Kimdir

Bernard Bosanquet kimdir? Hayatı

Bernard Bosanquet kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1848-1923) İngiliz düşünür. Hegelci felsefenin ilkelerini toplum ve politika sorunla­rına uygulamak isteyen bir Yeni- Hegel’cidir. 14 Haziran 1848’de Altwick’te doğdu. 8 Şubat 1923’te Londra’da öldü. Harrow ve Oxford kolejle­rinde eğitim gördü. 1871-1881 arasında Oxford’da Eski Çağ tarihi ve felsefe dersleri verdi. Sonra Londra’ ya yerleşti. “Londra Ahlak Kurumu” ve “Hayır Kurumu”nda çalışarak kendisine sosyal alanda etkili bir yer edindi. 1895’te yoksullar ve yerel yöneticiler için dayanışma yasası üzerinde çalışma yapan M. Dendy ile evlendi. 1903-1908 arasında St. Andrews’da ahlak felsefesi okuttu. O, Bradley’in ahlak felsefesin­den, Bradley de onun mantık felsefesinden etkilendi.

Bosanquet, mantıkla ilgili düşüncelerini Logic as the Science of Knowledge (“Bilgi Bilimi Açısından Mantık ) adlı denemesinde ortaya koydu. Gerçeğin yalnızca bilgi sistemleri içinde kavranabileceğini ve doğru ile gerçeğin birbirine karşılık olduğunu söyledi.

Bu doğru ile gerçeğin birbirine karşılık oluşu sonucu ortaya çıkan doğrular, yoktan var olmadıkları ve bilgi biçiminde örgütlenerek yargılamaya uyma­dıkları için, ancak sistemler içinde düşünülebilir.

Bosanquet, biçimci mantığı düşünce ölçeği ola­rak değil, daha çok ikincil bir düşünce türü olarak değerlendirdi. Bu nedenle, ilgilendiği yargı ve çıka­rım biçimlerini, bilginin işlevsel gelişiminde etkin birer varlık diye niteledi. Yargı doğru ile ilgilidir. Salt “ses”lerin doğruluğu ilen sürülemez. Buna karşın, duyguların etkisinde kalınarak bir beğeniyi dile geti­ren, yüksek sesle bildirilen, “oh ne iyi”, “ay ne kötü” türünden ilkel yargılar da vardır. Doğa olaylarıyla ilgili kişisel olmayan yargılar bizi gelişen düşünce yolu üzerinde daha da ileri götürür.

Hegel’de olduğu gibi Bosanquet’te de mantık, bilgi ve metafizik arasında kesin bir ayrım yoktur. Mantık, yargı ve çıkarım biçimleriyle ilgilidir. Bu biçimler üzerindeki çalışma gerçekliğin sisteme dava­lı bir nitelik taşıdığını gösterir. Gerçekler birbirinden ayrı ve soyut olsaydı, birinden ötekine çıkarımda bulunma olanağı kalmazdı.

Çıkarım olasılığı, “kendini aşma” biçiminde dile gelen metafizik gerçeği göstermektedir. Bosanquet, kendi metafizik sisteminin sınırlarını The Principle of İndividuality and Value yapıtında çizmiştir. Ona göre bireyler somut tümellerdir. So­mut tümellik, birbiriyle ilişkili devinim ve ortaya çıkışların ayrı yerlerde gerçekleşmesidir. Soyut tü­mellik ise bir niteliğin birçok durumda yinelenme­sidir.

Aristoteles ve Rousseau gibi O da devletin birey üzerindeki uygarlaştırıcı etkisini vurguladı. Ona göre tüm bireyler sürekli olarak bilgi kaynaklan ve top­lumsal düzende onları saran erk ile donanıp, güçlen­dirilirler. Özgürlük, istediğini yapmak değil, benliğin bağımsızlığını ortaya koymaktır.

Klasik liberalizme göre birey kendi başına bıra­kıldığında özgürlüğüne kavuşur. Bosanquet’ye göre bu olanaksızdır. Ona göre özgürlük “kendine egemen olmak”tır. Ancak, “kendi”ler tek tek atomlar olma­dıklarına göre, toplum içinde kendine egemen olma çabasındaki bireyin durumunda, toplumsal denetim ile özgürlük birbirleriyle çakışır. Bosanquet, doğayı zihnin zorunlu tamamlayıcısı saydığı gibi, alışkanlık ve gelenekleri de yaratıcı seçimin zorunlu tamamlayı­cıları olarak görür. Ona göre insan zekâsı, toplum içinde, insanın tek başına olacağı durumdan çok daha fazla gelişir. Toplum ve devlet arasında bir ayrım yapmaması ve devletin hiçbir zaman hata yapamaya­cağını söylemesi, eleştirilere yol açmıştır.

Bosanquet’nin suçlarla ilgili görüşleri onun önemli felsefi görüşleri arasında yer alır. Hırsızlık, cinayet gibi edimler ile savaş, fetih gibi edimleri birbirinden ayırır. Birinciler bireylerin tek başlarına işledikleri suçlarken, İkinciler devlet adına işlenen suçlardır; bu yüzden de suç sayılmazlar. Bir devletin eleştirilerek, bireyler gibi yasaları çiğnemesinden söz edilemez. Fakat devletler yine de ahlaksal sorumlu­lukları olan varlıklardır. Bosanquet I. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan, devleti ve devletin başında bulunanları suçlayan eleştirilere karşıydı. Bir aradalığın insanlar için bir umut kaynağı ve sığınak olduğunu söylemesine karşın, birliğe katılma­nın, katılanların onurlarını çiğneme pahasına olma­ması gerektiğini öne sürmüştür.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 19. cilt, Anadolu yayıncılık, 1984

İlgili Makaleler