DIŞ YARDIM
DIŞ YARDIM
Dış yardım, sermaye,
mal veya hizmetlerin ulusların ve/veya vatandaşlarının faydalanması amacıyla
uluslararası transferidir. Diğer bir ifadeyle, zengin ülkelerden Asya, Afrika
ve Latin Amerika’nın gelişmekte olan ülkelerine kaynak transferi dış yardım
olarak ele alınmaktadır. Dış yardımlar iki şekilde yapılmaktadır: L) Ekonomik
ve teknik yardım, ve 2) Askeri yardım. Ekonomik ve teknik yardım, fakirlik,
savaş ve doğal afetlerin verdiği zararları azaltmak amacıyla ya da az gelişmiş ülkelerin uzun dönemli kalkınması İçin
vatandaşların hayat standardını desteklemek amacıyla verilen bir yardımdır.
Teçhizat veya eğitim danışmanlığı şeklindeki askeri yardım, hem Doğu, hem de
Batı blokunca yapılan yardımların
önemli bir kısmını
oluşturmaktadır. Diğer bir dış yardım türü de, sermaye transferidir. Bu yardım
genellikle nakit hibe ya da Ödünç şeklinde
olmaktadır.
Dış yardım alan
ülkelere bakıldığından, yardım yapan ülkelerin ekonomik çıkarları, politik
öncelikleri ve coğrafi yakınlığı Ön planda tuttuğu görülmektedir. Ulusal bir
politika olarak dış yardım XVIII. yüzyıldan itiaren
önem kazanmıştır. Müttefiklerin askeri gücünü ve etkinliğini arttırmaya yönelik
bu tür yardımlar XIX. yüzyılda Avrupa’da kesintili olsa da devam etmiştir. I.
Dünya Savaşında ABD, Avrupalı müttefiklerine önemli miktarda Ödünçler vermiş,
bunlar daha sonra hibeye dönüştürülmüştür. 1943-46 yıllarında faaliyet
gösteren Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi (UNRRA) dış
yardımlara yeni bir içerik kazandırmıştır. Daha sonra kurulan Dünya Bankası
(IBRD) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) dış yardımlara yeni bir yaklaşım getirmiştir.
II. Dünya Savaşı
sonrasında ABD, Sovyet tehlikesine karşı dış yardım programını uygulamaya
başlamıştır. Truman’ın kararıyla ve daha sonra Marshall’m önerileriyle Avrupa’nın değişik ülkeleri askeri
ve ekonomik ağırlıklı ABD yardımı almaya başlamıştır. Sovyetlerin dış yardımı
da spesifik ve stratejik projelere yönelik btr
özelliğe sahiptir. Soğuk savaştan dolayı Sovyetlerin seçtiği projeler
genellikle Batı blokunun reddedilmesini amaçlamaktadır.
Mısır ve Hindistan’daki Sovyet yardımları buna güzel bir örnektir.
195U’li yıllarda dış
yardım, bu yardımı yapan ülkelerin güvenlik amaçlarını ön planda tutacak
şekilde yapılmaya başlanmıştır. Sovyetlerin, ABD ve diğer Baiılı
ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki çıkarları bu dönüşümü adeta zorlamıştır.
1949 yılında Truman, Sovyet blo–kuna sınır olan ülkelerde ekonomik ve askeri gücü
geliştirmek amacıyla Birleşmiş Millet-ler’e bağlı
bazı organizasyonlar yoluyla ABD yardımlarının kapsamım değiştirmiştir. Bu nedenle
ABD’dc bir dizi yasa çıkartılmış, fon ve kurum
kurulmuştur. Tarımsal Ticareti Geliştirme ve Yardım Yasası (ATDAA), Kalkınma
Fonu (DLF) ve Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) bunların en önemlileridir. Zamanla
ABD yardımları tüm gelişmekte olan ülkeleri kapsayacak şekilde genişlemiş,
ayrıca dış yardımların içeriği de değişmiştir, örneğin 1960’lardan sonra
kalkınma yardımları, proje bazından çıkıp program kredileri halini almıştır.
Ülkelerin kendilerine yeterli hale gelmeleri düşüncesi bu değişikliğin temel
nedeni olmuştur.
Dış yardım yapan
ülkeler arasında en önemlisi şüphesiz ABD’dir. Bu ülke 1945-80 yılları
arasında toplam 180 milyar dolar yardımda bulunmuştur. Batı bloku
ülkelerinden Fransa, Kanada, Batı Almanya ve İngiltere de dış yardımlar
konusunda ağırlığı olan ülkelerdir. Öte yandan Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa
ve Çin de doğu bloku ülkelerine önemli dış
yardımlarda bulunmuştur. Çin hariç doğu bloku
ülkelerinin gelişmekle olan ülkelere yaptıkları yardımlar 1947-80 arasında 21
milyar doları aşmıştır. Bunun yanında petrol ihraç eden ülkeler (OPEC)
teşkilatında yer alan Arap ülkeleri de hibe ve mat yardımı şeklinde önemli dış
yardımlarda bulunmuştur. Ülke bazında yapılan bu yardımlar dışında, çok yönlü
dış yardım programları hızlı bir gelişme göstermiştir. Özellike
OECD üyelerince 1960 yıllarında oluşturulan Kalkınma Yardım Komitesi (DAC).
Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Kalkınma Teşkilatı (IDA), Uluslararası Fi-nans Korporasyonu (IFC)
gelişmekte olan ülkelere farklı amaçlı yardım programı uygulayan önemli
kuruluşlardır.
Büyük Ölçeklerde dış
yardım akımları gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, gelişmiş ve gelişmekle
olan ülkeler arasındaki fark gittikçe büyümüştür. Nüfus artışı İle milli gelir
artış oranlarının farklı olması, ülkeler arasındaki açığın artmasına neden
olmuştur. Ayrıca Marshal! planı altında Avrupa’ya
yapılan yardımlar ilgili ülkelerde ekonomik gelişmeyi sağlamış olmasına
rağmen bu tür yardımlar Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde aynı derecede
etkili olamamıştır. En önemli neden ise, yardım yapılan ülkelerde kurumsal
sos-yo-ekonomtk ve kültürel altyapıların önemli ölçüde
farklı olmasıdır.
Dış yardım anlayışında
1960’lardan sonra ciddi değişiklikler ortaya çıkmıştır. Gelişmekte olan
ülkelerin dünya ekonomisindeki değişikliklere karşı daha duyarlı davranması,
soğuk savaş kavramının daha bir açıklık kazanması, kırsal ve ırksal kesimden
gelen tepkilerin artması, yardım yapan ülkelerde ekonomik ve politik
dengelerin yeniden kurulma ihtiyacının doğması gibi faktörler dış yardım
programlarının yönünü ve kapsamını etkilemiştir. Gelişmiş ülkelerle gelişmekte
olan ülkeler arasındaki tüm ilişkileri incelemek ve değerlendirmek amacıyla
oluşturulan Pearson Komisyonu ve benzer diğer
organizasyonlar, dış yardım programlarına etkinlik kazandırma düşüncesinden
doğmuştur.
Birçok Batılı ülke dış
yardım maliyetlerini azaltmak amacıyla değişik alternatifler geliş-lirmiştir. 1980’li yıllarda ortaya çıkan ekonomik
durgunluk özel yatırımların devlet yardımlarının yerini almasına neden
olmuştur. Gümrük tarifeleri, garantili tahvil ihracı, okyanus kaynaklarının
kullanımı hatta özel çekim hakları (SDR) dış yardım alternatifleri olarak
gündeme gelmiştir.
Nazım EKREN
Dış Yardım ve T’ürkiye
Gelişmiş ülkelerin az
gelişmiş ülkelere siyasal, ekonomik, askerî ve insanî amaçlarla verdikleri
yardım. Dış tasarrufların bir cinsi de tamamen veya kısmen karşılıksız olarak
verilen hibe ve yardımlardır. II.Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupanın
yeniden kalkınmasını sağlamak amacıyla A.B.D. tarafından başlatılan ve daha
sonra ‘Ortak Savunma Sistemi’ içinde devam ettirilen dış yardımlar, döviz,
tarım ü rünleri fazlası ve askeri malzeme şeklinde yapılmakladır.
Dış yardımların döviz olarak Ödenenleri 1950’lerde herhangi bir ön şart taşımadan
verilirken, 1960’dan sonra şartlı yardım şekline dönüşmüştür. Şartlı
yardımlarda, yardımı veren devlet bu yardımın belli projelerin veya kendi
ülkesinden yapılacak ithalatın finansmanında kullanılmasını istemekte ve yardımı
ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde vermektedir. Az gelişmiş ülkelerde, iyi
yatırım projelerinin kıt olduğu dikkate alınırsa şartlı yardımların kaynak
israfını önleyeceği düşünülebilir. Buna rağmen şartlı yardımların millî
kalkınma stratejisine ters düşme tehlikesi de vardır.
Genel olarak dış
yardımlar siyasal, ekonomik ve insanî amaçlar gözetilerek yapılmaktadır.
Siyasal amaçlarla
yapılan dış yardımları hükümetler genellikle dış politikalarının bir aracı
olarak kullanırlar. A.B.D. ve Sovyetler Bİrli–ği’nin dış yardım programlarında bu temel amaç açıklıkla
görülebilir. Bir zamanlar -Marshall yardımları sırasında Amerika Birleşik
Devletleri Avrupa ülkelerine yıkılan ekonomilerinin onarımı için yardım
ederken, aynı zamanda komünizmin Avrupa’da yayılışını da engellemek istiyordu. Truman Doktrini ile Türkiye ve Yunanistan’a yapılan
yardımların altında da Sovyetler Birliği’nİn
Boğazları ele geçirerek Akdeniz’e inme tehlikesini önlemek amacı yalar.
