ERGONOMİ (ÇALIŞMA ILMI-İŞBiLIM)
ERGONOMİ (ÇALIŞMA ILMI-İŞBiLIM)
Kelime mânâsiyle
“alışkanlıklar”, “âdetler”, “çalışmanın
kanunları” demektir. Geniş anlamıyla ise, İnsanın fizyolojik, anatomik ve
psikolojik yönlerinin araştırılıp çevreyle uyumlu hale sokulması, onun beden
ve ruh gücünden azamî istifade edebilmek için kullandığı alet, edevat ve
teçhizatın, usul ve mciodların kendisiyle ahenkteştiriimesidir. Kısaca, işin
işçiye uydu ru İm asıdır. Bu, işçinin işe uydurulması demek olan
“eğiiinV’in tersi, fakat tamamlayıcı-sıdır.
II.Dünya Harbi’nde
biyologların yaptıkları deneylerden doğmuştur. Bu vakte kadar psikolog,
fizyolog ve biyologlar arasında işbirliği ve dayanışma çok sınırlı idi. Savaş o
/.amana kadar bilinmeyen ve önemsenmeyen birçok hadiseyi ortaya çıkarmıştır.
Mesela havacılık hızla
gelişmekteydi. Uçaklar uzaklara hem de yükseklerden uçuyordu, lakin
İnsanunsurunun hatasından doğan kazalar, yere çakılmalar endişe verici oranda
artıyordu. Yalnız çok hızlı giden değil, aynı zamanda süratli manevra yapan
uçaklar imal edilince pilotlar yüksek yerçekimi kuvvetiyle karşılaştılar.
Görevi icabı, dalarak yaptığı bombardımanda pilot, uçağını en son hızla yere
çeviriyor, sonra düzleşip yeniden yükseliyordu. Bu durum da aşırı kazalara yol
açmaktaydı. O halde oksijen azlığına ve hızdan ortaya çıkan yerçekimine çare
bulunması lazımdı. Bu yüzden çok büyük çaplı dönen aletler yapılmasına, bunun
İçine yerleştirilen deneklerde ne gibi değişiklikler meydana geldiğini anlamak
gerekliğine karar verildi. Neticede, hızlanmalara karşı koruyucu sistem ve
düzenlemeler bulundu, oksijen yetersizliği çözüldü.
Dünya Ha rbi’nden
sonra askerî sükûnete erişilince, yapılan inceleme ve buluşların sanayie ve
günlük hayata uygulanabileceği görüşü ge-li§ti. İşi İnsana İntibak ettirmek
için onun kendi çevresi içinde ele alınması fikri genel kabul gördü. Ancak bu
tek tek disiplinlerin değil, bir “takım çahşması”nm mahsulü
olabilirdi.
Böylece bütün meşguliyetlerin
merkez nok-lasınm “İnsan” olduğu anlaşıldıktan itibaren ergonominin
ilk kuralı da öğrenilmiş oldu.
İnsanlar doğmaya,
evlenmeye, ölmeye devam edecekler, bu arada çeşitli hastalıklar geçireceklerdir,
bu yüzden hastaneler, doktorlar, hastabakıcılar olacaktır. Yine İnsanlar yeme,
içme, giyinme, boş zamanlarını değerlendirme ihtiyacında olacaklardır. Eğlence
dünyası, ulaşım vasıtaları, turizm endüstrisi, otel ve lokantalar bu yüzden
müşterisi/, kalmayacaklardır. Otomatikleşme eğitime, polis teşkilatına, ev
kadınlarına da lesir edecek; fakat hiçbir şey bütünüyle otomatik hale gelmeyecektir.
Aslında otomasyon çok pahalıdır, fazla sermayeye İhtiyaç göstermektedir. Ayrıca
beşerî varlıklar tek kumanda ve kontrol sistemini temsil çimekte olup, büyük
orandaki üretimi de bunlar ortaya çıkarmakladır. Herşey insanlarla
başlamakta, onlarla bilmektedir. Dış çevreye karşı beden ve ruh itibariyle son
derece kuvvetli ve esnek olan iıısun en gösterişli (güzel), en sağlam
(uyumlu), en akıllı ve zeki (vasıflı) yaratık olup, böylece yaratılmışlar
içinde en “fonksiyonel” bir canlıdır. O halde ona uygun bir
çevrc-düzen geliştirilmelidir.
