Kimdir

Kağızmanlı Hıfzı kimdir? Hayatı ve eserleri

Kağızmanlı Hıfzı kimdir? Hayatı ve eserleri: (1893-1918) Pek genç iken ölen ve hayatı acılarla yoğrulmuş bu değerli saz şairi Kars’ın Kağızman kasabasında doğup büyümüş ve Kars dolaylarından ayrılmamıştır. Ca­milerde Kur’ân okuyarak ve mevsimine göre “pazarcılık” ederek geçimini sağla­yan Hıfzı, 15’inde saz çalıp şiir söylemeğe başlamış, kimi acılı kimi mutlu birkaç aşk geçirmiştir. Her vergili âşık gibi o da yanık, çok içli ve tertemiz duygular söy­lüyordu. Şehir ve Divan şiirleri edasından uzak kalabilmiş nadir ozanlardandı. Yazık ki, acıklı bir akibete düştü. 1918’de Erzurum ve Sarıkamış’tan kaçmakta olan Ermeniler tarafından öldürüldü. Hıfzı’nın en tanınmış şiiri, genç yaşında ni­şanlı iken ölen “emmi km Ziyâde’’ için söylediği ağıttır. Halk edebiyatımızın en güzel ağıtlarından olan bu parçayı sunuyoruz: (Bu ağıda emmi kızı dilinden veri­len “Cevap”da, acıyı katmerleştiren ve ağıdı güçlendiren ayrı bir buluştur.

AĞIT

Sefil baykuş ne gezersin bu yerde Yok mudur vatanın illerin hani?

Küsmüş müsün selâmımı almadın Şeyda bülbül, şirin dillerin hani?

Ecel tuzağın açamaz mısın Açıp da içinden kaçamaz mısın Azâd eyleseler uçamazmısın Kırık mı kanadın, kolların hani?

Aç mısın yok mudur ekmeğin aşın Odan ne karanlık, yok mu ataşın Hanidir güveyin, hani yoldaşın Hani kapın bacan, yolların hani?

Bunda yorgan döşek yastık var mıdır Bu geniş dünyada yerin dar mıdır Daim tahta duvar, önün yar mıdır Yeşil başlı sunam, göllerin hani?

Düğününde acı şerbet içildi Gelinlik esvabın dar mı biçildi

îlikle düğmeler göğsün açıldı Noldu, kemer beste bellerin hani?

Alışmış kaşların var mı kınası Ala idi o gözlerin binası Kocaldın mı on beş yılın sunası Yok mudur takatin, hallerin hani?

Emmim km aç kapıyı gireyim Hasta mısın hatırcığın sorayım Susuz değil misin, bir su vereyim Çaylarda çalkanan sellerin hani?

Yatarsın gafletle gamsız kaygusuz Ninni balam ninni kalma uykusuz Hem garip ve çıplak hem aç ve susuz Felek fukarası, malların hani?

Her gelip geçtikçe selâm vereyim Nişangâh taşma yüzüm süreyim Kaldır nikaabını yüzün göreyim Ne çok sararmışsın hallerin hani?

Civan da canına böyle kıyar mı Hasta başın taş yastığa koyar mı Ergen kıza beyaz esvap uyar mı Al giy allı balam, şalların hani?

Daha seyrangâha çıkamaz mısın?

Çıkıp da bağlara bakamaz mısın Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın?

Ver bana tutayım, ellerin hani?

Sen de Hıfzı gibi tezden uyandın Uyandın da taş yastığa dayandın Aslı Hanım gibi kavruldun yandın Yeller mi savurdu küllerin hani?

(güveyi: (burada) eş, koca, kemer beste: kemer bağlı, binası: yapısı, rengi, ni­şangâh taşı: mezar taşı, hal: ben. civan: genç. Aslı Hanım: Kerem’in sevgilisi, seyrangâh: gezinti yeri.)

Emmi zade küsmemişim ben sana Ölüm lâl eyledi dillerim yoktur.

Eğdi kametimi, büktü belimi Kalkamam ayağa hallerim yoktur.

Ben gelende bizim yerler yaz idi Ettiğimiz cilve idi, naz idi Cehize düzemedim, ömrüm az idi Göçtüm gömlek ile, şallarım yoktur.

Haber edin kuşlar çeksin yasımı Yuva yapsın püskülümü fesimi Koymadılar doldurayım tasımı Havuzdan ayrıldım, sellerim yoktur.

Haber edin ishak kuşlar göçende Selâm söylen her turnalar geçende Ak kırmızı, san güller açanda Yollayın bana da, güllerim yoktur.

Yâren yoldaş beni düşlerde görsün Görenler de halim hâtırım sorsun Yoldan gelip geçen bir “fat’ha” versin Felek yoksuluyum mallarım yoktur.

Ben de Hıfzı gibi tezden uyandım Uyandım da taş yastığa dayandım Aslı Hanım gibi kavruldum yandım Sam yeli savurdu küllerim yoktur.

(lâl: dilsiz, kamet: boy. püskülümü fesimi: Anadolu’nun bazı yerlerinde kızlar püsküllü ağır fes giyerler, fat’ha: fatiha.)

KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL

İlgili Makaleler