33Sosyoloji Sözlüğü

AZINLIKLAR

 

AZINLIKLAR

 

Soy, dil, kültürve
dinî inanç bağlarıyla birbi­rine bağlanmış ve kendilerinin bir ülkedeki ço­ğunluktan
farklı olduğunu hisseden (ya da his­settirilen) gruplara azınlıklar ya da
azınlık grupları adı verilir. Azınlıklar bu farklılık bilincini çoğunlukla eşit
olmak (örneğin iş bakı­mından farklı muameleye uğramamak) özel öğrenim
(Örneğin, kendi dillerinde eğitim gör­mek), özerklik ya da bağımsızlık gibi bir
ta­kım siyasal taleplere dönüştürürler. Bulgaris­tan’daki Türkler, iki savaş
arası dönemde Polonya’daki Ukraynalılar ve Kuzey İrlanda’da-ki Katolikler gibi
azınlıklar farklı muameleye tabi tutulmuş ve zulme maruz kalmışlardır. Bazı
durumlarda (Güney Afrika örneğinde ol­duğu gibi) azınlık, egemenliği ele
geçirmiş ve çoğunluğu mağdur etmiştir: “Azınlık” ve “ço­ğunluk”
kavramları gerçekte siyasal kavram­lar olup sayısal temelleri pek tatmin edici
de­ğildir.

Azınlıklar (ya da
azınlık grupları) terimi za­man zaman etnik, ırkî ve dinî gruplar için de
kullanılmaktaysa da genellikle bir topluluk içinde bulunan insanların nitelik
açısından farklı olmaları ve hakim kültürün ya da İdeolo­jinin dışında yer
almalarını ifade eder. Azınlık­lar, bir kültür içerisindeki alt-gruplardır. On­lar
egemen gruptan fiziksel görünüm, dil, örf ve âdetler ile kültürel özellikleri
bakımından ayrılırlar. Bu tür alt-gruplar hakim iktidar gru­bundan tabiatı
itibariyle farklı olarak görülür­ler, kendilerini de böyle görürler. Bu nedenle
onlar bilinçli olarak ya da bilincinde olmaksı­zın, normal kültür hayatına
katılmaktan alıko-nurlar ya da engellenirler.

Sosyolojik literatürde
kültürel ve fiziki Özel­likleri yönünden farklı olan insanlar eğer fark­lı
muamelelere tabi tutuluyorlarsa “azınlık” olarak kabul
edilmektedirler. Bu durumu his­seden gruplar kendilerini koilektif bir ayrımın
nesneleri olarak görürler ve kendilerini ileri derecede farklı bir noktaya
getiren farklı dav­ranışlar geliştirme konusunda bir eğİÜm göste­rirler.
Böylece azınlık muamelesi görmek, bu duruma düşen gruplarda kendilerine ait bir
“benlik bilinci” gelişmesine neden olmaktadır.

XIX. yüzyıldan önce
ulusal ve uluslararası politikada rol oynayan azınlık gruplar yalnız­ca dinî
nitelikte olanlardı. XIX. yüzyılda millî bilincin gelişip milliyetçiliğin
ortaya çıkışıyla ulusal azınlıklar önemli roller oynamaya başla­dı. Böylece
ulusal azınlıklar milli olarak mağ­duriyete uğramalarını protesto ederek daha
iyi eğitinıgörmeyi talep ettiler (Örneğin Habsburg İmparatorluğundaki Çekler).
Uluslarara­sı alanda da azınlıkların varlığı, bir ulusun di­ğer ulusun işlerine
müdahale etmesi için baha­ne sağladı (örneğin Hitler’in Çekoslovakya ve Polonya
devletlerine oradaki Almanca konu­şan azınlığı bahane ederek baskı uygulaması
gibi).

ABD’de ve Batı
Avrupa’da göçmen etnik gruplardan müteşekkil azınlıklar vardır. Özel­likle ABD zenciler,
Porto Rikolular ve Çinli­ler gibi çok sayıda azınlık grubu İçinde barın­dırmaktadır.
Bunlar özellikle ekonomik ne­denlerle bu ülkeye göç etmiş azınlıklardır. Si­vil
halklar, yaşama şartlan ve iş fırsatları bakı­mından bu azınlıklara eşit
davranılmaması sürtüşmelere, hatta bazan bu azınlıklarla asıl çoğunluğu
oluşturan nüfus rasında şiddete va­ran kavgalara yol açmaktadır. ABD’de bu sür­tüşmeleri
azaltmak ve geçmişteki farklı mua­meleleri telafi etmek amacıyla ırk
ilişkilerini ve fırsat eşitsizliğini düzenleyen kanunlar çı­kartılmıştır. Bu
kanunlarla resmi hizmetlere azınlıkların iskan, eğitim ve askerlikle ilgili
problemleri de dahil edilmiştir.

Azınlık durumunda
olanlar sayıca az olabi­lir. Fakat her sayıca az olan grup azınlık sayıl­maz,
önemli olan, azınlık durumunda olanla­rın görmüş olduğu muameledir. Diğer bir
ifa­de İle, azınlık olmalarının onları bazı haklar­dan mahrum edip etmediğidir.

Tarih içinde kurulan
birçok devlet, bünyesin­de azınlıklar bulundurmuştur. Fakat bunların tamamına
yakın kısmı içinde, değil başka din ve ırktan olan insanlar, kendi
toplumlarının zayıf kesimleri bile büyük eziyet ve haksızlık­larla karşı
karşıya gelmişlerdir. Bütün bu me­deniyetler içerisinde Yunan ve Roma’nın siya­sî
ve idarî alandaki üstünlükleri bile, azınlıkla­ra karşı gayri insanî muamelenin
ortadan kalk­masına engel olamamıştır, Bu konuda İslam medeniyeti ve özellikle
Hz.Muhammed (s.) ve Dört Halife devri farklı bir uygulama orta­ya koymuştur.
İslam hukukunda “zımmî” tabir edilen müslüman olmayan azınlık, İslam
dev­letinin özel himayesine mazhar olmuştur. Yi­ne İslam hukukunda bir zımmîyc
yapılan hak­sızlık ve zulüm, müslüman bir vatandaşa yapıl­mış gibi kabul edilip
aynı müeyyideye tabi tu­tulmuştur.

(SBA)

Bk. Etnik Gnıp; Etnosen
t/izm; I/k. [1]

 



[1] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları:
1/108-110.

İlgili Makaleler