1950’leriıı ortalarında soğuk savaşın yoğunlaştığı sıralarda Amerika Birleşik
Devletleri, Güney Doğu Asya’da, Orta Do-ğu’da ve
Latin Amerika’da birçok azgelişmiş ülkeyi siyasal nedenlerle askerî ve ekonomik
yönlerden destekleme kararı almıştır.
Şekil ve kapsam
yönünden farklı olsa bile Sosyalist bloktaki ülkelerin yardımlarında da aynı
amaçlar görülür. Bu ülkelerde Uzak Do-ğu’da,
Afrika’da ve dünyanın öbür yerlerinde siyasa! üstünlük kazanmak için dış
yardımlardan yararlanma yoluna gitmişlerdir.
Ekonomik nedenler ise
az gelişmiş ülkelerin sahip oldukları sınırlı kaynaklarla, kalkınma gibi büyük
bir görevi tek başlarına başarmaları çok güç olduğundan zengin ülkelerin GSMH’lannın belirli bir payını her yıl dış yardıma ayırmaları, kendi millî çıkarları açısından gerekli görülmektedir.
Global açıdan düşünülürse kalkınmış ekonomilerle az gelişmiş ekonomiler
arasında bir kader birliği vardır. Az gelişmiş ülkeler kalkındıkça gelişmiş
ülkelerin ekonomik refahı azalmayıp daha çok ar-
lar. Çünkü kalkınma, az gelişmiş ülkelerde piyasa
hacminin genişlemesi ve artan millî gelir dolayısıyla uluslararası
mübadelelerinin büyümesine olumlu etkide bulunmakladır.
Dış yardımlar, yardım
veren ülkenin ekonomik çıkarlarına dolaysız biçimde hizmet edebilir.
Sözgelişi, projeye bağlı yardımlarda, yardım veren ülke çeşitli projeler
arasında kendi ekonomik çıkarlarına en uygun bulduğunu seçer ve onun
finansmanına katkıda bulunur. Bu durumda yardım konusu, örneğin onun da
yararlanabileceği bir transit yol, köprü veya liman projesi olabilir. Yardımların
ihraç mallarının satın alımı kaydına bağlanması da yardım verenin dolaysız
şekilde çıkarlarına hizmet etmekledir. Çünkü bu sayede ihraç mallarına pazar
sağlanmakta ve dış ödemeler bilançosu olumlu yönde etkilenmekledir.
İnsanî ve ahlakî
düşünceler açısından zenginlerin yoksullara yardım etmesi ahlakî bir davranış
olarak görülmektedir. Ancak gerek gelişmiş, gerek az gelişmiş ülkelerde bu
düşünce ile yardım zorunluluğuna inananlar bulunabilirse de uzun dönemde
hiçbir karşılık beklemeden yapılan yardımlara rastlamak imkânı pek yoktur.
Türkiye, II.Dünya
Savaşı’ndan bu yana devamlı açık veren ödemeler bilançosunu dış yardımlar ile
kapatmağa çalışmıştır. Türkiye’nin aldığı dış yardımlar esas itibariyle dört
grupta toplanmaktadır. Dış yardımların sağlandığı yer açısından Amerikan
yardımları en büyük miktara sahiptir. Amerika Birleşik Dcv–leıleri’nin Türkiye’ye sağladığı İlk dış yardım Marshall Manı adını taşımaktadır. Daha sonra bu yardımlar değişik
adlarla devam ettirilmiştir. ABD’nin Türkiye’ye sağladığı dış yardımlarda
ekonomik yardımların yanında askerî ve aynî yardımların yeri büyüktür.
Türkiye’nin sağladığı dış yardımlarda ikinci grubu ABD dışındaki diğer
ülkelerden, özellikle de İngiltere ve F.Almanya’dan sağlanan yardımlar
oluşturmaktadır. IMF, Dünya Bankası, OECH, OECD gibi uluslararası kuruluşlardan
alımın yardımlar üçüncü gruba girerken bunların dışında kalan diğer yardımlar
da dış vardımlann dördüncü grubunda ver
almakladırlar.
Türkiye’nin ekonomik
kalkınması için dışarıdan sağladığı yardımların siyasal faturası hep
tartışılmıştır. Tabiî olarak dış yardımların ağır bir siyasal faturası vardır.
Diğer taraftan bu yardımların ülkeyi dışarıya daha çok bağımlı kıldığı, verilen
tavizlerin ülkenin kalkınmasını olumsuz etkilediği de iddia edilmektedir.
Önemli olan ülkcyöneticilerinin millî çıkarlarla dışayrdımları bağdaştırabilmeleridir.
Mustafa SEVÜKTEKİN Bk.
Azgelişmişlik; Marsholl Planı.