Kimdir

Ebû Hafs el-Haddâd kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Ebû Hafs el-Haddâd kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (ö. 260 / 874) Fütüvvet konusundaki fikirleriyle tanınmaktadır. Nîşâbur’da doğdu. Mesleği dolayısıyla “Haddâd” diye tanınmıştır. Tabakat kitaplarında Ebû Hafs’ın tasavvufa intisabında bir cariyeye âşık ol­masından ve ona kavuşmak için verdiği çabalar­dan söz edilir. Başka bir menkıbeye göre insanla­rın âhiret azabı karşısında duyacakları dehşetten bahseden Zümer sûresinin 47. âyetini dinlerken kendinden geçerek elini ateşe sokmuş ve kızgın demiri çıkartmıştır. Bu olaydan sonra demirciliği bırakıp uzun yıllar nefsini terbiye etmek için uğ­raştı. Ancak bir müddet sonra tekrar mesleğine geri döndü ve bir taraftan kendi kazancıyla geçi­nirken diğer taraftan etrafındaki fakirlere destek oldu.

Ebû Hafs hacca giderken sekiz arkadaşıyla bir­likte Bağdat’a uğradığında buradaki ünlü sûfîler tarafından karşılandı. Bir yıl kaldığı Bağdat’ta özellikle fütüvvet konusundaki fikirleriyle başta Cüneyd-i Bağdâdî olmak üzere Bağdat sûfîlerini kendine hayran bıraktı.

Fütüvvet anlayışı üzerinde ısrarla duran Ebû Hafs’a göre fütüvvet fedakârlık, cömertlik, diğerkâmlık, tahammül ve nefse hâkim olmak gibi özellikleri içerir. Fütüvvetle ilgili “insaflı ol­mak fakat insaf beklememektir” şeklindeki tarifi meşhurdur. Yine ona göre fütüvvet laf değil iş ve faaliyettir. Ebû Hafs kerem ve cömertliği fütüvve-tin esası olarak görür, ayırım gözetmeden herke­se iyilik yapılmasını ancak yapılan iyiliklerin hiç yapılmamış gibi kabul edilmesini ve hatırlanma­masını ister. İnsanların acılarına ortak olmayı, sıkıntılarını yüklenmeyi ve kimseyi külfet altında bırakmamayı fütüvvetin gereği sayar.

Ebû Hafs aynı zamanda döneminin melâmet eh­linin önde gelen temsilcilerindendir. Mümkün olduğu kadar tanınmamayı ve nefsin arzu ve is­teklerine karşı gelmeyi kurtuluşun yolu olarak görür. Ebû Hafs içle dış, özle söz arasında tam bir uygunluk bulunması gerektiğine inanır; dış­taki edep güzelliğini içteki hallerin güzelliğinin delili sayar. Ona göre kulluktan daha güzel bir süs yoktur. Kulluk ise kişinin nefsinin isteklerini bırakıp emrolunduğu şeylere bağlı kalmasıdır.

Zühd anlayışında da Ebû Hafs fütüvvet ve melâmet çizgisini takip etmiştir. Ona göre zühd dünyanın ne övülmesi ne de kötülenmesidir. Ger­çek zâhid de gönlünden dünya tasasını attıktan sonra âhiret için çalışan kişidir. Zühd elde avuç­ta değil kalpte bulunur. Her zaman Allah’a ihtiyaç duymak, sünnete bağlı kalmak, kendi kazancıyla geçinmek ve helâl rızık yemek ve daima edepli olmak onun zühd ve tasavvuf anlayışının esasını oluşturur.

Ebû Hafs Ahmed b. Hadraveyh, Ebû Türâb en-Nahşebî gibi çağındaki büyük mutasavvıfların sohbetinde bulunmuş; Şah

Abdürrezzak TEK

Kaynak: Ahi Ansiklopedisi, 1. cilt, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ankara, 2014

İlgili Makaleler