SAPKIN DAVRANIŞ
SAPKIN DAVRANIŞ
Davranışlar genelde
ikiye ayrılırlar: Düzenli davranış, düzensiz veya sapkın davranış. İkincisi
ile kasdedilen, ilk bakışta belirli ölçü ve esaslara uygun olmayan davranıştır.
Sosyal bilimlerdeki ifadesiyle, bir toplumun veya toplumsal zümrenin sosyal ve
kültürel kural ve düsturlarına aykın olan davranış, “sapkın davranış”
diye adlandırılır. Bazı sosyologlar buna “farklı davranış” da
derler.
Sapkın davranışın
incelenmesi, ya da sapkınlık sosyolojisi en uygun olarak kriminolojiye (suç
teşkil eden davranışların bilimsel incelenmesi) karşı bir tepki olarak
anlaşılmıştır. Kriminoloji ve sapkınlık sosyolojisinin keskin biçimde
birbirinden ayrıldığı üç önemli alan sözkonusudur.
Kriminoloji tarihsel
olarak hukuki normlara aykırı hareket etmekle ilgilenmiştir, oysa sapkınlık
araştırmaları, sapkınlığın çok daha geniş bir tanımını vermişlerdir:
‘Normallik’ten sosyal olarak yasaklanmış herhangi bir sapma’. Böylece pek çok
farklı davranış formları, o davranış özgül olarak yasadışı değilse de, sosyal
olarak suç sayılabilir, örneğin küfürlü konuşma, sarhoş olacak kadar içme
gibi. Sapkınlık sosyolojisi böylece geleneksel kriminolojinin yaptığından çok
daha geniş kapsamlı, daha heterojen bir davranış kategorisi sağlamaktadır.
Sapkınlık incelemeleri futboldaki fanatik taraftarlıktan, uyuşturucu
kullanımına dek geniş bir alanı kucaklamaktadır.
tkinci farklılık alanı
şudur: Geleneksel kriminoloji, suçun nedeni üzerinde yoğunlaşırken, sapkın
davranış incelemesi en azından bazı suç sayılan davranış kategorilerinin alt
ya da marjinal sosyal gruplar üzerindeki sosyal kontrolün dayatmasının sonucu
olduğunu ileri sürer. Paradoksal olarak, yasaların ağırlaştırılması
istenmediği halde, toplumda sapkınlığı artırıcı sonuçlar doğurur. Sapkınlık
teorisi özel olarak sapkın kariyerlerin yaratılmasında suç kalıplarının
rolüyle ilgili olmuştur.
Üçüncü olarak
kriminolojide toplumdaki suçun varlığı, suçlu kişilik ya da karakter ile suç
eylemi arasında pek fark gözetilmez. Suçluların niçin varolduğunu açıklamanın toplumda
suçun varlığını açıklayacağı var sayılmıştır. Sapkınlık incelemesi ise, toplumdaki
sapkınlık sorununun ve sapkın bir davranışta bulunmanın analitik olarak ayrı
ele alınması gerektiğini öne sürerler.
Suçun, hukuki
normlardan basit sapmalar şeklindeki kriminolojik tanımı çeşitli problemler
doğurmaktadır. Hukuki tanımlar değişmeye mahkumdur (hakimlerin içti-hadlan ve
yasamadaki değişiklikler), öyle ki, ‘suç’ sabit olmayıp değişen bir fenomendir.
Öte yandan sapkınlığın, kabul edilmiş, ortak normatif standartlardan herhangi
bir sapma olduğu anlayışı, toplumların bazı normatif konsensuslarla karakterize
edildiğini ya da edilmesi gerektiğini ima eder. Bu konuya alternatif bir
yaklaşım şu görüştedir Modern sanayi toplumu herhangi bir kültürel tek-biçimlilik
ya da değer konsen-susuna sahip değildir, tam tersine değer ve normlarda geniş
bir çoğulculukla belirlenir. Bu durumda “normal” ve
“sapkın” arasındaki aynm bulanıkladır ve kesinliğini kaybeder.
‘Sapkınlığın’ basitçe sapkın olarak etiketlenmiş davranışlar olduğu iddiası,
benzer güçlüklere uğrar. O, sapkınlığa gösterilen sosyal tepkinin muğlak ve
belirsiz olduğunu normal olarak davranışı yapanın bir sapkın izi taşımasının
yeterli olduğunu, yani sapkınlığın değer konsensüsünün bir türü olduğunu kabul eder.
