PARNAS EKOLÜ
PARNAS EKOLÜ
19. yüzyılın ikinci
yansında Fransa’da Romantik şiire tepki olarak ortaya çıkan bir edebiyat akımı.
1830’lardan sonra
Romantik edebiyatçılar arasında kendisini gösteren farklı edebî görüşler,
özellikle ThĞophile Gautier’nin “Sanat, yalnızca sanatı gaye edinmeli,
sanat için var olmalıdır.” fikri; Fransa’da bu dönemde pozitif
bilimlerdeki önemli gelişmeler, bilhassa Laplace, Lamarck, Lavosier, Faraday,
Gay-Lusac gibi bilginlerin fen sahalarındaki çalışmaları, Auguste Comte
(1798-1857)’un Pozitivist felsefesi edebiyat üzerinde de tesirini göstermiş,
edebî tenkit ve tarihin daha ilmî metodlara dayanmasının lüzumu, sanatla
bilimin birbirine yaklaşmasının gerekliliği söylenir olmuştur.
Parnas ekolü bu ortam
İçinde ortaya çıkar. Akım, adını Yunanistan’daki bir dağ olan
“Parnassos”‘dan almıştır. Yunan mitolojisine göre bu dağ, ilham
perilerinin yaşadığı, şairler için kutsal bir dağdır.
Parnas ekolünü meydana
getiren şairler topluluğu birkaç defa, farklı dergiler et-
rafında
toplanmışlardır. İlk Parnas topluluğu 1861’de La Revue Fantaisiste adlı dergi
çevresinde Catulle MendĞs’in başkanlığında bir araya gelirler. Her tür
fanteziye sayfalarını açan bu dergiden iki yıl sonra La Revue du Progris, daha
sonra da L’Art adlı derginin etrafında toplanan (1865-66) Parnas topluluğu,
nihayet son olarak 1866’da Le Parnasse Contemporain adlı yeni şiirlere yer
veren bir mecmuanın sayfalarında son şekliyle bir araya gelir.
Le Parnasse
Contemporairidc yazan şairler şunlardır: ThĞophile Gautier, ThĞodo-re de
Banvillc, Charles Baudelaire, Leconte de Lisle, Jose’-Maria de Heredia, Sully
Prudhomme, François CoppĞe, Catulle MendĞs, Paul Verlaine, Stdphane Mallarme
v.d. Bunlardan Baudelaire, Verlaine ve Mallarme daha sonraları topluluktan
ayrılarak sembolist akımın öncüleri olmuşlardır.
Pamasyen şairler
eserlerinde kendi ferdî duygularını anlatmaktan kaçınmışlar, bu yüzden
Romantizm’in lirizmine karşı çıkmışlardır. Onlara göre şiir gayr-i şahsî (İm
personnel) olmalıdır. Bunu Leconte de Lisle şu mısralarında çarpıcı bir şekilde
ifâde eder: “Sarhoşluğumu ve acımı sana satmayacağım/ Hayatımı senin
yunalarına teslim etmeyeceğim.”
Bu ekolde şiirin
şekli, dış yapısı çok önemlidir. Şiirin şekli mükemmel, eksiksiz olmalıdır. Bu
yüzden Pamasyen sanatçılar şiirlerinde armoniden çok ritmi, mûsikîden fazla
plastik sanatlardaki şekil güzelliğini önplana çıkarmışlardır.
Ekolün bir özelliği de
Romantik sanatçıların boş verdikleri eski Yunan ve Latin edebiyat ve
mitolojisine yeniden dönmüş olmalarıdır. Yanısıra, Alman, İskandinav
efsaneleri, Çin
medeniyeti ve Özellikle Hindistan, Parnas şiirine ilham veren kaynaklar
olmuşlardır.
Şiirin objektif, ilmî
olması gerektiğini iddia eden Parnasyenler, bu yüzden hissîli-ği bir yana
bırakıp, tabiatın, dış âlemin güzelliklerini naşı Harsa öyle, bir heykeldeki,
bir resimdeki gibi, bir plastik sanat mcnsu-buymuşçasına tasvir etmeye
çalışmışlardır.
Parnas topluluğunun en
tanınmış şairleri Leconte de Üsle (1818-1894), Jose’-Maria de Heredia
(1842-1905), Sully Prudhomme (1839-1907) ve Theodore de Banville (1823-1891)
dir.
Bizim edebiyatımızda
Servet-i Fünûn edebiyatından itibaren Parnas ekolünün tesirine rastlarız. Bu
akımın bizdeki en büyük temsilcileri, şekle verdikleri önem ve
söyle-yişlerindeki titizlikle Tevfik Fikret ve Yahya Kemal Beyatlı’dır. Bilhassa
Jose”-Maria de Heredia, Yahya Kemal’in Paris yıllarında titizlikle
okuduğu, incelediği şairler arasındadır,
M. Fatih ANDI