından olan akrabalıktır.
Bir klanı tanımlamanın klasik ölçütü, an- KLASİK İKTİSAT ne ya
da baba tarafından inen (Unilineal)
soydur; bazı yazarlar dışardan evlenme Klasik iktisat,
ekonominin işleyişine iliş-ve totemciliği de bu ölçüte dahil ederler, kin
görüşlerinden dolayı Kari Marks’dan Bazı Amerikan
antropologlarına göre beri kabul edilen yaklaşımlar çerçevesin-klan, ana
soyundan akrabalıktır.
de, özellikle tarihçiler tarafından, ekono–
Klanlar al t- klanlara, ya
da soylara ayrıla- mik sistemin yetersiz, ya da basit düzeyde bilirler. Klan içinde gerçek jeneaolojik anlaşılması olayını tanımlamak amacıyla
ilişkilerin her ne kadar daima tek bîr kum- kullan ılagelmiştir.
Bu tanımlama büyük cu ata ya
da kadın-atanın olduğuna inam-
ölçüde, servetin üretimi, da&um ve tttkfifî–
ölçüde, servetin üretimi, dağılım ve tüketimini
düzenleyen yasaların belirlenmesinde Adam Smith’i
izleyen İngiliz ekonomistlerin oluşturduğu gruba yöneliktir. Bununla berabre, klasik iktisat okulu Adam Smith’in
eserindeki fikirleri geliştiren ve yaklaşım eksikliklerini gideren farklı
ülkelerdeki birçok iktisatçıdan oluşmaktadır. Dolayısıyla bu okul, gelişme sürecindeki
ekonomi biliminin analitik temellerini atmıştır. A.Smith,
David Rİcar-do, James Mili,
John R. Mc Cultoch, Ro-bert Torens, Mountiford Lonfield, John Elliot Carines, John Stuart Mili, T.Ro-bert Malthus, Jean Baptiste Say, Frederic Bastial, Nassau Senior önemli klasik iktisatçılar
arasında yer almaktadır. Bu okulu Önemli ölçüde yönlendiren A.SmiÜı’İn eseri An Ingııiıy into the Natııre
and Cau-ses of the Wealth ofNations
(1776) dır.
Bu okulun iktisat biliminde ne kadar bîr süre geçerli
bîr yaklaşım olarak kaldığı konusunda değişik değerlendirmeler bulunmaktadır.
Bir yaklaışma göre, Cambrid–ge İktisat Okulu’nun önderi olan Alfred
nomics adlı eseri
yayınlandığında, bu okul sona ermiştir. Buna karşılık ünlü iktisatçı Keynes,
General Theory ofEmploy–ment, Interest and Money (1936) adlı ünlü eserini yayınladığında, daha
önceki tüm ekonomi düşüncesini Klasik İktisat Okulu içinde değrlendirmiştir.
Konuya bu açıdan bakılıdğında Cambridge okulunu da
Klasik İktisat Okulunun bir parçası olarak görmek mümkündür. Klasik İktisat
yaklaşımının kavram bazında açıklığa kavuşmamış olamsı,
belirli bir düşünce prensibini izleyen ve açık şekilde belirlenmiş bir
iktisatçılar grubu anlamında klasik okuldan bahsedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Klasik iktisat okulunun temel özelliği laissez–faire (bırakınız yapsınlar)
ve doğal düzenin asvunucusu
olmasıdır. Bu nedenle bu okul, serveti elde bulunan altın stokuyla ölçen ve
öncelikler ve koruma konularında devletin devreye girmesini savunan merkantilist iktisat anlayışına karşıdır. Ayrıca
“Klasik İktisat” ifadesi bir düşünürün kendi görüşleri ile daha önceki
alternatif görüş açıları arasındaki ilişkiyi belhirlemede
kullandığı polemik araç fonksiyonu da görmüştür.
Klasik iktisatçılar A.Smith’in
düşüncelerini ekonomik problemlerin analizinde bir başlangıç noktası olarak
ele almaktadır. Bu nedenle A.Smith’in Klasik İktisat
yaklaştım üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Örneğin A.Smith’in
kapitalistin kârının işçi ücretlerinden doğduğunu ifade eden görüşü, bu okul
iktisatçılarını değişik şekilde etkilemiştir. Ricardo,
bunu kâr-ücret teoremi haline getirerek, ver-gi-kaynak
tahsisi ilişkisini ve tarımda azalan verimler kanununun etkilerini ortaya
koyan bir model geliştirmiştir. Öte yandan Kari Marks
bile ünlü artık-değer teorisini A.Smith’in
yukarıdaki yaklaşanından çıkarmıştır.
Nazım EKREN
Bk. Keynesçi İktisat; Marksist İktisat; Neo–Klasİk İktisat.