Bilindiği gibi her
toplumda, insanlara nasıl davranmaları gerektiğini bildiren çeşitli kurallar,
beklentiler veya herkesçe uygulanan birtakım hareketler vardır. Kişi doğduğu
andan itibaren başlayan sosyalleşme süreci içinde bu kuralları, hareketleri
öğrenir ve bunlara göre hareket etmeye çalışır. Fakat herkes sürekli bu
hareket ve davranış kurallarına uygun davranışlar göstermeye-bilir; belirli
ölçüde de olsa, onlara uymama hali görülebilir.
Sapkın davranış
temelde ikiye ayrılır,
a) Akli veya ruhî sapkın davranış;
b) Sosyal sapkın davranış. Her iki türün çeşitli şekilleri
vardır. Bütün akıl ve ruh hastalıkları birer sapkın davranıştır. Suç ve
suçluluk bütün şekil ve çeşitleriyle sapkın davranışın bir başka türünü
oluşturur.
Davranış kurallarına
uyum ve uyumsuzluğun, bir başka ifadeyle itaat ve itaatsizliğin bir sınırı
vardır. Yani her uyumsuzluk yahut itaatsizlik sapkın davranış sayılmaz. Sapkın
davranış genelde garip bir davranış
sayılmayacağı gibi,
aynı zamanda, bir toplumun yerleşmiş kural ve hareket tarzları ile bağlantılı
olarak bir şeyi yapma veya yapmamanın belirli bir derecesini de gösterir.
Örneğin, beğenilen sapmalar genellikle prestij, servet, ün veya diğer yollarla
müka-faatlandmlir; hoş görülmeyen ufak-tefek sapmalar, hemen hemen her bireyin
bazı davranış kurallarına uymadığı bilindiğinden, hoşgörüyle karşılanır.
Ancak, toplumların öteden beri geliştirdiği davranış kuralları ve hareket
tarzlarının ihtimalini hoşgörüyle karşılayamayacağı belirli bir sınır ve
belirli bir nokta vardır. Bu, kamuoyunun Öfkesi veya resmi cezalar, yahut da
her ikisi vasıtasıyla toplumun gazabını failin üzerine çeken en aşın
uyumsuzluk halleridir. îş-te bu noktada toplum, varlığını sürdürebilmek için
aşın davranış sapmalarım hoşgörü ile karşılamaz, reddeder; uyum göstermeyen
kişi, uygun tedavi metodlanndan sonra da itaatsizliğe devam ederse, ya
öldürülür ya toplumdan uzaklaştırılır ya da oluşturduğu tehlikenin en aza
indirildiği bir yerde tecrit edilir.
Hoşgörülen sapma
oranı, toplumlara ve kültürlere göre farklılık gösterdiği gibi, aynı kültür ve
toplum içinde de çeşitli davranışlara, durumlara ve zamana bağlı olarak
değişiklik arzeder. Bir toplum, evlenmemiş bir kızın bekâr olmasını iffet ve
namusunun simgesi kabul eder ve bir erdem olarak değerlendirirken, Öbürü
tecrübesizlik alâmeti telakki edip bir eksiklik olarak kabul eder. Bir sosyal
zümrede, hangi nedenle olursa olsun, adam öldürme sapkın davranış telakki
edilirken, bir diğerinde Öldürülen aile düşmanlarından birisi ise, takdir
edilir, kahraman olarak anılır, meşru müdafa halinde Öldürme olmuşsa, kasten
adam öldüren
kimse gibi toplumun
öfkesine muhatap olup şiddetli bir ceza görmez. Şu halde, sapkın davranışı
tanımlarken toplumun hoşgörü sının ile davranışın ortaya çıktığı durumu hesaba
katmak gerekir.
Bazı sosyologlar,
toplumun hoşgörü sı-nuını arzu edilmeyen yönde aşacak kadar ileri boyutlardaki
sapkın davranışlann sosyal problemleri doğurduğunu ileri sürmüşlerdir.
1897’deDurkheim’de “anomi” şeklinde başlayan bu iddia, ondan 50 yıl
kadar sonra Robert K. Merton tarafından yeniden canlandınldı. Aynı kanaat, son
dönemlerde daha da yaygınlaştı ve sosyologlar arasında, sosyal problemleri,
“kurallardan bir sapma şeklinde görme ve tanımlama” eğilimi hakim
olmaya başladı ve araştırmalar ahlakî ve hukukî normların çiğnenmesi noktasında
toplanmış oldu.
îzzet ER Bk. Davranış