Yakın çevremizde
İnsan-iş uyumsuzluğu ile ilgili birçok örnek görülebilir. Koridorda, odada,
mutfakta, dükkanda, atölyede, fabrikada, hastanede, okulda, otelde, saha,
stadve salonda düzensiz yerleşme olduğundan deplasman artmakta, bu da zaman
kaybına yol açmaktadır.
En iyi yön güney-batı,
kuzey-doğu olmasına rağmen evlerde güneş-aydınlık ayarlaması yapılmamaktadır.
Evin iç bölümlerinin
yerleştirilmesi sakattır. Düzenleme ve dizaynları eksiktir. Gömme dolap,
hayat, sofa, gasilhane, avlu, bahçe artık mevcut değildir. Pencereler ya dar
yahut çoğu zaman geniştir. Makinaların renkleri, birbirleriyle bağlantıları,
işgörenlerin tabu ihtiyaç ve hareketleriyle irtibatlı değildir. Üniversite
an-filerinde uzun sıralar kolayca geçişe mani olmaktadır. Hastaneler şehir
içine kurulmuştur, gürültü ve toz, hastaları her zaman rahatsız etmektedir.
Havaalanı şehre yakın olursa uçakların düşme tehlikesinin yanında, süpersonik
uçakların kulak tırmalayan ve zedeleyen seslerinden sağırlaşma meydana
gelebilir. Bakanlıklar, çeşitli devlet daireleri farklı yerlerde iş görürse
hem vatandaş hem de memur zaman kaybedecek, bürokratik işlemler ve maliyetler
artacaktır. Zaman kaybı tek başına işlerin uzamasına, aylaklaşmaya,
bıkkınlığa, kötümserliğe, sürtüşmeye, kavgaya, maddi-manevi zarara yol
açacaktır.
Ergonomi madem ki
herşeyi fonksiyonel ve estetik hale getirme çalışması kapasiteden azamî istifade
gayretidir; o halde her yerde olduğu gibi, herşeyin emrinde olup daima ihtiyaç
görücü mal üretmek isteyen sanayicilerin elinde de büyük atılımlar meydana
getirebilir. Er-gonomik usullere göre üretilen mamuller için önce dizayn,
organizasyon, kalite kontrol mühendislikleri kurulur. Alet, edevat ve ekipmanın
önce tasarımı, sonra binalara yerleştirilmesi ve bütün bunların hep beraber
çevreye, iklim şartlarına, çalışan ve çalıştıranlara, genel ekonomi ve enerji
politikalarına uyumu sağlanır. En küçük alt sistemin en yukardaki üst sistemden
kopuk olmamasına, ekonomik ve sosyal kârlılık kadar çevre dengesine de dikkat
edilir.
Kısaca, ergonomi ilmi
sayesinde zamanı ve mekanı, her türlü alet ve edevatı fonksiyonel ve estetik
kılmak ümmktindür. Bu da “Az zaman + Az para + Az yer = Düşük
maliyet”
demektir. Bu formüle
iki unsur daha ilave edilirse: “Düşük maliyet + Üstün kalite + Yerli
teknoloji = Tam Rekabet Şartı” ortaya çıkar. Bedenin özelliklerinden,
vücut hararetinden, iklim, enerji ve yiyeceklerden; ışık ve görmeden; ses,
gürültü ve titreşimden; diğer duyu organlarından; bilgi sunuluşu, materyalin
düzenlenmesi ve çalışma alanından alıştırma (antrenman), vardiya usulü çalışma,
yorgunluk ve uykudan, yol meseleleri ve kazalardan; yaşın getirdiği ve
götürdüklerinden bahseden Ergonomi endüstri mühendislerinin çalışma alanı
olduğu kadar sosyal ilimcilerin ve bütün idarecilerin de İlgi ve araştırma
sahası haline gelmiştir.
Sacid ADALI